• ilk entrysini 28.12.2016 tarihinde giren yazar.

    insanlığını ayrı sevdim şu an. teşekkürler.
  • midnight black’in girilerini okurken yüzümde belli belirsiz bir gülümleseme yayıldığına şüphe duymuyorum. yıllar önce yine buradaydı, okuduğumdan ve süzdüklerimden anladığım kadarıyla, evet, burada. adına yapıt denmeyi hak edecek, değerli parçalardan oluşmuş bir yazar. o yazmaya ben okumaya devam edelim.
  • (#98921945) bir şizofrenin tek taraflı yaşadığı aşk objesini kovalaması yaşadığı kentin, hatta ülkenin sınırlarının da dışana taşan bir hastalık. doğal olarak ısrar, zorla düşüncelerini benimsetmeye çalışmak ulusal eğlence kaynağı ısrar kültüründen ibaret olan bir topluluktan beklenen bir davranış. cevabınız hayır olsa da bir süre sonra paçalarınızdan aşağı doğru çekilmek istenirsiniz. ısrarcı kültürün doğruları iliklerine kadar tutkalla yapışmıştır çünkü.

    her ruh halinde ve koşulda yazıları ile içimde öyle rahatça kök salıyor ki bu yazar, ışığı kendinden önce geliyor. insanın bir harf denizi, bir dize okyanusu, bir şiir gölü gibi içine adeta uçarak atlayası geliyor. üslubu, bilgisi, yazılarında kusursuz inşa ettiği mantığı, ruhu, bilgeliği... her şeyiyle yolumu aydınlatıyor. kendisinden ricam takılmasın böylelerine, sözlükte daha nice hasta var.
  • önceleri sadece yazılarından tanıdığım; duygularını entelektuel donanımı ile birleştirerek insanın yüreğine dokunan, bazen çiçeklendirip bazen de geçmişe yolculuk ettiren yazıların sahibi olan kişiydi.
    çaylaklık evresinde yazarlık sırası için henüz 10 entry bile girmemişken bir entryime istinaden yazdığı mesajla üstümdeki hüzün bulutlarını dağıtan, giride yazdığım yeniden doğuma sanki yıllarca tanışıyormuşuz gibi hissettirerek o güzel cümleleriyle dostça destek veren, gönül borcu hissettiğim, yüreği güzel, mütevazı, ince ruhlu, bir o kadar güçlü karakteri ve düşünce dünyası ile göz kamaştıran yazar.

    elbette böylesi bir çekime kapılacak bir sürü insan olması da gayet doğal. fakat tüm bu doğallığın içinde güzel olan ve arzulanan ile karşıtlık kurarak varolma çabası içine giren belki de tek canlı türüyüz.
    üstelik beğendigi hatta ulaşmak istediği kişiye bir insan neden saldırganlaşır, bu nasıl bir psikolojinin ürünüdür anlamakta güçlük çekiyorum. ötekiyle bağını mülkiyet ilişkileri üzerinden kuran, hatta aşık oldugu gerekçesiyle ya benimsin ya toprağın diyen o hastalıklı zihniyetten pek farklı değil. sevmeyi, duyguların paylaşmındaki naifliği, sevilenin uzaktayken de iyi olma halinin isteğinin güzelliğini neden bilmiyoruz ki?
    amaç salt seks ise o da bu denli karmaşık ve ısrarcı olmamalı. reddedilmek, insanların benliğinde nasıl oluyor da bu denli derin bir yara açıyor ve yıkıcı bir öfkeye sebep oluyor?...
    herhangi bir eylemlilik öncesi neden ısrarcıyım, öfkemin asıl nedeni ne diye sormak ve öncül duyguyu tespit edip iyileşme çabasına girmek -isteniyorsa- çok da zor değil.

    karşımızdaki bir yetişkin ise varlığını olumsuzlama yoluyla ispat etmeye çalışan kişilerin dikkate alınacak bir yanı da olmamalı bence.
    lakin o ince ruh, bu kadar katılaşmadığı için özeldir belki de.
  • bugün yine ortalık sütliman. bir piyango bekliyordum tabii ki, kime çıktı? derseniz, sayın yazar midnight black’e. hoş, kendisi ile ilgili herhangi bir konuda muhatap olarak görülmeyi her halükârda güzel karşılayabilirdim de öyle olmadı. ponsi mahlaslı bir çaylak hesabından, afedersiniz ennio adlı şahsı(sözümona başka bir şey soruyor ama yemedim) haklı çıkarmak istercesine atılan bir mesaj bittabi canımı sıktı. birtakım oyunlar, fakeler. oğlum siz kaç yaşındasınız? işiniz gücünüz yok mu? nedir bu yazarla alıp veremediğiniz? şu sözlüğün her gün kan kaybetmesi ve yazılanların giderek birbirine benzemesinin suçlusu sizsiniz. midnight gibi bir yazarın aklınıza fikrinize getirdiği bahara, şu sözlükte birçok kişi tanık oldu, siz ise hasetle doldunuz. bazı insanlar bu ortama hep fazlaydı. bir daktilolar vardı bir de klavyeler şu sözlükte. bir karakterlerinin kumaşının dokusu satırlarında yaşayanlar vardı, bir de satın alınmış saten cümle yapıları. bir başkasının üslubuyla, hakkını vererek dalga geçebilmeniz için, önce bir üslubunuzun olması gerekirdi. bunun ortaya çıkmış olması da böylesine teyakkuza geçirdi birilerini anlaşılan. anlamak lazım.
  • kendisini üç gün önce zizek’in “less than nothing” isimli kitabı için girilen entrylerdeki yazısıyla tanıdım. bu entrysinden çok etkilenince sayfasına gidip diğer felsefi ve edebiyatla ilgili yazılarını print edip okumaya başladım. ve halen print edip okumalarım sürüyor. benim için çok faydalı oldu, birçok yeni şey öğrendim. onlarca kitap okuyup, bilgi hamallığı yapmaktan beni kurtaracak, kafamdaki birçok soruya cevap buldum. üç gün içinde peş peşe birçok aydınlanmayı aynı anda yaşadım. özellikle “less than nothing” entrysi için yazdığı "kremasız" ve "sütsüz" kahve yorumu benim bakış açımdan 2.500 yıllık felsefe tarihinin kısa bir özeti gibiydi. kafamda dönüp duran birçok konuyu bir kerede toparlamamı sağladı. kendisine çok minnettarım:)

    ayrıca midnight black sayesinde supersymmetry’de tanımış oldum. özellikle ilk bakışta kuantum fiziği hakkındaki yazıları bazı konuları daha iyi anlamamı sağladı. henüz birkaç yazısını okudum ama midnight black’in yazlarının tamamını gözden geçirmeyi bitirince onunkilere geçeceğim ve ilgimi çekenlerin hepsini print edip okuyacağım. ona da bu vesileyle binlerce teşekkürler:)

    ben bazı şeyler öğrenmek ve dünyayı, yaşamı anlamak için okuyan biriyim. laf olsun diye veya vakit geçirmek için okuyan biri değilim. ekşi sözlüğü de çok kullanan ve yazan bir değilim. o yüzden ilgimi çeken, gerçekten işime yarayan bir yazı olunca print ederek, üstünde notlar alarak, sindirerek ve bazı satırların üstünden birkaç kez geçerek, üstünde düşünerek okuyorum. benim içi bu iki arkadaşta “gökte ararken yerde buldum” diyebileceğim bir fırsat oldu.

    şimdi burada kopan curcunaya gelirsek, bu vesileyle bende bir kaç kelam edeyim dedim:

    muhtemelen burada yaşça birçoklarından büyüyüm, birçoklarınızın abisi sayılacak yaştayım (hatta belki bazılarının babası yaşında). ben yurt dışında da bulundum, orada böyle entelektüel düzeyi yüksek kitlelerin bulunduğu yerlerde hiç bu şekilde abuk sabuk tartışmalar olmuyor. tartışılan konu tamamen içeriklerle ilgili, fikirlerle ilgili oluyor, insanların özel yaşamlarını ilgilendirecek konular hiç tartışma konusu olmuyor. çünkü bu tür tartışmaların yeri burası değil. çok ayıp, bu çok çiğ ve zavallı bir davranış. ben midnight black’in kadın olduğunu bile buradaki tartışmalar gözüme çarpınca öğrendim. ilk başta cinsiyetinin farkında değildim, zaten hiçte umurumda değildi, aklıma bile gelmedi, okuduğum yazıları bir erkek mi yazmış, kadın mı yazmış diye. ben okuduğum içeriğin kalitesine bakarım, bana bilgi olarak bir şey veriyor mu, vermiyor mu o önemli.

    şimdi buradaki bazı arkadaşlar şu konuyu karıştırıyor; cinsiyetin ön plana çıktığı ilişikler ve iletişim için örneğin facebook veya instagram gibi platformlara gidilir ya da “tinder” gibi mobil uygulamalar kullanılır (ben kullandım ve faydasını gördüm, tavsiye edilir). fiziksel ortamda karşı cinse yürüyeceğim derseniz de bara, kafeye, arkadaş gruplarına falan takılınılır (aslında en hızlı ve kestirme yol budur). ekşi sözlük gibi platformlar ise kesinlikle bu tür işler için değildir. faydalıda olmaz. bu tür ilişkiler kurmak için yukarıda saydığım platformlardan alenen karşı cinse yürümeye cesareti olmayanlar için boşuna vakit kaybıdır. şehir efsanesi gibi yayılan dedikodulara aldanıp hem boşuna efor harcarsınız hem de başkalarının bilgi paylaşma, öğrenme amaçlı kulanım hakkına tecavüz etmiş, sistemin verimliğini engellemiş olursunuz. yani insanların zamanını çalmış olursunuz, motivasyonlarının içine etmiş olursunuz. bu amaçlarla burayı kullanmakla ortamı kirletmekten başka bir işe de yaramaz, kayda değer bir şey elde edemezsiniz. onun yerine bi cesaret yukarıdaki saydığım platformlarda ya da fiziksel ortamlara katılarak şansınızı deneyin daha faydalı olur. emin olun bisiklete binmeyi öğrenmek gibi, ne kadar çok şansınızı denerseniz o kadar şansınız ve deneyiminiz artar:)

    emin olun, burası gibi platformalar da, böyle entelektüel konular konuşuluyor diye, bir kadın veya bir erkek bu konular içinde cinsellikle ilgili konulardan bahsediyor diye bundan sizin farklı anlamlar çıkarmanız çok büyük bir yanılgı olur sizin için. konuya böyle bakanlar için bu hem küçük düşürücü bir şey hem de karşı cins için sizin ne kadar tecrübesiz ve diğer platformlar ve fiziksel ortamlarda direk yürümek konusunda cesaretsiz olduğunuzun göstergesi. daha baştan, şansınız varsa bile kaybetmiş olursunuz. tecrübe ile sabittir, gençken bende aynı hataları yaptım. düşünü, yazını, sanatı dürtülerime alet ettiğimde hep hüsrana uğradım. ne zamanki karşı cinse, olması gereken doğru ortamlarda ve platformlarda direk yürümeye başladım o zaman başarılı oldum.

    bir kadının yazıda ve diğer düşünsel üretimlerde cinsellikten bahsetmesi, üretimlerinde içten ve dürüstçe kendini açması, samimi olması kendi şahsına ait “dişiliği” sergiliyor anlamına gelmez. bu “evrensel dişi” imgesini serimliyor anlamına gelir. bu “dişi” imgelemdeki evrensel dişidir ve yine imgelemdeki “evrensel erkek” için açılımlanıyordur. eğer siz bu evrensel erkeği kendiniz sanırsanız, kendinizi onun yerine koymaya kalkarsanız konuyu şahsileştirmiş, evrensel olanı öznelleştirmiş olursunuz. medeniyet denilen şey işte bu ikisi arasındaki farkı öğrenmektir, ikisi arasındaki farkın farkında olmaktır.

    batı topluları ile bizim gibi şark toplumları arasındaki en temel farkta bu noktadır. ve birçok toplumsal sorunun alında da bu yatmaktadır. erkek yazını ile kadın yazını arasında temel farklardan biride budur. kadın “kadın oluş”un verdiği bir dürtü ile bunu çok doğal bir şey olarak yapar, kelimelere, yazıya, sanata döker. medeni toplumlarda bu şahsileştirilmez, sanat olarak, felsefe olarak algılanır. bizim gibi şark toplumlarında is ne yazık ki aynen şimdi burada yaşandığı gibi “kuyruk sallama” gibi algılanır. şimdi bu satırları yazarken bile utanç verici ama ne yazık ki bizim edebiyatımızdan tutunda sinemamıza kadar durum böyledir.

    hadi diyelim ki burada bazılarının kast etmeye çalıştıkları manada midnight black bazı tavırlar sergiliyor diyelim. o zamanda bu sadece buna muhatap olanı ilgilendir, bunun dışında diğerlerine bok yemek düşer. çoğunuzun, ergenliği gerilerde bırakmış, bu olgunluğu gösterecek yaşlarda olduğunu tahmin ediyorum. içinizdeki hayvanı (dürtüyü) biraz bastırmayı, kontrol etmeyi de artık öğrenmek lazım. bütün bu ekşi sözlük, bütün yazılan kitaplar, felsefe, edebiyat falan hep bunun için değil mi? insanlık kültürünü, medeniyeti hep bun için yaratmadık mı?. yoksa hala mağaralardan çıkmamış olurduk. yapmayın, bu seviyedeki platformlarda bu şekilde tartışmalar olmaz, bunun yeri burası değil, insanın biraz kendisine hakim olması lazım. nitezsche’nin tüm külliyatı aslında temelde bunun içindir. dionysos (dürtü) ve apollon (akıl) arasındaki dengeyi bulmak içindir, insanın içindeki hayvanı kontrol altına alıp, harmonia’yı bulmak içindir. hatta bence 2.500 yıllık tüm batı felsefe geleneğinin özünde de bu var.

    batı ve şark toplumları arasındaki en temel farklardan biri de özellikle erkelerin kadınlara karşı bu konudaki centilmenliğidir. batıda en angut adam bile bu konuda bir sorun çıkarmaz, refleks olarak kadına karşı centilmendir, işi uzatmaz, saldırmaz. çünkü aksi durum erkeğin zayıflığının, zavallılığının göstergesidir. bizde geçtim erekleri kadınlar bile bu kervana katılıp taş atıyor, linçe katılıyor. kadınlar kendi hem cinslerini koruyacakları yerde erkek bakış açıyla davranma eğilimi gösteriyor. batıda bu tür saldırganlıkları (psikolojik şiddeti) ancak ruh sağlığı bozuk kişiler gösterir.

    buradaki problem ne “midnight black” ile ilgili ne de “supersymmetry” ile ilgili. bir nickname altında anonim olarak yazıyor olmak, normalde insanlarla yüz yüzeyken olduğunuzdan daha farklı davranmanızı sağlıyorsa, kolayca saldırganlaşıp, medeniyeti elden bırakıyorsanız problemi kendinizde arayın. bu sizin bir eksikliğiniz, zayıflığınız, siz kaybedersiniz, başkası değil. emin olun ne zaman anonim olarak sergilediğiniz persona ile yüz yüzeyken ki personanız bir biriyle örtüşür, işte o zaman mutluluğu ve başarıyı yakalama şansınız olur. öbür türlü asla hayallerinize, arzularınıza kavuşmayı başaramazsınız, hep mutsuz olursunuz. bundan yüzde yüz emin olabilirsiniz.

    batıda “midnight black” ve “supersymmetry” gibi değerli yazılar yazan, filozof adayı bireyler el üstünde tutulur, teşvik edilir, saygı görür. böyle kolayca, hasetle harcanılmaya kalkışılmaz. buna kimse ihtiyaç duymaz, tam tersine saldırganlaşarak değil, överek, teşvik ederek, böyle değerli bireylerin üstlerine titreyerek tatmin olurlar, bundan haz alırlar. toplumun böyle bireyler çıkardığı için gurur duyarlar. “midnight black” ve “supersymmetry” gibi arkadaşlar toplumun ortak değeridir, insanlığa, evrensel olana aittir. bu tür kişileri yok etmeye, demoralize etmeye kalkmak yerine akıllıca davranıp bu kişilerden bir şey öğrenmeye çalışmak, onları bu amaçla kullanmaya çalışmak daha akıllıca olmaz mı? zaten bu tür insanlar toplumlarda seyrek aralıklarla, 3-5 tane çıkıyor, onları da ne yazarlarsa yazsınlar, ne yaparlarsa yapsınlar, oldukları gibi kabul edip, kucaklamak, korumak daha stratejik bir davranış olmaz mı?
  • kendisi öyle bir ruha sahip ki o ruhu muhafaza edebilmek için ne kadar egoist olsa ne kadar narsisist olsa azdır. fakat onda böyle bir şeyin bulunmadığını en iyi onu tanıyanlar bilir. tanımayanlar da böyle lejyonerlik peşinde koşup saçma sapan hezeyanlara kapılırlar.

    bir de şu sözlükte ezici bir kibir kuşanmadıkça bu cahil cesaretiyle klavyesine sarılan insanları dizginlemek zor. midnight black yine de iyi sabredip dayanıyor. yazı dilini, üslubunu seven seviyor. karakterini ise bilen biliyor.

    kervan başı, değme kervan yürüsün.
  • buralarda hala durma sebeplerimdendir midnight black gibi az ama öz kalemler. buradaki gönüllülük esaslı görünürlüğümüzün tabiatı gereği (ve elbet genel olarak) hepimiz öyle ya da böyle başımızın okşanmasını istiyoruz. ama bazı kalemlerin buna ihtiyacı yok işte. ne yazarlarsa yazsınlar kendilerini niteleyen şeyin özü, zerrecikleri tutunuyor, sızıyor oralara. felsefe, din, sanat, estetik fark etmiyor. bilginin yalnızca kitaplarda, bilinçte, derslerde, tarihte asılı kalan görünürlüğüne kendince dokunuşu var hep.

    dil insanın evidir ve bizler bazen kendi dilimizi değilse de başkalarının dilini yurt belliyoruz işte. benim bayraklara, devletlere, toprağa, dinlere, topluluklara, örgütlere, çokluğun, benzerliğin ve fanatizmin olduğu aidiyetlere, kimlik vesikalarına inancım ve borcum yoktur. yalnızca ve yalnızca şu minnacık varoluşumu sarsıp, silkeleyen yapıtlara, insanlara borcum; ve kendisi de o insanlardan biridir nazarımda. birini hiç tanımadan hakkında bunları yazmakta kendi içinde hileli gelmiyor değil bana ama birbirimize dolaylı yollardan çarpıyor oluşumuz bu sözcükleri itiraf etmeyi mecbur kıldı.

    sözcüklerinin, düşüncelerinin sarsıcı saltanatı daim olsun.
  • (#106311048) sağ olsun kendisi, ara ara girilerim hakkında msj atar, soru sorar, tezi için yardım ister ( ettik de) , değer verdiğini saygı duyduğunu söyler. hatta “övücü” nickaltları yazıp silmişliği de vardır (psikolojik sebeplerdenmiş). bu yüzden, şu yazdığına şaşırmadım. neyse ki zarfa bakıp mazrufu tahmin edebiliyorum artık.

    tanım: kendisine çarptıkça puan kazandıran yazar.
hesabın var mı? giriş yap