• fazlaliktan arinmi$ gosteri$ten yoksun bir sinema anlayi$idir.bicimdeki fazlaliklarin torpulenmesidir.minimalist sinemanin iki onemli ismi japon yonetmen yasujiro ozu ve fransiz robert bresson olup ikisi de filmlerinde soylemek istedikleri noktaya odaklanan filmler yapmi$lardir.
  • minyatür kalemsi sinema.

    5-6 filmi aynı anda göstermek amacıyla, sinema salonunu büyütmektense salonları ikiye üçe bölüp oturma odalarımız kadar bir alanda sıkışık ve rahatsız koltuklarla film izlettirmeye çalışan sinema salonu sahiplerini bu kategoride sınıflandırmak istemojlardayım.
  • minimalist sinema nedir? adı üstünde, minimal. sinemanın minimuma indirilmiş hali, tüm gereksiz fazlalıklardan arındırılmış, salt gerçeklik. bi bakıma gözlemcilik. minimalist sinemada diğer sinema türlerinde olduğu gibi senarist hemen filmin başında karakterleriyle ilgili maksimum bilgi vermek için maymun olmaz. zaten dedik ya adı üstünde, en azıyla yetinen sinema demek minimalist. salt gerçeklik demek bu sinemanın sadece realiteyle ya da fiziksel olanla ilgilendiği anlamına gelmiyor. nasıl ki günlük hayatta da etraftaki salt gerçekliklerden yola çıkarak düşünsel bir derinliğe ulaşılıyor ve bi anlamda metafizik boyuta geçiliyor, aynı şekilde bu minimalist sinemada da mümkün. hatta asıl sorumuzu ilk olarak şu şekilde cevaplayabiliriz ki, minimalist sinemanın asıl amacı da budur.

    aksiyon filmlerinin, ileri derecede yoğun görsellikle etiketlenmiş büyük sinema yapıtlarının veya seyirciyi ağlatmaktan ya da gülmekten heder etmeyi amaçlamış komedi-dram filmlerinin hepsinin en kesin ortak amacı izleyenlerinin beynini uyuşturmaktır. bunların hepsi bi şekilde insanların zevklerine hitap eden yol üzerinde ilerleyebilmek için her şeyi yakıp yıkmış, izleyene "zevkli" bir şey verebilmek için her şeyden vazgeçmiş filmlerdir. ve sinema izleyen insan kitlesinin çok küçük bi azınlığının devamlı sinema izleyenlerden oluştuğunu da göz önünde bulundurursak, genel yargıda izleyicinin sinema perdesinden kesinlikle almış bi şekilde ayrılmak istediği yegane şey zevktir. yine aynı bu sebepten dolayı çoğu kişi yavaş filmleri sevmez. ama bu filmleri de bir yere kadar kabul edebilirler. yavaş ama sıkıcı olmadığı sürece. yani sinema izleyicisinin yönetmene çizdiği sınır burada biter. sıkıcı olmamak. halbuki sinema eğer düşünme sanatıysa, insanın en önemli hislerinden biri olan "sıkılma" hissinin de bunun içinde kendine bir yer bulması gerekir. sinemanın bir eğlendiriciden çok daha yukarlarda bir şey olduğunu çoktan kabul ettiysek, bizi sıkmasından da çekinmemek gerekir. zira bu iki yüzlülük olur. minimalist sinemaın da en önemli gereçlerinden ve amaçlarından biri de izleyicisini sıkmak olabilir. yönetmen izleyicisinden elde etmek istediği şeyi onu sıkarak elde edebilir veya izleyicisini göndermek istediği yere onu sıkarak gönderebilir. ve aslında bu sinemanın hafif bir şey olmadığını göstermesi açısından da önemlidir. yönetmen filminde bu sayede işine yaramayacak izleyicilere filmin daha başlarında veda eder ve geri kalan az ama öz izleyici karşısında kendisine çok daha özgür bir ortam yaratmış olur. aslında minimalist sinemada da adıyla zıt bi şekilde diğer türlere göre yönetmenin elinde çok daha geniş bir özgürlük vardır. klasik sinema kalıplarına uymamak gibi bir seçeneği var, daha ne olsun?

    uzun, upuzun, çok uzun planlar...

    çoğu kişinin izlerken "şimdi bir şey olacak" diye izlediği ve sonunda bir şey olmadığında da sinirden kendini tırmıkladığı uzun planlar belki de minimalist sinemanın tek olmazsa olmazları. bu planlar yönetmene amacı doğrultusunda çok geniş imkanlar verebilir. ama yine de çoğu sinemacı bunları birer "film içi düşünme molası" olarak kullanır. asıl amacı düşünsel bir derinlik kurabilmek olan filmlerin 90-100 dakika hızlı hızlı beyne görsel bir saldırı yapıp film bittikten sonra toplu bir düşünce seansı oluşmasını beklemesi epey iyimserlik olurdu herhalde. tabi ki film bittikten sonra da düşünme eylemi devam edecektir ancak filmi izleme anı bambaşka bir deneyimdir. örneğin stalker'ın o efsane tren sahnesi her insanın mutlaka deneyimlemesi gereken bir andır. ve bu upuzun, durağan planların kullanımındaki en son noktalardan da biridir. yine stalker'da da çok iyi bi şekilde gözlemleyebileceğimiz gibi bu planlar "izleyici eleme" aracı olarak da görülebilir. tarkovsky o sahneden önce ve sonra olmak üzere iki ayrı film kurmuş gibidir. o sahneye kadar sepya görüntülerle ilerleyen film orada renklenir. ve karakterler gibi biz izleyiciler de oraya kadar ulaşmayı başardığımız için artık bir şeyleri haketmiş oluruz.

    en nihayetinde minimalist sinema, sinemayı sevdiğini iddia eden çok sayıda insan tarafından dışlanan bir türdür. ama dediğimiz gibi izleyiciye zevk vermeye yönelik bir sorumluluğu kabul etmediğinden dolayı da hem en özgür hem de en asil türlerden birisidir. üstelik sinema sanatının sadece yaratıcılık gerektiren örneklerine sahiptir. sadece kamera ve düşünme yeteneğinin sinema yapmaya yetmesidir. ve dünya sinema tarihindeki en üst düzey sinema örneklerinin pek çoğu da minimalist sinemadan çıkmıştır. kaçırmamak gerekir.
  • hayata birde burdan bak dercesine filmlerdir. çoğu olayın sebebi ve sonuçunun ucu açıktır, kişi kendi birikimi ile bunları tamamlar ve verilmek istenen duyguyu anlar.
    bundandır ki bu sinema örneği toplumca küçümsenir ve "ohaa filmde on dakika kimse konuşmadı, ohaa ne oldu ki şimdi" vb. tepkiler verir.
  • "öteki" ni kurgulamaktan çok ona dokunduğu için ana akım sinemaya oranla daha gerçekçi olan bir sinema üslubu.
  • kısaca, büyük bir dairenin merkezindeki küçük noktayı görmek ya da o küçük noktadan hareketle büyük dairenin çeperlerini zorlamaktır.
  • halk diline indirgersek sadeliktir. olabildiğince karmaşadan uzak, daha uzun derin planlardan oluşan, doğala yakın, gerçek hayata uyan, abartılmayan, ses unsuru ön planda olan ki bundan kasıt müzik değildir, karakterlerin sıkıntısını sizin sıkıntınızmış gibi üstlendiğiniz filmlerdir. türkiye'de bunu en güzel yaşayan, yaşatan nuri bilge ceylan abimizdir.
  • asıl amacının, "sadelik" olduğunu düşünmediğim sinema biçimi. zaten doğada var olan her şey sadedir. onu allayıp pullayıp, olduğundan farklı göstermeye çalışan, sonra da bu halinden sıkılıp, sadelik adı altında bir makyaj daha yapan bizleriz. minimalist sinemanın sadelik kaygısı olamaz bu yüzden. bahsi geçen biçim, doğayı yansıtan bir ayna olduğundan ötürü, zaten var olan en sadeyi bize göstermekten başka şansı yoktur.
hesabın var mı? giriş yap