• bir ekşi sözlük yazarı. hoşgelmiş. * *
  • tanrının kendi var oluşunu sorgulaması başlığına aşağıdaki entryi girmiş yazar:

    (bkz: #134203103)

    felsefi konulardan, filozofların yüzü suyu hürmetine uzak durması gereken biri... bir insan yazdıklarının bu kadar mantıksız olduğunu nasıl göremez? yani klavyeye bakmadan yazabiliyor desek bile eee monitöre de mi bakmıyor?

    "ay bu deli neye bu kadar kızmış ki şimdi" dediğinizi duyar gibi oluyorum. zira kafamda böyle sesler duymasam deli olmazdım. neyse...
    kendisinin yukarıda geçen entrysini parça pinçik edelim:

    ---------------------------------------------------------
    "çok güzel soru, pratikte acaba bir atom parçacığının da canı bişeyler çeker mi, sorusundan çok bi farkı yok. "
    --------------------------------------------------------
    yani evet çok bir farkı yok. tabi canı olmayan, bilinci olmayan atom gibi şeylerle, tanrı/insan gibi varolduğunun farkında olan/olması gereken şeylerin arasındaki inanılmaz farkı görmezseniz... varolduğunun bilincinde olmak insana özgü değil bir kere. yaşadığımız dünyadaki diğer bir çok zeki canlı bu konuda yanlız olmadığımızın kanıtı. varoluşu sorgulamak şeklindeki yetenek ise başlıkta geçen soru bağlamında hem insanda hem tanrıda olabilecek bir şey. kullandığımız şekliyle "tanrı" kavramının bilinci yoksa o zaman ortada bir tanrı da yok demektir. eee bilinci varsa yani varolduğunun farkındaysa bunu neden sorgulamasın/sorgulayamasın ki? that's the question! bu konunun tanrının ne kadar güçlü olduğuyla alakası yok ki.

    bir insan "beni bir tanrı yaratmış olabilir mi?" diye düşünebiliyorsa, bir tanrı neden "beni başka bi tanrı yaratmış olabilir mi?" diye düşünemiyormuş? yani engel nerede? bunun tanrının ne kadar güçlü/bilgili olduğu ile ne ilgisi var? burada varoluşu sorguluyoruz. neyse... devam edelim:

    --------------------------------------------------------
    "5 duyunla algılayamadığın bir şey hakkında sana ait özelliğin olup olmadığını sorguluyorsun, bu kapsamda “sakız çiğnemek orucu bozar mı?” entelektüel seviyesi daha derin bir soru."
    --------------------------------------------------------
    duyularımız ile algılayamadığımız hiç bir şey hakkında düşünmezsek o zaman medeniyetimiz mağara adamları seviyesinde kalmaz mıydı? yahu ortada dinler var! o dinlerin kutsal metinlerinde gayet iyi tanımlanmış tanrılar var. ve bunlar kendilerine inananlar vasıtasıyla hayatımızı etkiliyor. şimdi biz "iyi tamam da o inandığınız tanrının başka bir tanrı tarafından yaratılmadığı ne malum? böyle bir şey olsa bunu o tanrı dahil bilebilir mi ki?" diye bir soru sorduğumuzda neden “sakız çiğnemek orucu bozar mı?” sorusundan daha az entelektüel soru sormuş oluyoruz? tam bir entelektüel tembellik örneği değil mi bu tarz bir yaklaşım?

    dindar kesim "bu kadar mükemmel bir sistem kendi kendine varolmuş olabilir mi?" diyebilecek ama biz "bu kadar mükemmel bir tanrı kendi kendine varolmuş olabilir mi?" diye kontra atak yaptığımızda ofsayta mı düşüyoruz? eee bu hakem taraf tutuyor o halde.

    tanrının kendi var oluşunu sorgulaması derken kastedilen de bu... çünkü o çok mükemmel tanrı bir başka tanrı tarafından yaratıldıysa ama bu bilgi kendisine unutturulduysa bunu bilmesinin imkanı yok! eee bu sonsuza kadar gider. peki bir sonrak tanrıyı kim yarattı? gayet tutarlı bir felsefi soru! sorun bu soruların kendisi değil, yazarımızın bu sorunun işaret ettiği cevaptan hoşlanmaması elbette. çünkü kendiliğinden varolan bir evren ile, herşeyi yaratan mükemmel bir tanrı sayesinde varolan evreni felsefi olarak tartışırsanız tanrılı versiyon çoook kısa sürese saçmalığa evriliyor. zira özünde yaptığınız şey varoluşa tamamen gereksiz bir "kişilik" yamamak oluyor. devam edelim:

    -------------------------------------------------
    tanrıyı varsayımsal olarak kabul etmek, zaten onu bu tarz çıkarımsal konulara sokmamayı gerektirir. örneğin bizim bütün zaman, uzay, enerji algımız, şimdilik bu galaksi veya iyi ihtimalle bütün evrenle sınırlı. mesela bir venüs gününün bir venüs yılından daha uzun olduğunu söylesem muhtemelen cümleyi tekrar tekrar okuyup “bu ne diyo ya” diyeceksin. bilişsel algımız o derece zayıf.
    -------------------------------------------------
    hangi tanrıyı? işaret ettiği dinden ayrı ve herkesin üstünde mutabık olduğu bir tanrı kavramı yok ki. zaten bu tartışmanın kaynağı bu! yani tanrıyı varsayımsal olarak kabul etsek de içini doldurmamız gerekiyor. bu ilahi taksonomi olmaksızın zaten içi bomboş bir tanrı kavramının neyini tartışacağız varsayımsal olarak kabul etsek bile? yani tartışma bu! kısaca kendisinin de farketmediği gibi bizden istediği tanrı hakkında konuşmamamız. "tanrının varlığını kabul ettiniz bu nedenle hakkında konuşmayın" demekten farkı yok. devam edelim:

    -------------------------------------------------
    üstelik evrendeki başka galaksilerde başka fizik kuralları geçerli olabilir. dolayısıyla soru kendi içinde de çelişkili, kulağa hoş gelen bomboş ve güzel bi soru. inan veya inanma, devam et geç. eh türk'ün yaptığı soyut felsefe anca bu kadar olur.
    -------------------------------------------------
    bir venüs yılının bir venüs gününden kısa olma nedeni gayet basit: venüs kendi etrafında çook yavaş dönüyor ama güneşin etrafında buna nazaran daha hızlı dönüyor. bunun algıyla değil bilgiyle, analitik düşünceyle ilgisi var.

    insanların algılarının sınırlı olması, bizden kendisine inanmamızı bekleyen bir tanrı varsa, sığınamayacağımız bir argüman. işlerine gelince "insan anlayamaz" işlerine gelince "anlamazsanız cehenneme gidersiniz haaa" yok yaaa!

    kuran'da allah'ın peygamber aracılığıyla konuşmayı bırakıp* direkt insanlara hitap ettiği ayetlerin hemen hepsinin "hiç düşünmezler mi hiç akletmezler mi" başlamasını normal kabul edip, felsefi olarak sıkıştığımız noktada insanın algısal yetersizliğine atıfta bulunarak "bilinemezciliğe" sığınmak da imanın bir diğer şartı herhalde? aynen yalancı şahitlik yaparak dine girişte olduğu gibi...

    evrendeki başka galaksilerde başka fizik kurallarının geçerli olmasının konuyla zaten bir alakası yok ya...
    eh mufettisbey'in yaptığı soyut felsefe bu noktada tıkanmış.

    kısaca soruyu tekrar hatırlayalım: tanrının kendi var oluşunu sorgulaması mümkün mü? biz zavallı insanlar bunu yapabilirken, yüceler yücesi tanrı bunu yapamıyorsa o zaman bilişsel olarak biz ondan üstünüz demektir. ama bizi yaratan ve "kendinden üfleyen" o ise o zaman bunu yapabiliyor olması lazım. eee yapabiliyorsa kendisinin de başka bir tanrı tarafından yaratılıp yaratılamadığını bilebilir mi? hayır, bilemez. o halde "bu mükemmel evren kendi kendine varolamaz" diyip "bu mükemmek tanrı kendi kendine varolabilir" demek entelektüel ikiyüzlülüktür.

    varoluşa bir tanrı eklemek baklavaya limon sıkmak gibi gereksiz ve hatta zararlı bir davranıştır. varoluşu olduğu gibi kabul etmek entelektüel olgunluğun göstergesidir.

    mufettisbey nickli yazar belli ki mikro ve makro evren (atomlar ve uzay)konusunda birşeyler öğrenmiş. ancak bu bilgiler kafasının içinde rastgele uçuşuyor. bir anlayışa, kavrayışa dönüşmüyor. bu durum bir de içinde yaşadığı kültürün ve özellikle dinin yarattığı düşünsel engellerle birleşince, verilerden analize oradan da senteze ulaşması mümkün olmuyor. gereksiz bir "bilinemezcilik", entelektüel olgunlaşmasını baltalıyor.

    entrilerinin (a4 kağıda basılıp güzelce kıvrılıp şekillendirildikten sonra) en azından bu baltanın sapının yerine geçerek topluma çok daha faydalı olabileceğini düşünüyorum. kabul edenler? kabul etmeyenler?
    kabul edilmiştir!
hesabın var mı? giriş yap