• sozlukculerin aslinda demek istedikleri basliginda, tahlil edilen yazari itin gotune sokma fasilitesine verilen isim.

    ek olarak, meal kelimesinin -i halidir.
  • 1400'lerin epey sonlarında istanbul'da doğmuş, 1535'te gelibolu'da ölmüş şair. asıl adı mehmet imiş, bir de "yarhisarlıoğlu"nu ekliyor yanına kaynaklar (lakin soyadı kanununun çıkmasına henüz çok var, diye düşündüm ben, herhalde "mehmet yarhisarlıoğlu" diye değil, "yarhisarlıoğlu mehmet" diye çağrılırmış). neyse, fazlaca kadılık yapmış: sofya, filibe, mıhalıç, kepsut ve fırat kadılıklarında bulunmuş (gelibolu'da öldüğünde de gelibolu kadısıymış). bir mersiye-i gürbe’si vardır ki böyle “ah pisi, vah pisi” diye yanıp tutuşur, çok da uzundur. talat sait halman da okumuş bunu, kaydetmiş, dinlenince gereksiz bir vecd haline giriliyor. eninde sonunda kedi ama makber filan solda sıfır nazarımda, öyle bir şey.

    mealî’nin dîvan’ı –nedense– 1982’de berlin’de basılmış.
  • kedi dili ve edebiyatı’nın en seçkin örneklerinden olan ve "nideyüm ah pisi, neyleyüm vah pisi" kalıbının yirmi küsur kez yinelendiği mersiyenin şairi. talat sait halman’ın bu divan şiiri okuma sesini nasıl bulduğunu da merak etmemek elde değil. gel pisi pisi kısmı birkaç kez tekrarlanınca, işin içinde başka bir iş olduğunu anlayıp baska bir yasamda ikimiz de kedi oldugumuzda feryadını duyar gibi oluyorsunuz (bkz: escinsellik osmanli mirasidir).
  • ki kendisinin büyük olasılıkla eşcinsel (oğlancı diyelim) olduğu sanılıyor. köseymiş hem, neşeli bir adammış, içkiye dumana meraklıymış. kadılık daha çok ekmek parası içinmiş. selamlıyoruz.
  • (bkz: turkce meali)
  • şair hüsn-i talile başvurarak mahlasını şöyle açıklar:

    (v - - - / v - - - / v - - )

    dehân u kadd ü zülfün bendesiyem
    anun-çün dediler bana meâlî

    [ağzının, boyunun ve saçlarının kölesiyim
    bu yüzden bana meali derler]

    bir de divan edebiyatının ehli olmayanlar için şöyle bir açıklama yapalım:
    arap alfabesinde şekil itibari ile mim harfi ağzı simgeler, elif boyu ve lam saçları. bu harfleri yan yana yazdığımızda ise karşımıza şairin mahlasının arapça yazılışı çıkar.
  • aşık çelebi meshur tezkiresi meşairü'ş-şuara'da meali'nin hoslandigi bir genc tarafindan nasil tuzaga dusuruldugunu, muhtesem bir gorsel dille anlatir. rivayete gore, kose meali'nin begendigi ve birlikte olmayi istedigi genc cetin ceviz cikar. gozlerden uzak bir yerde bulusmak ve oraya varinca arzularina vasil olmak vaadiyle meali'yi kandirir, cuzzamlilar tekkesine goturur. orada tecrit edilmis bir halde yasayan cuzzamlilari onceden "size padisahin sevdigi bir kulunu getiriyorum. hastaligini bilmiyor. ona sefkatle yaklasin, araniza alin ve iyi bakin" diye tembihlemistir. meali ile ortama geldikten bir sure sonra "ben bi gidip hazirlik yapayim" diyerek mekandan ayrilir. bundan sonrasinin anlatimi, merhum michael jackson'in thriller klibini andirir bir kurgudadir: meali gul kokulu genci beklerken, etrafina soyle bir goz gezdirir. cuzzamlilarin yasadigi bu mekanin her yerinde bir kuytu kose, bir cukur, karanlik araliklar vardir. birden butun bu yarik ve deliklerden kiminin etleri pence pence yara olmus, kimi yumrulu patlicana benzeyen burunlu, kimi genc, kimi yasli, kadin-erkek, coluk-cocuk, ellerinde tabaklar ve kaseler icinde yiyeceklerle, agir agir meali'ye yaklasirlar. padisahin emaneti oldugu icin kendilerince ona ozenir ve alistira alistira hasta oldugunu soylerler. cuzzamlilarin durumundan korkan ve kacmaya calisan meali, yere yuvarlanir ve oyuna getirildigini anlar. uzatmayalim, sonunda muhtemelen dusen tasnsiyonu, kan sekeri, vs. yuzunden mecalsiz kalir ama can havliyle de aklina bir fikir gelir. o sirada kadilik yaptigi mihalıç'a bir haberci yollatir. hikayesinin dogrulugunu kadilik makamindakilere onaylatan ve mujdesini alan haberci yaninda meali'nin hizmetinde biri ile gelir ve boylece meali kurtulur. bundan sonra da sehvet yoluna tovbe eder.
  • sözlükte sıkça yapılan bir hataya kurban gidiyor:

    bir entry'nin altına meali yazdığınız zaman, entry'nin yazıldığı şahsın ağzıyla konuşmanız gerekir. yani birinci tekilse birinci tekil, ikinci tekilse ikinci tekil.. meali yazıp ardından "şunu şunu demek istiyor" derseniz hatalı anlatım olur, zira "meali" demek zaten kabaca "demek istiyor ki.." demektir. örnek olarak;

    yanlış:
    "çok mutsuzum"
    meali: bana ilgi göster demek istiyor.

    doğru:
    "çok mutsuzum"
    meali: bana ilgi göster.
  • kanuni devri şairlerindendir. çok sevdiği kedisi vefat edince onun için bir mersiye kaleme almış ki ben okurken çok güldüm ama bir yandan da kedisine olan sevgisine hayran kaldim. aşağıya da çevirisi (bkz: tarih lugati) sayfası tarafından yapılan bu güzel mersiyeyi bırakalım hemen.

    çıkdın elden nidelüm ansızın eyvâh pisi
    yandun ölüm oduna derd ile nâgâh pisi
    hasretâ şîr-i ecel buldu sana râh pisi
    nidelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi

    (beklenmedik bir anda elden çıktın. ölüm ateşiyle sen de yandın. ah yazık, ecel arslanı sana da ulaştı. nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi!..)

    kanı ol bedr bakışlu kanı ol şîr-i zamân
    kanı ol vermeyen aslan ile kaplana emân
    kanı ol oldugu yerde komayan mâr ü çiyân
    nidelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi

    (hani nerede o ay bakışlı, zamanın kaplanı? hani o aslana ve kaplana bile eman vermeyen kedi? hani o tuttuğunda yılan ve çıyan bırakmayan? nidelim âh kedi, neyleyeyim vah kedi!..)

    serçe tutar gibi tutar idi tavukla kazı
    kendi akrân gibi şîr ile ederdi bâzî
    nice kâfir sıçan öldürmüş idi ol gâzî
    nidelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi

    (tavuk ile kazı serçe tutar gibi yakalardı. aslanla kendi akranı gibi oynardı. o gazi kedi nice kâfir fareyi tutup öldürmüştü. nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi!..)

    gâh tesbîh geçürürdi gehî banlar idi
    âhiret korkusını bilür idi anlar idi
    bû alî görse zekâsını tanlar idi
    nidelüm âh pisi neyleyelüm vâh pisi

    (gâh tesbih eder, gâh seslenir/ezan okurdu. ahiret korkusunun farkında olup anlardı. ibni sînâ onu görse zekâsına şaşıp kalırdı. nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi!..)

    şîr-i merd idi bahâdurdı yavuz gürbe idi
    yaşlu sanman anı genç idi katı körpe idi
    bıyığı kıllarının her biri bir harbe idi
    nidelüm âh pisi neyleyelüm vâh pisi

    (o mert bir aslandı, yavuzdu ve yiğitti. sen onu yaşlı sanma, aksine çok genç ve körpeydi. zira bıyığının her kılı âdeta kısa birer mızraktı. nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi!...)

    hûb-âvâz ile ol şâm u seher mavlar idi
    sanarı hîç mecâl itmez idi avlar idi
    ana öykünmez idi şîr abes gavlar idi
    nidelüm âh pisi neyleyelüm vâh pisi

    (sabah akşam güzel sesiyle miyavlardı. sansara hiç mecal vermeyip onu avlardı. aslan kendisine benzeyemezdi, boş yere kükrerdi. nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi!..)

    her seher kalkar elini yüzünü yur idi ol
    katı pâk idi ve her vech ile ma’mûr idi ol
    kimse bilmezdi ama anun kadrini bir nûr idi ol
    nidelim âh pisi, neyleyeyüm vâh pisi

    (her sabah kalkıp elini yüzünü yıkardı. çok temizdi her bakımdan mükemmeldi. fakat onun kıymetini kimse bilmezdi, bir nur idi. nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi!..)

    rûhı şâd ola ki incitmez idi kimesneyi
    ne gönindeki biti ne kulağındaki keneyi
    paça ile bası hoş idi severdi teneyi
    nidelim âh pisi, neyleyeyüm vâh pisi

    (ruhu şâd olsun ne derisindeki biti ne de kulağındaki keneyi incitirdi. paça ile tahılı gayet çok severdi. nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi!...)

    şimden girü sıçan duta bütün dünyâyı
    kemüre heybeyi çuvalı, dele torbayı
    inlede yoksuklu ve yoksul ide bayı
    nidelim âh pisi, neyleyeyüm vâh pisi

    (bu saatten sonra bütün âlemi fareler tuta. heybeleri kemireler ve torbaları deleler. yoksulları inleteler ve zengini yoksul yapalar. nidelim âh kedi, neyleyeyüm vâh kedi!...)
  • yeniden divan şiirine dalmama sebep olmuş ilginç şair. yazmak istediğim hikaye icin bir karakter fikri de yarattı. ayrıca hece vezninde şiir yazan ilk divan şairidir

    ve tüm kedicikler icin:

    "nidelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi"
hesabın var mı? giriş yap