• "holocaust was a modern factory" ürün: ölüm- günde 200.000 ceset. geleneksel dünyada haliyle zor olurdu böyle bir soykırım yapmak. modernitenin tüm temellerini içerir. ayrıca geldigi son noktadır, mcdonaldisation da bu son noktaya örnektir. 'irrationality of rationality' bu 200 bin kişiyi o gun olduremezsen diger gun nerede barındıracaksın? sistematik. insan ilişkisi, human contact en az noktada: gaz odaları. ve neden yaptın diye sorunca konutanlara ne dediler? 'emir aldım, işimi yaptım'- hiyerarşi. kimse olayın tümünden sorumlu değil- iş bölümü, assembly line ve bürokrasiyle ilişkilendirilir. özetle bu.
  • (bkz: white noise)
  • bir zygmunt bauman kitabi.
  • bauman'ın henry feingold'un "holocaust neden benzersizdi?" adlı kitabından yaptığı bir alıntı:

    "yani auschwitz modern fabrika sisteminin sıradan bir uzantısıydı. mal üretmek yerine, hammadde insanlardı ve son ürün ise ölümdü; yöneticinin ölüm planında, günde şu kadar ünite diye, özenle belirtilmişti. modern fabrika sisteminin en önemli simgesi olan bacalar insan etinin yakılmasıyla oluşan keskin dumanlar püskürtüyordu. modern avrupa'nın çok mükemmel organize olmuş demiryolu ağı, fabrikalara yeni bir tür hammadde taşıyordu. öteki kargolarda olduğu gibi yapıyordu bunu. gaz odalarındaki kurbanlar ileri alman kimya sanayisince yapılmış prusik asit tabletlerinden üretilen zehirli gazları soluyorlardı. mühendisler krematoryumları düzenlediler; yöneticiler de daha geri kalmış ulusların imreneceği bir heyecan ve verimle çalışacak bir bürokrasi sistemi düzenlediler. genel plan da çarpıklaşmış modern bilimsel ruhun bir yansımasıydı. tanık olduğumuz, toplumsal mühendisliğin büyük bir şemasından başka bir şey değildi..."
  • zygmunt bauman'ın moderniteyi bahçevanlık metaforuyla açıkladığı eser. yani diyorki nasılki bahçevan bahçeyi, zararlı otlardan arındırarak, çiçekleri budayarak düzlerse, naziler de düzlenmesi gereken bir bahçe olarak gördükleri toplumu yahudiler ve çingeneler gibi zararlı otlardan arındırmışlardır ve bunu modern bürokratik teknikler sayesinde ot biçen bahçevan umursamazlığında yapmışlardır.
    bir bahçevan olarak modernite..güzel, lakin, holocaust'un ancak ve ancak modern bir toplumda mümkün olabileceği önermesinin modernitenin zorunlu olarak holocausta yol açacağı önermesine varacak düzeyde vurgulanmasının sorunlu olduğu kanaatindeyim. modernitenin farklı tarihsel aktörlerin karmaşık mücadeleleri tarafından şekillendiğini, farklı aktörler tarafından farklı biçimlerde anlamlandırıldığını ve olumsal bir karakter taşıdığını hatırlamakta fayda var. bahçeden devam edersek, ayrıkotları ve begonyaların eşit olabileceği düşüncesini de yine moderniteye borçlu olduğumuzu unutmayalım, unutturmayalım.
  • "ölüm kampları dünyası ve onun yarattığı toplum, yahudi-hıristiyan uygarlığın gittikçe kararmakta olan gece tarafını açığa çıkarmaktadır. uygarlık, kölelik, savaşlar, sömürü ve ölüm kampları anlamına gelir. ama tıbbi hijyen, yüce dinsel idealler, güzel sanatlar ve nefis müzik anlamına da gelir. uygarlıkla vahşi barbarlığın birbirinin antitezi olduğunu düşünmek yanlıştır.. günümüzde, dünyamızın diğer çoğu yönü gibi, barbarlık da eskisine göre çok daha etkili uygulanır bir hale geldi. barbarlık ortadan kalkmak zorunda değil ve kalkmayacak. yaratma ve yok etme, uygarlık dediğimiz şeyin birbirinden ayrılmaz yönleridir."*

    "holocaust, fabrika yapısı araçlarla, ancak en ileri bilimin sağlayabileceği silahlar kullanarak bilimsel tarzda yürütülen organizasyonlarla tasarlanmış bir yolculuk rehberini izleyerek gelmiştir. modern uygarlık holocaust'un yeterli koşulu değil, kesinlikle gerekli koşuludur. o olmaksızın holocaust düşünülemez. onu düşünülebilir kılan, modern uygarlığın akılcı dünyasıdır. nazilerin avrupa yahudiliğini kitle halinde katletmesi yalnızca bir sanayi toplumunun teknolojik başarısı değil, aynı zamanda bürokratik bir toplumun örgütlenme başarısıdır. yalnız, holocaust'un insan türlerinin tarihsel ilerlemesine damgasını vuran birçok kitlesel cinayet arasında benzersiz olması için neyin gerekli olduğuna bakalım:

    kamu görevlileri, sağlam planlaması ve kusursuz bürokrasisi ile öteki hiyerarşileri etkilemiştir. imha makineleri askeri dakikliğini, disiplinini ve katılığını ordudan almıştır. sanayinin etkisi, ölüm merkezlerinin fabrikamsı verimliliğine olduğu kadar hesaba, paradan tasarrufa ve malların korunmasına verilen büyük önemde hissedilir. son olarak parti tüm aygıta bir 'idealizm', misyon duygusu ve tarih yapma nosyonu katmıştır.. holocaust aslında örgütlü toplumun özel rollerinden biriydi. çok büyük oranda kitlesel cinayetlerle ilişkili olmasına karşın, bu koskocaman bürokratik aygıt doğru bürokratik prosedüre, incelikli kesin tanımlamalara, bürokratik düzenlemenin en ince ayrıntılarına ve yasalara uygun davranmaya özen göstermiştir."*

    "..einsatz-gruppen aşamasında, bir araya toplanmış kurbanlar makineli tüfeklerin önüne getirilir ve doğrudan hedefe atışla öldürülürdü. ama silahların, öldürülenlerin düşeceği çukurlardan alabildiğince uzak tutulması için ne denli çaba harcansa da atıcıların ateş etmeyle öldürme arasındaki bağlantıyı görmemesi çok zordu. soykırımı yönetenlerin, bu yöntemi hem ilkel, verimsiz hem de faillerin morali açısından tehlikeli bulmalarının nedeni buydu. bu yüzden katilleri kurbanlarından optik açıdan ayıracak başka cinayet yöntemleri araştırıldı. başarıyla sürdürülen araştırma, önceleri seyyar, sonra sabit gaz odalarının keşfine götürdü; nazilerin bulabildiklerinin en mükemmel olanı, bu sonuncusu, katilin rolünü, bir torba 'dezenfeksiyon ilacını' içine girmesine izin verilmeyen bir binanın çatısındaki deliğe boşaltması istenen bir 'sağlık memuruna' indirgemişti.."
  • polonya doğumlu sosyolog zygmunt bauman eseridir.

    holocaustun var olma imkanını modernliğin teknik imkanları ve normlarına bağlar. teknik açıdan bakıldığında biyolojik, nükleer, kimyasal silahların olmadığı bir dünyada milyonlarca insanın öldürülmesi seneler sürer. modern teknoloji ile ise bu bir fırına bir zehirli gaza bakar.

    modern devletin duruşunun bahçıvanlık olduğunu ileri sürer. modernliğin ürünü bahçeci kültür sahibi ulus devlet, etnik-dinsel-linguistik ve kültürel homojenliği bir politika olarak benimseyerek tek biçimci bir anlayış yaratır. çünkü modernite insanları teke indirger, tek bir kültür-dil-din ister ki kontrol edebilmek kolay olsun. sonuç olarak da bu bahçe devlet anlayışı bahçıvanın yabani otları ayıklamasına ve hangi otun yabani olduğuna karar vermesine izin verir.
  • bu kitabın en güzel yanı günümüzün anti demokratiklikleri karşısında görülen sessizliğin ne kadar yıkıcı sonuçları olabileceğini göstermesindedir. baumann bir defa şunu gözümüzün önüne serer: yahudileri yok etmek bir niyettir. projedir. bunu gerçekleştirmek için bürokrasi kolları sıvar. akılcılık işe koşulur. ghettolara kapatılanların direniş kurması istenmez. yahudilerden oluşan meclisler yoluyla direniş hiç olmaz. bu arada bilim de yani üniversite de sessiz kalır. çünkü bilim adamlarının tek istediği taraf olma zorunluluğu duymadan yazmak çizmek araştırma yapmaktır. arada bazı meslektaşların kaybolması pahasına. sonunda olan şeyin dehşeti ile herkes kendi arasına mesafe dahi koyabilmiştir. halbuki ghettolarda çok sert direnişler yaşanmış olsaydı belki iki ya da daha az konzentrationkamp olurdu. bugünün türk üniversitelerinde kalan sessiz sefillerine çok benzeyen ve aralarında max planck'ın da bulunduğu basiretsiz sürüsü ilk yahudi meslektaşa yapılan ayrımda tepki koysalardı ilk anda o anda belki durum farklı olurdu. ama olmadı. çünkü sessiz kalmak akılcıydı. nasıl bugün meslektaşları salt barış bildirisine imza attı diye khk ile işinden olurken sessiz kalmanın akılcı olduğu gibi. baumann kitabın bir yerinde şunu der holocaust karşısında sorulması gereken soru şudur: tekrarlanacak olursa ben de bunun bir faili olabilir miyim? kişinin kendisine sorması gereken soru budur biraz da
  • bir (bkz: zygmunt bauman) kitabıdır . şu gün için yeni başladığım yahudi soykırımı ile ilgili olduğu ve holocaust'un ne olduğunu öğrenceğim edit gelecek unutmaz isem
hesabın var mı? giriş yap