*

  • cartel'den ayrildiktan sonra karakan olarak yollarina devam eden alper* ve kerim*'in, turkiye'de yayinladiklari ilk ve tek albumlerinin acilis sarkisinin* can alici nakarati. ismi ve cismi ile almanya'da dogup buyumus kusagin, arada kalmisligini ozetliyor gibi..
  • bu cümle cartelin ismini hatırlamadıgım bir şarkısında
    "vatanımızda almancı, burada yabancıııah
    bu duyguyu hisseatmeak inan ki çok acııaaaaah"
    şeklinde geçmekteydi
  • (bkz: alamancı)
  • futbolda irkcilik konulu mtv belgeselinde ilhan mansiz, ahmet dursun , umit karanve yildiray basturk gibi futbolcularin hep bir agizdan soyledikleri cumle .
  • (bkz: gastarbeiter)
  • aslinda bir cümlelik bir sarki sözü olmasina ragmen alamancilarin ana probleminin üzerinde durmaktadir. ilk nesil hepimizin bildigi gibi hayatinda dogru dürüst kent görmemis bagli oldugu kasabayi büyük kent sanan köylü insanlarin hayvan pazarinda hayvan seçilir gibi seçilmesi ve berlin, münih gibi metropollere getirilmesidir. bu insanlara nasil bir yere gidecekleri, nasil yasayacaklari, oranin kültürü ve dili hakkinda en ufak bir bilgi dahi verilmeden oraya yollanmalari sonucu bu insanlarin oranin sistemine adapte olamamalari gayet dogal karsilanmalidir. nasil ki ilkokul üçüncü sinigftaki bir ögrenciyi tutup lise2 sirasina oturtursaniz birsey anlamaz ve derslerden kopar, ayni sekilde bu insanlarda köydeki hayatlarindan koparilip büyük kentin karmasasi içine atilinca buradan kopmus ve hiç bir yanini almak istememisler kendilerini bu karmasadan korumak için ondan izole olma yoluna gitmislerdir. ama bu defansif bir izole olus degildi bu insanlar köydeki adetlerine ve küültürlerini orada koruma yoluna gittiler kaçinilmaz olarak. zaten bu yüzden ilk nesil almancilara kaba cahil insanlar gözü ile bakilir. bu insanlar stabile olmus bir hayat sürerken akillarinda hep o köyleri vardir*. oysaki köyleride yavas yavas modernlesmektedir çünkü onlar üçünü siniftan 4. sinifa yavas ve emin adimlarla ilerlemektedir, alamancilar gibi birden bire büyük bir degisimin içinde bulmamislardir kendilerini. bu yüzdende köyüne geri dönen almancilar buradada kendilerini yalniz hissederler...
    ama asil sorunlar içinde yasayan birinci degil ikinci nesildir, birinci nesil kendini sistemden izole ederken kurtarmistir kendini ve kendine verilen rolü yadirgamamistir. oysa ikinci neil en problemli nesildir onlarin toplumdan izole olmus geçmis adetlerine siki sikiya bagli (bircoguna göre geri kafali) aileleri ile modern alman sistemine uygun okullari arasindaki farkli ve birbiri ile çelisen bilgi bombardimani altinda kalmislardir. buna arkadas çevrelerinde türk olduklari için duyduklari ezikligide eklersek bu insanlarin ne kadar zor bir durumda olduklarini anlayabilirsiniz. babalarinin anlattiklari memlekete gittiklerinde gelenek ve görenekleri ile karistirilmis bir alman egitimi arasinda kalmis* bu insanlar duyduklari yalnizlasmanin tedavisinin burada da oladiginin farkina varmislardir. babalari gibi izole olarak degil seslerini duyurarak karsilik vermeleri sonucu cocuklarini kendilerininki kadar farkli iki uç arasinda birakmamislardir. ama bu ikinci nesil alamancilar bizim bugün kiro die tabir ettigimiz nanlar olmuslardir, çünkü içleri örf ve adetler arasinda savas verirken dislari ile almanlara benzeme çabasi vardir. her iki taraftanda sectikleri seyleri birlestirince ortaya acaip bi kombinasyon çikmistir. bu insanlar kendilerini hic bi yere bagli hissetmezler ve cartelinde sarki sözlerinde geçen "memlekette alamanci burada yabanci" duruma düsmüslerdir. ama onlar bu çeliskiyi yasamamis olsalardi 3. yada 4.nesilin yüzlesmek zorunda oldugu bir hesaplasma olacakti bu. su anda 3. ve 4. nesil ya tamamen soyutlanmis yada kendilerini kabul ettirmislerdir ve bunu bütün bu çatismalari yasayan 2. nesile borcludurlar.
  • bunun sorumlusu sanırım yine kendileridir. almanya'da bitlis'i sivas'ı muğla'yı muş'u yaşayan ve yaşatan kendileri değil mi sanki? almanlarla tiyatroya gitmeyen, hatta almanlardan nefret duyanlar yine aynı alamancılar değil sanki! adamlar haliyle "yabancı görür". buraya gelince de altındaki kiralık mercedes'i çocukluk arkadaşının gözüne sokarsan, biz var ya süper şartlarda yaşıyoruz, imajı vererek, ayyyy burada sistem çok kötü, kölünde herşey güzel, diye burayı kötümseyip orayı översen de milletin gözünde ismail yk standartlarında bir alamancı olursun en nihayetinde. kim neyi hak ediyor, bunu biliyor muyuz?
  • gurbetcilerin içinde bulunduğu durum. almanya'da ki türklerin hâlâ alman toplumun bir parçası olamamaları sırf kendi suçları değil. dışarıdan bakıldığında o insanları yargılamak kolay.
    türkler almanya'ya "misafir isçiler" olarak gitmişti ve bu misafir isçilerin coğu anadolu'nun köylerinde doğup büyümüştü. almanya'ya geldiklerinde kimse bu misafir isçileriyle insan olarak alakadar olmadı. almanlar onlara insan olarak değil sırf isçi olarak bakmıştı, "misafir" oldukları için türkler'in ülkelerine geri döneceklerini düşünmüşlerdı ve türkleri topluma kazandırmak için çabalamamışlardı hatta onları hiç bir zaman topluma kabul etmediler. "almancıların" kendi içlerine kapanmaları, sosyal yaşam'ın bir parçası olamamaları ve tutucu olmaları da bundan ibarettir. kendi ülkelerinden uzak kalan gurbetçiler coğu almanlar'dan hor görülmekte ve dışlanmaktadırlar. almanya'nin geçmişini, oradaki ırkcılığın tarihini de kimseye anlatmama gerek yok sanırım. tabii ki de her alman ırkcı değildir.
    özetle böyle bir ortamda topluma ayak uydurmak çok zor, özellikle de toplum seni kabul etmek istemiyorsa.
    oradaki dışlanma kreçlerde başlıyor. alman çocuklari türk çocuklarıyla arkadaşlık kurmak istemiyor, bu okulda da yine aynı şekilde devam ediyor. dolayısıyla türk çocukları da almanlar'la arkadaşlık etmek istemiyor.
    bazı okullarda türkçe konuşmak yasak, öğretmenler çocuklara iki dille büyümeyi bir avantaj olarak göstereceklerine bir dezavantaj olarak gösteriyorlar. bir türk çocuğun iyi ortalamalar almasına rağmen dördüncü sınıfın sonunda yapılan tavsiyelerde öğretmen çocuğun velilerine o çocuklarını "gymnasium'a", yani öğrencilere yüksek okul eğitimi için gerekli olan derinlikli genel bilgisini veren okula göndermelerini tavsiye etmiyor. bunu yaparken de çocuklarının iyiliğini düsündüğünü söylüyor ve öğretmenin iyi niyetine inanan birçok anne baba çocuğunun hakkını aramiyor. böylece türklerin üniversitede okuma hakkını kazanmaları zorlaşıyor.
    türk olarak is ya da ev bulmak cok zor.
    genellikle esmer görüntüye sahip olan türk gençleri diskolara alınmıyor, onlara eğlence hakkı tanılmıyor. bu muameleye bazi genceler de siddet ya da küfürle karşı koymaya çalışıyor.
    gelelim alman medyasına, orada türkler sürekli karalanmakta. almanlar'a bir günah keçisi sunulyor ve aynı zamanda onların gerçek gündemlerinden bihaber olmaları sağlanılıyor.
    tüm bu uygulamalarla malesef gayet de başarılı bir şekilde türkler'e aşağlık kompleksi aşılanıyor. almanya'daki türk gençlerinin gösterişe merakı da aşağlık komplekslerinin bir göstergesidir.
    başarılı bir türk'ü ya da arkadaşlık kurdukları bir türk'ü almanlar ısrarla bir istisna olarak görmek ister ve sana "öteki türkler'e benzemiyorsun" dediklerinde iltifat ettiklerini zannedirler. onlarla aynı evi paylaşırsın, hatta neonazilerden şikayet ederler ama sana da "asosyal türklerden" bahsetmeye çekinmezler. çoğu yabancı düşmanlığının yaptıklarının farkına bile varmazlar ama bundan daha kötüsü türkler de bu yabancı düşmanlığına alışmaktadırlar ve seslerini çıkarmazlar.
    bu aralar gündemde olan neonazi cinayetlere de değinmeden edemeyeceğım. türk dönerciler neonaziler tarafından katlediliyor ve almanlar bunu "döner cinayeti" olarak nitelendiriyor. böyle birşey hazmedilir gibi değil.
    türkiye'de yaşayanların "almancıların" psikolojisini anlamakta zorluk çekmeleri gayet doğaldır fakat "almancıları" yargılamadan önce içindeki yaşadıkları şartları da göz ardı etmemek gerek.
hesabın var mı? giriş yap