• sözlüğe yazacak bir şey kalmaması diye feryad edenleri kınadığım film. frank capra gibi bir yönetmenin en önemli üç beş filminden biri sayılan mr deeds goes to town bundan 70 sene önce 1936'da çekilmiş, hadi 63 senesinden sorumlu değilsiniz 7 yıldır tık çıkmamış, gerçekten söz bulamıyorum...

    ama söyleyecek sözü size bulamıyorum, film için iki çift laf edeyim. capra'nın yıl aşırı oskar aldığı dönemin ortancası mr deeds ama başyapıtları içinde bile hep aynı şeyden bahseden capra'nın yine aynı şeyden bahsettiği gary cooper'ın dal gibi, jean arthur'un bildik, şahsiyeti sosyal konumundan zerre etkilenmeyen dirayetli kadını oynadığı bir film. capra hep aynı şeyden bahsediyor diyorduk neydi o? büyük bunalımdan çıkmış amerika'da kapitalistin dizginlendiği, taşra değerlerinin ve sıradan amerikan halkının pohpohlandığı, capra'dan söz edilirken hep kullanılan amerikan rüyası'nın muhafazakarlıkla hizaya girdiği bir dönemde bazen fabrikatörle bazen bankerle karşı karşıya gelen sıradan amerikalının, halkın da desteğiyle sonunda onu ıslah edip sermayeyi halk için kullanıma sokma hikayesi özetle. mr smith goes to washington bir iki farkla böyledir, you can't take it with you böyledir. ama capra'nın bu muhafazakar, popülist tavrı tam kıvamını bulup iyi sinemayı bağrından çıkardığı 30'lar ve 40'lar boyunca çok az sakilleşip rahatsızlık verir, belli bir düzeyi korur.
  • (bkz: mr. deeds)
    masumiyetin çöküşü... winona ryder...
    "o parlak parmaklarını nelere soktun yine sen sevgilim?" *
  • mr. deeds goes to town ve frank capra sinemasına bir bakış için:
    http://www.sinemaestro.com/…sk=view&id=62&itemid=43
  • mr. smith goes to washington'ı hatırlatan film. frank capra, mr. smith'i bu filmden 10 yıl sonra çekecekti. mr. smith'te köyden şehre ilk kez inen, saf, çok çok iyi, milliyetçi, dirayetli smith'in senatörlüğü işlenir. mr. deeds de çok farklı değil. bu filmin de merkezinde saf, iyi niyetli, milliyetçi bir karakter yer alır. bu karakterin de yolu köyden şehre düşer. bu karakterin de burada başına başlarda olmadık şeyler gelir. smith senatör olur, deeds ise 20 milyon dolarlık mirasa konar. tabii yeşilçam filmlerinde olduğu gibi (ki çoğu filmimiz de capra'nın bu filmlerinden esinlenilerek yapılır) miras kavgası ortaya çıkar. deeds'in rahmetli amcasının eşi bu parayı deeds'ten almaya çalışır. tabii iki film arasında bir de şöyle bir fark var: smith çözüm bölümünde kötülerle mücadele ederken senatoyu 20 saatten fazla bir süre açık bıraktırır. bunun için de sürekli konuşması gerekir. bu filmdeyse deeds son 5 dk'ya kadar kendisini hiç savunmaz mahkemede. bir tarafta mücadelesi için susmak bilmeyen smith, diğer tarafta konuşmak bilmeyen deeds.

    ama neticede capra kariyeri boyunca yaptıklarını bu filmde de yapar: fakir, köylü, saf, ama çok iyi karakterinin kapitalistlerle, kötülerle (deeds'te avukatlar ve amcasının doymak bilmez eşiyle, smith'te senatörlerle, it's a wonderful life'ta iş adamlarıyla, you can't take it with you'da arkadaşının işini kapıp onu meteliksiz bırakan iş adamıyla) mücadelesini anlatmak ve finalde kapitalistleri gerçekçi olmayı umursamadan yere sermek. capra'nın filmleri pek gerçekçi değil. neyse. sonuçta deeds, capra'nın diğer filmleri gibi eğlendiriyor. ben yönetmenin en iyi filmlerinden olduğunu düşünmüyorum. gary cooper ve izlemeye doyamadığım jean arthur seyri daha da keyifli hale getiriyorlar.

    bu arada it happened one night'ın da deeds'e bir açıdan benzediğini belirtmeden geçmek istemiyorum. it happened'ta evinden kaçan zengin bir kızla bir adamın yol arkadaşlığını anlatır. kız, adamla tanışır ve yola çıkarlar. beraber pek çok komik badire atlatırlar. bu arada adamın gazeteci olduğunu ve bu zengin kızla ilgili pek çok haberi kızdan gerçek kimliğini saklayarak yazması, deeds'e deeds'e gazeteci olduğunu söylemeyen kadını hatırlatıyor.
  • çarıklı milyonerin uyarlandığı film.acaba kemal sunal bu filmin ismini okuyabiliyor muydu?
  • sinemanın ilk yıllarından gelen muhteşem film.
    bize tanıdık gelmesi elbette kemal sunal sayesindedir.
    (bkz: çarıklı milyoner)
  • replikler:

    "insanların birbirini incitmekten niye bu kadar zevk aldığını anlayamıyorum.
    neden arada bir de olsa birbirlerinden hoşlanmaya çalışmıyorlar?"

    "burada çok sayıda büyük saray yarattılar, ama içlerine konacak asilleri yaratmayı unuttular."
  • ayhan ışık ve fatma girik'in başrolünde olduğu memduh ün'ün tarafından çekilmiş "halk çocuğu" isimli 1964 yapımı yerli versiyonu bulunmaktadır.

    ayrıca bir coen biraderler filmi olan "the hudsucker proxy" de bu filmden doğrudan ilham almıştır.
  • ayhan ışık'ın 1964 yapımı halk çocuğu ve kemal sunal'ın 1983 yapımı çarıklı milyoner filmlerin orjinali, yönetmen frank capra'nın en iyi filmlerinden birisi. (her şeyimiz mi araklama, hiçbir şeyimiz mi bize özgü değil anasını satayım!)

    güzel ve kaliteli bir film. adalet sisteminin, medyanın ve en önemlisi insanların iki yüzlülüğünün eleştirisi. mahkeme sahnesi ve tespitler efsanevi. zamansız ve ölümsüz filmlerden.
hesabın var mı? giriş yap