25 entry daha
  • yine irb'nin olmadığı şanslı zamanlarda, otoriteye uyum ve itaatkarlık üzerine yapılmış en ünlü sosyal psikoloji deneylerinden. bu deneyin en büyük numarası saygın bir kurum olan bir üniversitede yapıldığında %70'e varan itaat sonucunu vermesidir. aynı mizansen üniversite dışında yapıldığında bu oran neredeyse %10'lara düşer. aslında çoğu zaman gözden kaçırılan ve bence bu deneyin en önemli bulgusu şudur; insanların yüksek uyum ve itaat davranışı sergileyebilmeleri için, öncelikle emri aldıkları kişi(ler) ve bağlı oldukları kurumlara, baştan kabul edilmiş ve yüksek bir güven duymaları gerekmektedir. hani 450 volta çıkan deneklere sempati duyamasam da, adamların ne düşünerek böyle davrandıkları bence açık, "bu deney ülkenin en iyi üniversitelerden birinde yapılıyor, tehikeli bir durum olsa kesinlikle devam et demezlerdi, bu adamlar yanılıyor olamaz". kurumlar ve kişilere olan bu güven ortadan kaldırıldığında sonuçların tekrarlanamamış olması, sürecin (özellikle) kuruma güven faktörü olmadan aynı biçimde işlemeyeceğinin en büyük kanıtıdır.
  • hakkında daha fazla okudukça, insanlığa dair az kalan inancımı da yitireyim mi, yoksa sabahları güneşi selamlayıp namaste diyerek kalan ömür sürem bitene kadar takılayım mı ikilemine düşürüyor. ilk ders bunu öğreticem, biraz araştırma yapayım dedim, hay yapmaz olaydım:

    “i observed a mature and initially poised businessman enter the laboratory smiling and confident. within 20 minutes he was reduced to a twitching, stuttering wreck, who was rapidly approaching nervous collapse. he constantly pulled on his ear lobe, and twisted his hands. at one point he pushed his fist into his forehead and muttered ‘oh god, let’s stop it.’ and yet he continued to respond to every word of the experimenter, and obeyed to the end.” milgram 1963

    yani özetle diyor ki milgram, ne kabaklar gördüm içleri boştular; lab'ıma gülümser ve kendine özgüvenli gelen iş adamını yirmi dakikada k9'a çevirdim, pati verdi, ağlayarak yalvardı ama devam etmesi söylenince yine boyun eğerek deneyi yapanın sözünü dinledi.

    şimdi irbmiş, etikmiş, vallahi bunları da geçtim artık, insanlıktan erdemlilikte çığır açması gibi bir beklentim de yok, ama ben bu sahneyi görsem, o ağlayan ibişe siktir pezevenk derim naçizane. deney okuyup sinirlenir mi bir insan? sinire kestim. hakikaten bunları da okuyunca mesleki seçim anlamında klinikçi değil de araştırmacı olmamın ne kadar yerinde bir karar olduğunu bir kez daha anladım. zira benzer eziklikte bir hasta gelse muayenehaneme, sanırım onu da kovalarım.

    işte, situationistlik filan güzel yaklaşımlar da, sosyolojik yanı dışında daha bireysel boyutta, ağlayıp kendini kaybeden ama yine de 450 voltun üstüne çıkan bu nar çiçeklerinin kişilik profillerini çıkarmış olsa, yine bir işe yaramış diyicem. ee o da yok? elde kala kala milgramın koca işadamı nasıl dağıldı gördünüz mü gençler tatmini ve insanlar saygı duyulan otoritelerin baskısı altında dağılan ibişlerdir anafikri var. tadından yiyemen durumu tam olarak bu sanıyorum.
143 entry daha
hesabın var mı? giriş yap