• nazım hikmet'in eşsiz yapıtı "memleketimden insan manzaraları"nın çıkış noktası sayılabilecek olan çalışmadır, yazılmasına "1940 senesi eylül ayı ortalarında çankırı hapisanesinde başlanan" "meşhur adamlar ansiklopedisi". şairin, "kuvayi milliye destanı"ndaki gibi yine sıradan insanları anlattığı bu şiirde ne yapmak istediğini, memet fuat şöyle aktarmış "nâzım hikmet'in yiğitlik anlayışı" başlıklı yazısında ("konuşan toplum" içinde, iyi şeyler yayıncılık, 1996; s. 13) :

    //ansiklopediye alınacak kahramanlar generaller, sultanlar, sivrilmiş âlim ve sanatkârlar, güzellik kraliçeleri, katiller ve milyarderler değildi. kahramanlarım işçiler, köylüler ve zanaatçılardı ki bu insanların şöhretleri fabrika duvarlarını, atölye duvarlarını, işçi ve köylü mahallelerinin sınırlarını aşmamıştır.//

    nazım hikmet'in yukarıdaki sözlerine ek olarak memet fuat da şu bilgileri veriyor :

    //nâzım hikmet 'meşhur adamlar ansiklopedisi'ni "1940 senesi eylül ayı ortalarında" çankırı'da yazmıştır. sonra bursa cezaevi'nde, 1941 yılında, 'ansiklopedi'den yola çıkarak 'manzaralar'ı yazmaya başlamıştır. (...) bu 25 sayfalık şiir, bursa cezaevi'nde yazılacak 537 sayfalık bir destan, roman, öykü, oyun, senaryo, her neyse, bir "yeni şey"in, benzersiz bir başyapıtın çekirdeğiydi.//
  • nazım hikmet'in memleketimden insan manzaraları'nın temelini oluşturan, sıradan insanların, ilginç köylü tiplerin yaşamını; onların da ansiklopedilere geçmiş ünlü krallar, sanatçılar gibi bu dünyada var olduklarını, acı çektiklerini sevdiklerini ve öldüklerini anlatmaya çalıştığı ve ansiklopedi geleneğine inceden bir eleştiri getirdiği eseri.
    ansiklopedideki kahramanların çoğu halktan ve şairin ideolojisine paralel olarak seçilmiş emekçi kişilerdir. şair, şiirde "a" harfinden "h" harfine kadar bazı karakterlerin yıl yıl hayat hikayelerine ya da onlar için önemli sayılabilecek olaylara yer vermiş; bazılarını ise sadece adları, doğum ve ölüm tarihleriyle anmıştır.

    benim en çok hoşuma giden ise ansiklopedinin ilk şiirin "a" harfiyle değil de "h" harfi ile başlıyor olmasıdır; çünkü şair çankırı hapishanesinde yazdığı bu şiirini karısı hatice pirayende'ye ithaf etmiştir. ansiklopedi "h" harfi -hatice- ile başlar abdullah, abdurrahman, ahmet, adviye, atıfet, ambarcılar,bedriye, burhan... şeklinde devam edip yine "h" harfi -hatice- ile noktalanır.

    hatice- (piraye, pirayende)
    doğum yeri neresi,
    kaç yaşında?
    sormadım,
    düşünmedim,
    bilmiyorum...
    dünyanın en iyi kadını,
    dünyanın en güzel kadını,
    benim karım.
    (başlangıç)

    ...

    hatice-(piraye, pirayende)
    karıcığım;
    senin kaç yaşında olduğunu
    ne düşündüm şimdiye kadar
    ne de bundan sonra düşüneceğim
    sen üç yaşındasın bebeğim
    tombul pembe beyaz
    şirret şirin ve yaramaz

    sen on sekiz yaşında sevgilimsin
    -kocaman gözlü, ince bilekli geyik-
    sen anamsın, altmış yaşındasın.
    sen yaşı ve cinsiyeti olmayan arkadaşsın;
    büyük kavgamda beraber dövüştüğüm;
    bana nasihatların en doğrusunu veren
    ve tehlikelerde kanatlarını üstüme geren.
    senin kaç yaşında olduğunu
    ne düşündüm şimdiye kadar
    ne de bundan sonra düşüneceğim.

    inanmıyorum bir kış günü dünyaya geldiğine.
    sen mutlaka baharda doğmuş olmalısın,
    toprak uyanırken.
    (son)

    17.12.1940

    ayrıca en sevdiğim meşhur adamının galip usta olduğu ansiklopedi.

    haydarpaşa garında
    1941 baharında
    saat on beş.
    merdivenlerin üstünde güneş
    yorgunluk
    ve telaş.
    bir adam
    merdivenlerde duruyor
    bir şeyler düşünerek.
    zayıf.
    korkak.
    burnu sivri ve uzun yanaklarının üstü çopur.
    merdivenlerdeki adam:

    -galip usta- (şehirlerden birinde doğdu.)

    tuhaf şeyler düşünmekle meşhurdur.

    "kaat helvası yesem her gün" diye düşündü. (5 yaşında)

    "mektebe gitsem" diye düşündü. (10 yaşında)

    "babamın bıçakçı dükkanından akşam ezanından önce çıksam" diye düşündü.(11 yaşında)

    "sarı iskarpinlerim olsa, kızlar bana baksalar." diye düşündü.(15 yaşında)

    "babam neden kapattı dükkanını? ve fabrika benzemiyor babamın dükkanına" diye düşündü. (16 yaşında)

    "yövmiyem artar mı?" diye düşündü. (20 yaşında)

    "babam ellisinde öldü ben de böyle tez elden mi öleceğim?" diye düşündü (21 yaşında)

    "işsiz kalırsam," diye düşündü. (22 yaşında)

    "işsiz kalırsam," diye düşündü. (23 yaşında)

    "işsiz kalırsam," diye düşündü. (24 yaşında)

    25 yaşında altı ay işsiz kaldı.

    "işsiz kalırsam," diye düşündü. (26 yaşında)

    ve zaman zaman işsiz kalarak
    "işsiz kalırsam" diye düşündü (50 yaşına kadar)

    51'inde "ihtiyarladım!" dedi,
    "babamdan bir yıl fazla yaşadım."

    şimdi 52 yaşındadır.
    ve saplanıyor kafası geceleri
    düşüncelerin en tuhafına:
    "kaç yaşında öleceğim
    ve ölürken üzerimde yorgan olacak mı?"
    diye düşünüyor.
  • bir nazım hikmet şiiri. özellikle galip adını taşıyan bölüm çok etkileyici:

    galip

    (şehirlerden birinde doğdu.)
    (1300 küsur.)
    tuhaf şeyler düşünmekle meşhurdur.

    "kaat helvası yesem her gün," diye düşündü.
    (5 yaşında.)

    "mektebe gitsem," diye düşündü.
    (10 yaşında.)

    "babamın bıçakçı dükkanından
    akşam ezanından önce çıksam," diye düşündü.
    (11 yaşında.)

    "sarı iskarpinlerim olsa,
    kızlar bana baksalar," diye düşündü.
    (15 yaşında.)

    "babam neden kapattı dükkanını?
    ve fabrika benzemiyor babamın dükkanına,"
    diye düşündü.
    (16 yaşında.)

    "yövmiyem artar mı?" diye düşündü.
    (20 yaşında.)

    "babam ellisinde öldü
    ben de böyle tez mi öleceğim ?"
    diye düşündü.
    (21 yaşındayken.)

    "işsiz kalırsam," diye düşündü.
    (22 yaşında.)

    "işsiz kalırsam," diye düşündü.
    (23 yaşında.)

    "işsiz kalırsam," diye düşündü.
    (24 yaşında.)

    25 yaşında altı ay işsiz kaldı.

    "işsiz kalırsam," diye düşündü
    (26 yaşında.)

    ve zaman zaman işsiz kalarak
    "işsiz kalırsam," diye düşündü.
    (50 yaşına kadar.)

    51'inde "ihtiyarladım!" dedi,
    "babamdan bir yıl fazla yaşadım."

    şimdi 52 yaşındadır.
    ve saplanıyor kafası geceleri
    düşüncelerin en tuhafına :
    "kaç yaşında öleceğim
    ve ölürken üzerimde yorgan olacak mı?"
    diye düşünüyor.
  • 'yatar bursa kalesinde' kitabında yer alan fevkalâde bir nazım hikmet şiiridir.

    bu ansiklopedinin f bölümünden şu şiiri bırakmak isterim;

    faik - dümelli köyünden. çankırı. (1314).
    faik - istanbullu. doktor. (1315).

    doktor faik beyle karşı karşıya
    iskemleleri atıp
    bozkıra inen taş merdivenlerinde oturuyorduk
    bir memleket hastanesinin.
    (7.8.940).

    akşamdı. ortalık alaca karanlıktı.
    karşımızda. bozkırda. dümelli faik.
    içerde otoklavın uğultusu.
    (dümelli'nin karısı ameliyat olacak.)
    doktorla dümelli konuşuyorlar :
    - barsağı düğümlenmiş
    karnını yaracağız.
    - ölür mü ki?
    - karnını yarmazsak ölür mutlaka
    karnını yararsak belki kurtulur.
    - iki bebesi var.
    - karnını yaracağız.
    - kurtulur mu ki?
    - karnını yararsak belki kurtulur.
    - iki bebesi var.
    komşuya koyup geldik.
    bir defa öldü müydü ..
    - karnını yarmazsak ölür mutlaka.
    - gece harman yerinde hani,
    örtümüz neyimiz de yok.
    bebeler de yanında.
    harman yerinde hani ...
    "uy anam!" dedi bağırdı.
    ölür mü ki?
    göbeğini bastırıp
    bulaştı kıvranmaya ...
    bir ilaç yazıversen ...
    - ilâç kâr etmez.
    karnını yaracağız ...
    - sen bilirsin.
    gece harman yerinde çıplaktık hani.
    bir sarı hap içirsen ...
    - karnını yarmaktan başka çare yok.
    - kurtulur mu ki?
    - karnını yarmazsak ölür mutlaka.
    - bebeleri komşuya koyup geldik.
    harman öylece durur...
    - babacığım, kardeşim.
    karnında barsağı düğümlenmiş.
    - çözülmez mi ki?
    - çözülmez kendiliğinden.
    açacağım karnını
    barsağı çözeceğim.
    - ellerinle mi?
    - ellerimle.
    gürültüyü duyuyor musun?
    aletleri kaynatıyorlar.
    tertemiz pırıl! pırıl!.
    - kurtulur mu ki ?
    - karnını yarmazsak ölür mutlaka.
    - bir sarı hap.
    - olmaz!
    istersen hastanı al, geri götür.
    senin iznin olmadan
    açamayız karnını.
    sen izin vereceksin
    ben bıçağı çalacağım.
    kanun böyle yazıyor.
    bir kâat imzalarsın.
    - ne kâadı ?
    - razıyım, diye.
    dolaş.
    düşün biraz ...
    - ölür mü ki ?
    - karnını açmak lazım.
    lakin mal senin.
    kanun böyle yazıyor.
    - kurtulur mu ki?
    - karnını yararsak belki kurtulur.
    karnını yarmazsak ölür mutlaka.
    şu ahlatın altına otur.
    düşün.
    sonra gel, kâada bas mührünü.
    - mührüm yok.
    - parmak basarsın...

    ......
    ...........
    - bakın nâzım bey,
    benim adaşa bakın.
    çömeldi oturuyor.
    korkuyor sanki
    sırtını ağaca dayamaktan.
    içerlerden
    stepten geldiğine eminim.
    step damgasını vurur adama.
    beni hiç sevmiyor.
    bana düşman.
    ve ümitsiz.
    ben bu büyük yapıdaki efendiyim.
    sarı bir hap verecek yerde
    ona inadına kötülük eden insan.
    tapu kâtibi ve ben,
    ikimiz de bir ...
    parmak basacak
    inandığı için değil,
    ben öyle emrettiğim için.
    beni sevmiyor.
    bana düşman.
    karısını gördünüz mü?
    bir toprak parçası halinde.
    hastalıktan değil.
    senelerden beri.
    sonra gebe.
    iki bebesi de var.
    demek ki hâlâ su ısıtıyor,
    hâlâ giriliyor koynuna.
    kafa kâadına baktım.
    1321.
    bir yaşında,
    bin yaşında olabilir.
    yaşamamış ki...
    meselâ,
    ne bileyim.
    deniz hakkında fikri yoktur.
    meselâ,
    duymamıştır imambayıldının adını.
    ve her seferinde
    hayretle bakmıştır.
    - eğer varsa -
    kocası kurarken saatını.
    ve meselâ,
    düşünmemiştir bile
    mümkün olabildiğini
    gün doğarken uyumanın.
    bakmayın yüzüme öyle muhabbetle!
    ben hapiste yatamam.
    malum,
    dünyaya bir kere gelir adam,
    ve ölüm
    birleştirmiyor,
    ayırıyor insanları!
    ben öldükten sonra da o yaşayacak,
    o ölecek
    ben yaşamakta devam edeceğim.
    güzel ve rahat
    yaşamakta müsavat?
    olabilir!..
    fakat bugün yaşamak bir piyango bileti gibi...
    bana dolu çıkmış,
    ona boş ...
    ne yapalım?
    ama biliyorum,
    benim dışımda,
    bana bağlı olmadan,
    yürüyüp değişmede
    insan yığınlarıyla hayat.
    biliyorum ...
    fakat şimdilik
    memnunum biletimden ...
    gözünüzden düşüverdim.
    beni affetmeniz mümkün değil.
    benim de böyle bir şey istediğim yok. ..
    siz de sevmiyorsunuz beni,
    ahlatın altına çömelen de sevmiyor. ..

    nâzım hikmet

    anadolu insanının hâlet-i ruhiyesini çok güzel anlatıyor.

    dümellili faik doktordan sarı hap istemesine rağmen doktor zevkine ameliyat ediyor diye düşünüyor. ona inat, ona eziyet etmek istercesine.

    yahu bu şiir diyebilirsiniz fakat bu kişiler gerçek.

    gerçek derken, gerçekten yaşayıp yaşamadıklarını bilmiyorum ama ismi faik değil de ahmet, mahmut veya mehmet'ler ile böyle olaylar defalarca kez yaşanmıştır. maalesef yıllar boyunca cahil bırakılan anadolu, bunu canıyla-malıyla ödemek zorunda kaldı.

    selâm olsun hepsine....
hesabın var mı? giriş yap