*

  • (bkz: adam smith)
  • sir ısaac newton'un (1642-1727) "doğa felsefesinin matematik ilkeleri" kitabıyla yeni, laik bir doğal evren düzeni anlayışı getirerek, "modernite"nin kapısı açılmıştı. adam smith bu doğal yaşam felsefesinden çok etkilenmiştir ve doğa felsefesinin alışverişlerde ya da ekonomik hayatta da geçerli olduğunu düşünmüştür. örneğin, doğada herşey kendi kendini bir şekilde sürekli dengeye getirir yani sürekli büyük balık küçük balığı yer ama balık nesli yinede tükenmez bir dengededir; ekonomideyse bir dönem tarlasına patates eken bir çiftçi patatesten çok kar etmişse diğer çiftçiler de patates ekmek isteyecektir çıkarını enbüyüklemek için ama bunun için bir dönem beklemek zorunda kalırlar ve seneye birçok çiftçi tarlaya patates ekince patatesin fiyatı düşer ve yeni bir denge oluşur. başka bir mal daha fazla kar getirebilir. işte bu dalgalanmalar sırasında ilk en çok riske giren en çok kazanabilir.. bu doğanın bir işleyişidir der.

    yani doğayla ekonominin birbirine çok benzediğini ve ekonomi kendi haline bırakılırsa sonunda mutlaka tekrar dengeye geleceğini savunur ve devlet müdalesine izin vermez. jandarma devlet anlayışı vardır. yani devlet sadece sağlık dış koruma ve bazı hukuk işlerini halletsin başka hiçbir şeye karışmasın. fakat o kitap yazılırken dünyade bu kadar küresel şirketler falan yoktur. bireyden kasıt da odur zaten mesela pazardaki pazarcı ya da küçük bir zanaatkar.

    ama bugün bizim sınav sistemimiz de tam bir serbest piyasa talebine bağlı puanların değiştiği düşünülürse bu arz talep dalgalanmalarında milyonlarca genç heba olmaktadır. yani çok ta iyi işleyen bir sistem olmadığı aşikardır sonuçta biz de hayvan değiliz doğal dengeyi de insan olarak sürekli bozuyoruz doğa da da ekonomide de:d
  • ünlü sir ısaac newton'un (1642-1727) "doğa felsefesinin matematik ilkeleri" kitabıyla yeni, laik bir doğal evren düzeni anlayışı getirerek, "modernite"nin kapısı açılmıştı. adam smith bu doğal yaşam felsefesinden çok etkilenmiştir ve doğa felsefesinin alışverişlerde ya da ekonomik hayatta da geçerli olduğunu düşünmüştür. örneğin, doğada herşey kendi kendini bir şekilde sürekli dengeye getirir yani sürekli büyük balık küçük balığı yer ama balık nesli yinede tükenmez bir dengededir; ekonomideyse bir dönem tarlasına patates eken bir çiftçi patatesten çok kar etmişse diğer çiftçiler de patates ekmek isteyecektir çıkarını enbüyüklemek için ama bunun için bir dönem beklemek zorunda kalırlar ve seneye birçok çiftçi tarlaya patates ekince patatesin fiyatı düşer ve yeni bir denge oluşur. başka bir mal daha fazla kar getirebilir. işte bu dalgalanmalar sırasında ilk en çok riske giren en çok kazanabilir.. bu doğanın bir işleyişidir der.

    yani doğayla ekonominin birbirine çok benzediğini ve ekonomi kendi haline bırakılırsa sonunda mutlaka tekrar dengeye geleceğini savunur ve devlet müdalesine izin vermez. jandarma devlet anlayışı vardır. yani devlet sadece sağlık dış koruma ve bazı hukuk işlerini halletsin başka hiçbir şeye karışmasın. fakat o kitap yazılırken dünyade bu kadar küresel şirketler falan yoktur. bireyden kasıt da odur zaten mesela pazardaki pazarcı ya da küçük bir zanaatkar.

    ama bugün bizim sınav sistemimiz de tam bir serbest piyasa talebine bağlı puanların değiştiği düşünülürse bu arz talep dalgalanmalarında milyonlarca genç heba olmaktadır. yani çok ta iyi işleyen bir sistem olmadığı aşikardır sonuçta biz de hayvan değiliz doğal dengeyi de insan olarak sürekli bozuyoruz doğa da da ekonomide de:d
  • hakkında çok fazla duyduğum kitap sayfa sayısı ve gayet akademik bir dilinin olması beni biraz korkutuyor fakat okumayı planlıyorum.
  • bir devletin tebaasının her biri, hükümetin devamı için ödeme gücü oranında yani devletin himayesi altında elde ettiği gelirle orantılı olarak iştirak etmelidir.
  • marx'ın görüşüne paralel şekilde, emek-değer teorisi etrafında şekillenen; mülkiyeti temel anlamda emek ile bağdaştıran eserdir. bu fikrin babası elbette ki john locke'tur.
  • "... ilk cildin sekizinci bölümünde, smith şu yeni iddiayı öne sürdü: bir toprak sahibi, dokumacı veya ayakkabıcı, ailesini beslemek için gerekenden daha fazla kâr ediyorsa,bu fazlayı daha fazla çalışan istihdam etmek ve böylelikle kârını daha da artırmak için kullanır. kârı arttıkça daha fazla çalışan istihdam eder. dolayısıyla bireysel girişimcilerin kârındaki artış, tüm toplumun zenginliğinin ve refahının artışının temelidir..."

    (yuval n. harari, hayvanlardan tanrılara sapiens, sf. 308)

    ***
    üretimin büyüttüğü ekonomik pastanın emekçiler de dahil olmak üzere müreffeh bir toplum yaratacağı öngörüsüne sahip olan smith'in meşhur eseri. ne yazık ki bu zenginleşme, toplumsal değil bireysel ölçekte gerçekleşmiş, kâr ile emekçilerin refahı doğru değil ters orantılı olmuştur.
  • orijinal ismi the wealth of nations olan ve adam smith tarafından 1776 yılında kaleme alınmış kitap. yazarın kitapta en çok üzerinde durduğu konu iş bölümü ve uzmanlaşma. bunu toplu iğne örneği ile açıklamaktadır. 3 aşamada üretilen bir adet toplu iğneyi bir kişinin üretmesi yerine her aşamayı ayrı ayrı kişilerin yapmasının üretimi artıracağını ve zaman olarak da karlı olunacağını belirtmektedir.
hesabın var mı? giriş yap