• muayyen vergi.
  • (bkz: ikta)
  • şevket pamuk 'un yaptığı tanıma göre mukataa "coğrafi sınırları ile alınacak vergilerin tür ve miktarları maliye tarafından saptanmış vergi kaynağı ya da kaynakları" demekmiş. mesela diyor şevket hoca, izmir'deki esnaf loncaları veya dış ticaret gümrüğü de bir mukataa olarak tanımlanabiliyordu. bu mukataaların gelirleri de iltizam yoluyla mültezimler tarafından en fazla üç yıllığına toplanıyordu. ancak zaman içinde bu mukataalar kayd-ı hayat koşuluyla verilmeye başlandı. iltizam sistemi eyaletlerdeki, sancaklardaki ayanların gücüne güç kattığı ve merkezi otoriteyi elden ayaktan düşürdüğü için 1840'da tanzimat'ın hemen ertesinde kaldırılıyor. maksat vergiyi doğrudan merkeze aktararak, devlet hazinesiyle ahali arasına giren aracıyı, yani mültezimi/ayanı ortadan kaldırmak. düşünüyorlar ki aracı kalkarsa, devletin otoritesi taşrada bizzat devletin memuru tarafından tesis edilirse, o zaman hem yerel güç odaklarının etkisi azalır hem de merkezi devlet taşraya daha iyi nüfuz eder ve meşruiyetini, egemenliğini, iktidarını bu yolla rahatça kurar. hatta bununla da çok ilişkili bir biçimde 1840'da bir de ceza kanunnamesi çıkıyor. bu kanuna göre taşra bürokrasisinin yerel eşraftan hediye kabul etmesi yasaklanıyor. deniliyor ki hediyeyi ancak padişah efendimiz alır, padişah efendimiz verir. sen kim oluyorsun da hediye alıyorsun ondan bundan, sonra kendini birşey sanıyorsun, üstelik bir de ahaliyle arama giriyorsun. böylece 1840 yılında, o zamana kadar gayet meşru bir biçimde varlığını sürdürmüş olan hediye ekonomisi zırt diye rüşvete dönüşüveriyor (bununla ilgili cengiz kırlı çok güzel bir makale yazdı tarih ve toplum dergisinin son sayısına)
    neyse efendim, dolayısıyla 1840 ile 1841 arasında topu topu bir yıl vergiyi merkezden atanan muhassıl denen devlet memurları topluyor. ama sonra işler istenildiği gibi yürümüyor. bir bakıyorlar durum eskisinden de beter olmuş. hazineye vergi mergi geldiği yok. haydi bakalım tekrar iltizama dönüyorlar 1841'de.
  • geliri doğrudan osmanlı hazinesine aktarılan bir arazi.
  • kanuni süleyman'a kadar osmanlı toprakları dirlik sistemi dahilinde üleştirilmekteydi, bundan sonra ise kesim düzeni denilen mukataalar devrine geçilmiştir. yani devletin iktisadi temeli olan toprak rejimi ürün iradı şeklinden çıktı para iradı kılığına girdi. (bkz: hikmet kıvılcımlı)(bkz: osmanlı tarihinin maddesi) bundan sonrası ise kapitalist sisteme ayak uyduramadığı için çöktüğü iddia edilen devletin nasılda sermayenin devleti olduğuyla ilişkilidir, etrafımızdaki bize ait olmayan şeylerin toplamı haline gelmiş hayatımız için ağlayın, olay çoktan bitmiş galiba.
  • iltizam gelirine denir.
  • antik mısır'da yaşamış bir firavunudur.
  • hazinenin gelir kaynaklarından biri. devlete ait bir arazi veya bir gelirin bir bedel karşılığınd kiraya verilmesi veya geçici olarak temlikidir.
    osmanlıda mukataalar üç yöntemle işletilirlerdi.
    1- iltizam usulü mukataalar: osmanlı devletinde iltizam usulü kuruluş yıllarından itibaren görülmüş ve timar sistemi ile bir bütünü tamamlayan unsur olarak varolmuştur. iltizam usulünde maden, tuzla, darphane gümrük, ispençe dalyan gibi mukataaların yıllık gelirinin asgari değeri maliye tarafından tespit edilip hazine defterine kaydedilirdi. sonra bu mukataaların bir yıl için temin edebileceği azami kıymeti düşünülerek artırma usulü ile veya kısmen peşin, kısmen taksitle satılacağı (iltizama verileceği) umumi efkara ilan edilirdi. bu gelirleri satın almak isteyen kişiler (mültezimler) artırma konusu olan mukataayı getireceği gelir sebeb olacağı masraf ve bırakacağı kar hakkındaki yaptığı araştırmalar sonuncuna göre, kıymetlendirdikten sonra devlete devlete yıllık olarak ödemeyi kabul edebilecekleri miktarı ihtiva eden tekliflerini yaparlardı. hazinede genellikle üç senelik bir devre için bunlar arasında en yüksek teklifi yapan mültezime o mukataayı devrederdi.
    2- emanet usulü mukataalar: devletin iktisadi hayatının istikrarsız olduğu yıllarda zarar ihtimali bulunduğundan mukataalar için mültezim bulmak zorlaştığından devlet mukataaları kapatmaktansa emanet yoluyla işletmeyi tercih etti. işletme başına geçen kimseler emin olmak şartıyla belli bir meblağın ödenmesini üzerine alırlardı. böylelikle iltizam yoluyla (emanet ber vechi iltizam) adını alan karma bir düzan meydana getirilip işletme başında bulunan kişi de kendinde memuriyetle özel teşebbüsü birleştirmiş olurdu. emin sıfatıyla maaşlı bir memur belli bir meblağı ödemeyi üzerine aldığından işletmenin kar veya zararından sorumlu bir kişi olarak görünürdü.
    3- malikane usulü mukataalar: muhtelif gelir kaynaklarının bir kimseye varidatından hayatı boyunca istifade etmek ama satamamak şartıyla verilmesine denilmektedir.

    mukataadan hasıl olan gelirler günü gününe tutulur, mukataa katipleri bunları mukataa defterlerine işlerler, sonra rüznamçe kalemine teslim ederlerdi. mukataa defterleri kubbe altında bitişik binada saklanırdı. bunların muhafazasından sır katipi sorumlu idi. iltizama verilen mukataa beratları üzerine ise kubbe vezirleri tuğra çekerlerdi.
    mukataa gelirleri 1826 yılında yeniçeri ocağının kaldırılması üzerine kurulan asakiri mansurei muhammediyye ocağının giderlerine ayrıldı. tanzimattan sonra 1858 yılında çıkarılan arazi kanunu ile miri arazinin halka tapu karşılığı satılmasıyla tımar ve zeamet sahipleri mültezimler ve muhassıllar yerine resmi devlet memurları ikame edilerek mukataa sistemi kaldırıldı.
  • (bkz: mukataalu)
hesabın var mı? giriş yap