• belli bir meslekten insanların biraraya geldiği ve mesleklerini daha ileriye götürmenin yollarının arandığı, meslekiçi eğitim, meslek ahlakı gibi konuların uygulayıcısı konumunda olan, ülkemizde insanlar böyle örgütlerin yönetiminde bulunmayı sevmediklerinden yönetimlerine sürekli taş atılan kurumlardır. her yerde şubeleri bulunur.
    inşaat mühendisleri için olanı (bkz: imo)
  • herhangi bir kötü olay gerçekleşmeden önce "kamuoyunun dikkatlerini çeken", olurken "tedirginlikle izleyen", olduktan sonra da "şiddetle kınayan" örgüttür.
    türkiye'deki fonksiyonları bundan ibarettir.
  • türkiye özelinde konuşursak siyaset yapmaktan başka hiçbir işe yaramayan para tuzağı. odaların siyaset çöplüğü olmasının sebebi de tamamen katılım mecburiyeti gibi bir saçmalığın olmasıdır. ticaret yaparsın ankara ticaret odasına kayıt olman gerekir. yıllık olarak seni yolarlar. hatta çok kar edersen munzam aidat diye bir şey çıkarıp karının binde 5'ine göz koyarlar. inşaat mühendisi olursun meslek odasına kayıt olman mecburidir. her sene zorla senden para alırlar dandik bir ajanda için. şimdi bana mesaj atıyorlar torba yasayla "serbest inşaat mühendisliği" kaldırılıyor diye. lan arkadaş adı bile yanlış bu sistemin. uzman inşaat mühendisliği olsa yine kabul ederim.* vel hasılı bu işin bu kadar cılkının çıkmasının sebebi işin mecburiyete dönmesidir. neden bir adet oda var? mesela "genç inşaat mühendisleri" odası neden olmasın veyahut "ankara girişimci tüccarlar odası"? bence bu iş bu şekilde çözülebilir. bir nev'i stk usulü (burada kurulacak bir kurumdan akredite olması şartı aransın) o zaman odalar mesleki anlamda daha uygun çalışma aralıkları bulur ve o zaman gerçekten işe yarayabilirler.
  • çok uzun bir zamandır hükümet organlarına şirin gözükerek bir şeyler talep ediyorlar. geneli zam istiyor, bir kısmı kadro istiyor, bir kısmı emeklilik şartlarında değişiklik istiyor. her biri toplumun bir kesimi için ayrıcalık talep ederek enerjisini motivasyonunu günü kurtarmaya adıyor.

    gemi buz dağına çarptığından beri filikalara bir akın var. kimse ne gemiyi kurtarma derdinde ne kaptana sorumluluğunun hesabını sorma derdinde. kim kimin sırtına basıp filikaya ulaşırsa kendini şanslı sayıyor. bugün bir öğretmenle uzun uzun konuşmak zorunda kaldık bu konuyu ve artık dayanamadım sinirlenmeye başladım.

    ben bir hata yapmadım, değişim için de elimden geleni yaptım, bundan sonrası umurumda olmaz diyor. kendimi kurtarmak zorundayım diyor. sorun şu ki muktedirlere el açarak hak aranmaz. onlara şirin gözüküp bir sandal da ben kapayım diyerek bir yere varılmaz. bunu soyutlaştırmak için söylemiyorum gerçek bu. altta kalanın canı çıksın diye bir yöntemi doğru kabul ederek yaşamaya başlarsan o düzen kalıcı hale gelir. neredeyse herkes altta kalır. çok küçük bir azınlık batan gemiden uzaklaşırken kalan herkes birbirini ezerek yok olur.

    devletin tek gelir kaynağı var o da vergiler. yani senin paran. hepimiz bir odaya balya balya para atıyoruz ve birilerini de başına dikerek bu parayı doğru düzgün ortak ihtiyaçlarımız için harca diyoruz. buradan bakılınca görüleceği üzere tüm devlet görevlileri vatandaşın çalışanlarıdır. maaşlarını da o odada toplanan paradan alırlar. bu insanlar işini iyi yapmadıklarında değiştirebilelim diye de seçim var.

    he oldu da bir nedenle seçimle başarısız çalışanlarımızı değiştiremedik, o zaman paraları attığımız yerin kapısına gidip "merhaba ben ziraat mühendisiyim bana biraz para verin" demek çözüm mü sanıyorsunuz gerçekten. sana biraz daha fazla para verildiğinde kurtulacağını mı sanıyorsun.

    gemiden filikaya geçiyorsun orayı da aynı organizasyon yönetiyor. filika da su alınca can yeleği için dilenmeye başlayacaksın bu sefer. can yeleği çalışmayınca da düdük için dileneceksin. her bir adımda yavaş yavaş birbirinizi yiyerek yok olacaksınız canına yandıklarım. mühendis kadro istiyor, öğretmen zam istiyor, memur emeklilik istiyor. yemin ederim onurlu haysiyetli bir duruş görmeyi özledim memleketimde.

    sizi bu hale sokan düzenin size kurtuluş vereceğine gerçekten inanıyor musunuz, yoksa kimin sırtına basarsam basayım yeter ki nefes almaya devam edebileyim diyecek kadar içgüdüsel bir hale mi geldiniz. bakın size yemin ederim aç da kalsam (ki kaldığım oldu), sokakta da kalsam (ki kaldığım oldu) bir tek gün inanmadığım bir düzene el açarsam iki yakam bir araya gelmesin. herhangi birinizin vergisini kendim için talep edersem gün yüzü görmeyeyim.

    onurlu aydın insanların aç kaldığı ama eğilmediği bir duruşa ihtiyacımız var dünyada. zenginlerin masasından dökülen kırıklar için birbirimizi ezmediğimiz bir haysiyete ihtiyacımız var. bana da verin o herkese verdiğinizden diyen sindirilmişlere değil, soğukta bankta titrerken hınçla gözleri dolarak gururu savunacak vicdanlı insanlara ihtiyaç var.

    tarihte muktedirlere el açıp hakkını alabilmiş bir tek toplum yoktur. olmayacaktır. hak aramak twitterdan "bana daha çok maaş verin" denilerek yapılmaz. sarı sendikalardan insaf bekleyerek kazanılmış tek bir mücadele yoktur. aç kalacak, açık kalacak ama verdiğiniz o üç kuruş sadaka götünüze girsin diyecek özgür aydın bireyler lazım.

    tüm bu söylediklerimin gerçekdışı duygusal hezeyanlar olduğunu sanıyorsunuz onun da farkındayım ama zaman acı biçimde gösterecek ki, her uzlaşma çabanız sizi daha da perişan hale getirecek siz böyle davrandıkça. sistemi reddetmediğiniz, küçük çıkarlarınız peşinde koştuğunuz her anda daha da güçlenerek sömürecekler sizi.

    ve ne yazık ki ben de sizinle aynı gemide birbirinizi ezerek filikalara koşuşunuzu izliyor olacağım. daha büyük olanların küçükleri döve döve kıçını kurtardığını sanmasına acıyacağım. bir sigara yakıp bu geminin batmaması için birkaç kişiyi doğru yöne kanalize etmeye çalışacağım.

    çünkü ya hep beraber, ya hiçbirimiz.
    başka yol yok.

    (bkz: #149868090)

    edit: görsel bu vaziyet nedir allahınızı severseniz. şunun yerine hep beraber "yapacağınız işi sikiyim" yazsanız o bile daha faydalı.
hesabın var mı? giriş yap