• erzurum ve sivas kongrelerinde oluşan, ülkemizin bütünlüğünü, ulusumuzun bağımsızlığını belirten altı madde. ulusal antlaşma.
  • misak-i milli ile turk milleti’nin kabul edebileceği asgari haklar belgelenmistir. turk kurtulus savasi’nin temel hedefleri belirlenmis ve uygulamaya gecirilmistir.
    maddeleri soyledir:
    madde 1.
    mondros ateskes antlasmasi’nin imzalandigi tarihte (30 ekim 1918), dusman isgali altinda bulunan arap topraklarinin gelecegi, bolge halkinin verecegi karara gore belirlenecektir.
    madde 2.
    halkin oyu ile anavatana katilmis olan, uc sancakta (kars, ardahan, artvin (batum) gerekirse tekrar halk oyuna basvurulacaktir.
    madde 3.
    bati trakya’nin durumu, bolge halkinin ozgurce yapacagi secime gore belirlenecektir.
    madde 4.
    istanbul sehri, marmara denizi ve bogazlarin guvenligi saglandiktan sonra bogazlar dunya ticaretine acilacaktir.
    madde 5.
    komsu ulkelerde yasayan turklere taninan haklar guvence altina alindiktan sonra, turkiye'deki azinliklara da ayni haklar taninacaktir.
    madde 6.
    siyasi, adli ve ekonomik bagimsizligimizi zedeleyecek ayricaliklar kaldirilacaktir. (bkz: kapitulasyonlar)
    halihazirdaki (fiili durum) eksik : musul ve kerkük
    bu mesele icin bakiniz:

    * kurbağa linkler canlandırıldı.

    https://diplomatikgozlem.com/…r-ne-degildir-?page=1
    https://diplomatikgozlem.com/…aber/kerkuk-kime-ait-
    https://diplomatikgozlem.com/…sak-i-milli-reloaded-
  • ülkenin içinde bulunduğu durumu anlatan, ülkenin sınırlarını belli eden kararlar. yalnız bu misak ı milli sınırlarını kimin çizdiğini hep merak ederim. neden musul ve kerküke kadar ilerlenmedi? o zamanlar orada hangi devlet vardı?(bkz: komplo teorisi)
  • osm. ulusal ant.
  • milli yemin anlamina gelmektedir.
  • misak ı milli'nin bir de kendisinden hiç söz edilmeyen "tecziye ahidnamesi" adlı bir eki vardır ve bu ekte 1915 ermeni tehciri için emir verenlerin yargılanmaları öngörülmüştür. fakat uygulamaya geçirilmemiştir.
  • "milli sınırlar içinde vatan bir bütündür bölünemez " *
  • 28 ocak 1920 tarihinde osmanli meclis-i mebusani'nda oy birligi ile kabul edilen ve 6 maddeden olusan bildiri. ancak bu bildiri ile ne denmek istendigi, daha dogrusu misak-i milli dendiginde ne anlasilmasi gerektigi 24 nisan 1920 tarihinde, yani tbmm kurulduktan bir gun sonra, ataturk tarafindan son derece net bir sekilde aciklanmistir.

    24 nisan 1920 tarihli meclis tutanagindan;

    "efendiler... işte bu kongre bu hududu çizmiştir. bir hudud-u millî çizmiştir. bu hudud-u milliyi suhuletle ibka için demiştir ki, mütarekenamenin imza olunduğu 30 ekim 1334 (1918) tarihinde çizdiği hudut, hududumuz olacaktır. vatanımızın hududu olacak bu hududu ihtimal teferruatıyla bilmeyen arkadaşlarımız vardır. yeniden fazla teferruata girmemek için şu suratte izahat vereceğim: şark hududu elviye-i selase'yi dahil ederek tasavvur buyurunuz. garb hududu edirne'den bildiğiniz gibi geçiyor. en büyük tebeddülat cenub hududunda olmuştur. cenub hududu iskenderun cenubundan başlar. halep'le katıma arasında cerablus köprüsüne mühtehi olur bir hat ve şark parçasında da musul vilayeti, süleymaniye ve kerkük havalisi ve bu iki mıntıkayı yekdiğerine kalbeden hat. efendiler, bu hudut sırf askerî mülahazat ile çizilmiş bir hudut değildir. hudud-u millîdir. hudud-u millî olmak üzere tespit edilmiştir. fakat bu hudut dahilinde tasavvur edilmesin ki, anâsır-ı saire-i islamiye vardır. işte bu hudut memzuç bir halde yaşayan bütün maksatlarını bütün manasıyla tevhid etmiş olan kardeş milletlerin hudud-u millisidir."

    yani;

    elviye-i selase (kars, ardahan, batum) dogudaki siniri gostermektedir. guneyde ise hatay'dan doguya dogru cizilen musul, suleymaniye ve kerkuk'u de icine alan bir sinirdan bahsedilmektedir. trakya'da ise su anda bildigimiz edirne siniri ifade edilmektedir.

    simdi gelin sinirlarin nasil olustugunu gorelim.

    kars, barisci yollarin sonuc vermemesi uzerine 20 eylul ve 30 ekim 1920 tarihleri arasinda kazim karabekir komutanliginda yapilan harekatlar neticesinde ermenilerden alinip anavatana baglanmistir.

    gene misak-i milli sinirlarinin icinde yer alan artvin ve ardahan ise yurutulen bariscil politikalara gurculerin 23 subat 1921'de olumlu yanit vermesi sonrasi anavatana baglanmistir.

    ancak misak-i milli sinirlari icinde yer almasina ragmen rusya'nin mudahil olmasi sebebi ile batum ve nahcivan (bu sefer) baris yonunde turkiye'nin attigi adim sonrasi 16 mart 1921 moskova antlasmasi'na gore turkiye siniri disinda birakilmistir.

    musul ise turk tarafinin ve ataturk'un onca hakli cabasina ragmen (o zamanki adi ile) milletler cemiyeti baskisi sonucu 5 haziran 1926 tarihinde imzalanan ankara antlasmasi geregince irak'a birakilmistir.

    bogazlara gelindiginde ise gene ataturk tarafindan aciklanan misak-i milli'ye gore 20 temmuz 1936 tarihinde imzalanan montroux sozlesmesi ile bogazlarin hakimiyeti, tahkimi ve kontrolu tamami ile turkiye'ye gecmistir.

    gene misak-i milli hukumlerine gore hatay da barisci yollar ile 1939 yilinda anavatana baglanmistir.

    iste misak-i milli dendiginde "b. lewis" denen bir adamin tarafli, eksik ve hircin aciklamalari yerine ataturk'un bizzat meclis tutanaklarina dusmus konusmalari ile tarihi gelismelere bakmak saniyorum daha dogru olsa gerek. ama cok unlu bir televizyon "dusunurun" de dedigi gibi "ve elbette tarih, nasıl okunmak isteniyorsa öyle okunuyor." evet gercekten de oyle...

    su anda o yillarda dile getirilmis misak-i milli sinirlarina sahip olmadigimiz ortada. musul, kerkuk, halep, karaagac, dedeagac, nahcivan, batum ve adalar anavatana bagli degil. zamaninda ataturk tarafindan ilan edilen ve bizzat ataturk tarafindan takibi yapilan misak-i milli'nin ataturk'un olumu sonrasi gereken onemi gormedigi de acik. zaten onun icin halep, karaagac ve dedeagac nasil elimizden cikti pek bilinmiyor. tabii uluslararasi cikar catismalari ve politik oyunlarin da etkisi vardir ama sanki bir anda kaybolmus gibiler.

    kisaca bir seyler eksik ama bu noktada ataturk'un baska bir sozu aklima geliyor. "yurtta sulh cihanda sulh". kisaca gelinmis su noktada, elimizdeki sinirlarla barisi korumak da baska bir fazilettir. misak-i milli bu diye hadi savasalim, bu topraklari alalim demek mantikli degildir kanaatimce. kisaca, ben, misak-i milli dendiginde su andaki turkiye cumhuriyeti sinirlarini anliyorum. ve nasil baska ulkelerin topraginda gozumuz yoksa ve baris istiyorsak, yeri geldiginde su anda sinirlari net bir sekilde cizilmis olan bu ulke topraklarinda gozleri olanlarin gozlerini cikarmayi da biliriz. bu ifadelere veya bu hislere fasizanlik diyenleri ise kaale bile almayiz...
  • "...şark hududu elviye-i selase'yi dahil ederek tasavvur buyurunuz. garb hududu edirne'den bildiğiniz gibi geçiyor. en büyük tebeddülat cenub hududunda olmuştur. cenub hududu iskenderun cenubundan başlar. halep'le katıma arasında cerablus köprüsüne mühtehi olur bir hat ve şark parçasında da musul vilayeti, süleymaniye ve kerkük havalisi ve bu iki mıntıkayı yekdiğerine kalbeden hat. efendiler, bu hudut sırf askerî mülahazat ile çizilmiş bir hudut değildir. hudud-u millîdir. hudud-u millî olmak üzere tespit edilmiştir. fakat bu hudut dahilinde tasavvur edilmesin ki, anâsır-ı saire-i islamiye vardır. işte bu hudut memzuç bir halde yaşayan bütün maksatlarını bütün manasıyla tevhid etmiş olan kardeş milletlerin hudud-u millisidir.."

    şimdi daha net anlaşılması için kelimesi kelimesine günümüz türkçesine çevirelim:"... doğu sınırı üç ili(aslında üç iller ama türkçeye uygun değil) dahil ederek düşününüz. batı sınırı edirne den bildiğimiz gibi geçiyor. en büyük değişklik güney sınırında olmuştur. güney sınırı iskenderun un güneyinden başlar. halep ile katıma arasında cerablus köprüsüne dayandırılan bir hat ve doğu parçasında da musul vilayeti, süleymaniye ve kerkük bölgesi ve bu iki mıntıkayı birbirine birleştiren hat. efendiler bu sınırlar sadece askeri düşüncelerle çizilmiş bir sınır değildir. milli sınırlardır. milli sınırlar olması amacıyla tespit edilmiştir. fakat bu sınır dahilinde düşünülmesin ki, [sadece]çeşitli islami unsurlar vardır. işte bu sınırlar, karışık bir halde yaşayan bütün maksatlarını bütün manasıyla tevhid etmiş olan milletlerin milli sınırıdır."

    görüldüğü üzere misak- milli deki milli den ne anlaşılması gerektiği açıklanmış. misak ı milli sınırları çizildikten sonra bu sınırlar içinde yaşayan halk vurgulanırken ne belli bir kesime vurgu yapılmış ne de belli bir kesim dışlanmıştır. metinden vurgu yapılan tek kesim sınırlar içerisinde aşayan anasır-ı unsuriye islamiye ve bunlara karışmış şekilde yaşayanlar[burda sanırım gayrı müslimler kastediliyor]. yani ortada iki topluluk var; birincisi anasır-ı unsuriye i islamiye, ikincisi bunlara karışmış şekilde yaşayan gayrımüslimler. metinde ne etrak vurgusu ile belli kesime vurgu yapılmış ne de sınırlar içerisinde belli bir kesim dışlanmış. zaten o kadar zor koşullarda yapılan mücadelenin başarıya ulaşmasının sırrı da burdaydı.

    yani misak-ı milli sınırlarını isterseniz atatürk ün meclis tutanağına geçen konuşmasından okuyun, isterseniz başka bir tarihçinin çizdiğinden okuyun göreceğiniz şudur ki; misak ı milli sınırları içinde yapılan vurgu osmanlı tebaasınaydı. osmanlı da da zaten saray a girmenin, yönetime girmenin şartı türk değil müslüman olmaktı. (bkz: osmanli padisahlarinin turk olmamasi/@cyrus the virus) yani millet, değil din temelli bir devlet sözkonusuydu. bu kurtuluş savaşına kadar da böyleydi. fakat ittihat ve terakki ile başlayıp, cumhuriyet in ilanından sonra eksen din den, millete kaymaya başladı. zaten bugüne kadar devşirilen sorunlarda bu geçişin sağlıklı yapılmaması ile o zaman ortaya çıkmaya başladı.
    (bkz: seyh sait isyani na dogu isyani diyen zihniyet/@cyrus the virus)
hesabın var mı? giriş yap