*

  • içerilerde bir yerlerde yaşaması mümkün olmayan, yaşayacak yeri olmayan insanlardır... güçsüz insan tasalarından, beğenilme budalalığından, yetinmeme hırtapozluğundan zamanla kendilerini soyutlarlar -çoğu soyutlamış bitirmiştir- şarapçılar, sokak çocukları, duwardibi sabitleri vs...

    muhabbetleri güzeldir bunnarın, çekilebilir insanlardır...
  • geçimini şarap parası isteyerek sağlayan kimselere verilen isim. bunlar birer kimsedirler; lakin kimsesizdirler...
    (bkz: sosyal yardim)
  • hep bizim sokağın köşesinde durur niyeyse.
    o da o köşenin mecburisi, belki de tam o köşenin kuytuluğundaki korunaklılık hissi çekiyor onu oraya, bir yanını duvar verip, günlük değil kimbilir kaç aylık, hani bilmeyenin aa rasta yaptırmış ayol bu diyeceği saçlarına yarenlik eden sakallarını sıvazlar gibi tutarak öyle dineliyor orada. uzun, hırpani ama, bir zamanlar bir stili olduğu belli olan bir pardesümsü paltosu var, rengi yer yer atmış bozarmış orasından burasından. iş güç sahibi adam, kolay mı? olacak elbet bir paltosu değil mi ya?
    kağıtları, kartonları, çeriçöpü topladığı çuvallardan yapılma bir arabası dört direkli.
    mahalleyi dolaşıp topluyor bulduğunu. bazen bir bakıyorsun bir klozetin üstüne tünemiş oturuyor krallar gibi tafra satarak; bazen eski bir karyolanın üstüne mukavvalardan döşek sermiş.
    her türlü acaip garaip şeyi nasıl ediyorsa bulup çıkarıyor artık kimbilir nerelerden.
    bebek arabasından tut da, kırık lavabolara; tenis raketinden kovboy çizmesine kadar beş benzemez ne varsa hani şimdiki yeniyetme iç mimar, yok modacı tasarımcı tayfasının eklektik neyim dediği o kombinasyonların bini bi para ya, yok işte bilen kıymetini.
    bazen tavukçudan, bazen köşedeki kebapçıdan artıkları veriyorlar (kebapçı da sen iflas et; dümbük suratlı, öküz turşusu tadında bi kalantor almış orayı şimdi pizzeria yapmış köftehor, ona da kafam bozuk zaten ya neyse, konuyu dağıtmayayım), çoklukla kendisi çöptekileri ayıklayıp duruyor. arada bir ona temiz ev yemeği, yok işte bisküvidir, koladır şu bu götüren oldu mu deli çocuk gibi bir sevinişi var ki, insanın orta yerine cayır cayır kezzap dökülmüş gibi yakıyor o gülüş, yaralıyor.
    sohbeti çok kral, bozuk zaten kafası avrupa'ya; ona kalsa hep yalan işler bu topluluk mopluluk, yok birlik falan davaları.
    tatlıya düşkün en çok bir de, ama en az da o rastgeliyor işte çöpte, ona yemek verenler de hep karnını doyursun diye ekmek falan veriyormuş, tatlı yemek en güzel lüksü yani, doymak için değil de, keyif için yemek çünkü o, offff.
    offf ki ne offf, mecburi sokakların gönüllü bekçisi seçiyor işte kimisi böyle, gönüllü yalanların mecburi bekçisi olmamak için.
    susmak lazım artık, söylemek bitiyor çok fena şekilde bazen.
hesabın var mı? giriş yap