*

  • hayatı hakkında pek az şey bilinen, zamanında 40' ların 7' cisi olan çok değerli bir allah dostu.
  • celâlî bir sesi, nurâni bir yüzü, hikmet dolu infâkları olandır. bazı hususlarda, özellikle yazılı infâklarında her şeyi birebir aktarmaz. tâbir-i caiz ise armut piş, ağzıma düş yapmaz. kişiyi düşünmeye teşvik eder, düşün der. hikmetini anlamaya yöneltir. ayrıca operatör doktordur.
  • (bkz: abdullah toprak) ile birlikte muhiddin arabi hazretletinin muslumanlara ogutler adli kitabını ceviren allah dostu, hafız, tip doktoru ve daha bir cok akademik unvanin sahibi olan kimse. (fransa'da felsefe-psikoloji, el ezher'de ilahiyat egitimleri..)
    söylentiye göre, eskisehir'de yasarken, icindeki manevi ask dayanilamaz boyuta geldiginde mahalledeki ekmek firinina gider, firinin icine girer beklermis. icindeki manevi askin atesi ile disaridaki ates denk oldugu vakit firindan cikarmis..
    baska bir soylentiye gore de suudi arabistan'da kralin doktoru iken bir kupe yakin altin biriktirmis. turkiyeye donecegi gunun aksaminda ruyasinda hz. muhammed (sav)'i gormus..kendisine buraya nasil geldiyse oyle don demisler; ertesi sabah altinlarin tumunu fukaraya dagitmis ve ucaga oyle binmis. muhtemel ki maddi degil manevi kazanci cogalsin diye.
    umulur ki birileri dr. munir derman hakkinda arastirma yapar, tez yazar bizler de bu allah dostunun hayatina soylentilerden oteye vakif oluruz.
  • dr münir derman (k.s.) bir dönem ankara'da ikamet etmiş bir zattır. der ki;

    vesveseyi bırak..ne kadar işin ve arzun dileğin varsa hepsini kaza ve kadere teslim et...
    kendi nasıl isterse öyle iş gören allah'a bırak...
    ve bekle...
    telaşı terket,ızdırabı üzüntüyü kaldır.
    murat yolu kendi kendine görünür, o yola düşersin...
    aç kal, kimseye söyleme dertlerini.
    yoksulluklarını, ızdıraplarını söz haline geçirme melekler bile duymasın...
    derdin ne olursa hakk ile konuş. o herşeye yeter...
    sefalete düşersen vakur ol, sabret.
    hakk'a bile ellerini istek için kaldırma, yalnız hamd için kaldır. allah seni senden iyi bilir...
    hakk'da erimek dünya da budur.
  • 24 yil once 2 aralık 1989'da hakkin rahmetine kavusan tip doktoru, allah dostu. nur icinde yatsin. bir konusmasindan bazi bolumler:

    ..."kin, hırsızlık, haksızlık, adam öldürme, eziyet yapmak, yalan söylemek... hep günahtır. zira bu fiil ve hareketler hem vücudu, hem ruhu yıpratır. asıl kusur günaha alışmaktır, günah yapmak değil... fazilet yalnız iyilik demek değildir. irade ile meydana gelen fiil hayatın kıymetini artıran bir alışkanlıktır.

    kötü huylar şahsiyeti parçalar. benlik, şüphe, keder, zihni gelişmeyi sekteye uğratır. cinsi ifrat, alkol, fizyolojik teşevvüşler husule getirir, ruhi gelişmeyi durdurur. cem’i faziletler, nezaket, temizlik, ataların yaptıklarına hürmet, dini hisleri kuvvetlendirir. aksi ise mahveder.

    cahil, ilimsiz demek değildir. doğru histen mahrum demektir. öyle olan alim de cahildir. yalan gürültü eder. hakikat daima sakindir. yıldırım gök gürültüsünden evvel düşmüştür. kudret âlemine cehalet ayağı ile vurmak, edep dışı bir iştir.

    eski bir veli kadının sözü geldi hatırıma, ümmü hasan; hasan’ın anası... çok fakirdi, akrabaları zengindi. aç yatar birşey istemezmiş. kendisine, “akrabalarına söyle sana yardım ederler” demişler. bu mübarek hatun: “ben kainata malik olan kaadiri mutlak’tan birşey istemeye utanıyorum. zayıf ve aciz kullardan mı isteyeceğim” demiştir.

    gayb görünmeyen değil görülemeyendir. ölümden sonrasını şimdi göremeyiz. bunu görebilmek için ölmek lazımdır. istikbali bu gün göremeyiz, yarın görürüz. gayba inanmada bir acaiplik yoktur. birşey ya vardır, ya da yoktur. yahut da birşey ya kendisidir veya başka birşeydir. bu iki ihtimal arasında üçüncü bir ihtimal olamaz. mantık prensiplerine uygun olan her düşünme hakikat değildir. dünya fikir tarihi biri birine zıt, biri birine dirsek çevirmiş doktrinlerle doludur. bu çeşit doktrinler nedir? o halde, her mantıki olan gerçek değildir.

    akıl insana allah tarafından doğru yanlış terazisi ve hayru şer ölçüsü olarak verilmiştir. allah korkusu, iman sahibinin ilim derecesine göredir. hangi iş allah için yapılmazsa o mutlaka yoktur. at yükünü hafifletirse, daha çok menzil alır.

    vücudun her an eriyip gidiyor, farkında değilsin. o halde, sen neden, nasıl beden olabilirsin? derinlik kelimesi aklın batıni kısmının remzidir. beden zayıfladıkça, ruhun cevheri ruhani faziletlerle dolar ve ara sıra kutsi âleme yol bulabilir.

    kâlbini kıskançlıktan, dilini yalandan, gidişini riyadan, karnını haram lokmadan kurtaran şerefli insan, ancak inanan insandır.

    kimin mayasında üç haslet varsa o cennetliktir buyurmuş, resûl-i ekrem: ni’met zamanında şükür, bela vaktinde sabır, daima günaha tövbe eden mü’mini allah cehennem azabından korur.

    misafir rızkını beraber getirir, sonra ev sahibinin günahını da götürür. misafir kafir bile olsa kapını aç, kapama... allah’tan korkmayanda din yoktur, inanmayanda insaf, ihsan olamaz.

    gafletle kılınan namaza karşılık bir yufka ekmeği bile elde edemezsin. gelip geçici yüzlerce iş yaparsın hepsi de ancak namaz kılarken akla gelir. namazın böyle mecazi olduktan sonra ha kıl ha kılma..

    allah kulundan iki şey ister. zahirde hakkın emrini yerine getirmek, batında kâlbini allah’a, bağlamaktır. allah bu iki şeyi ihsan ederse, zahir ve batın nimetlerini o kulun üzerine yaymış demektir. o halde allahın istediği ubudiyet yolunda istikamet üzere ol. göreceğin bir iş olursa, bu işten nefsin hoşlanacağı bir hal olmamak şartıyla işini doğrudan doğruya allah’a bırak; şeytan ortadan kaybolur. amelsiz cennet istemek günahtır. sebepsiz şefaat dileği gururun bir nev’idir.

    muhteremler! allahın meşgul olduğu kimseyi ne cin taifesi, ne yırtıcı hayvan, ne kimse korkutamaz. toprağa verildiği zaman ne yer haşeresi, ne çıyan cesedine yanaşamaz. korkudan değil, edepten... toprak bile hürmeten, kendine temiz geldiği için o cesede dokunamaz. topraktan, temiz yaratılan insan aynı temizlikle toprağa giderse, toprak ona kıyam eder ve kabrine nur inmeye başlar. böyle kimselerden ne denizdeki balık, ne gökteki kuş kaçar.. sokulurlar yanına kırk yıllık dostmuş gibi... böylesi de bulunur mu? diye sorma. dünyada herkes gaflette değildir. gönlü, kâlbi feyzi ilâhi ve nuru resûl ile dolmuşlar vardır, dünya yüzünde.. onların bir tanesinin hürmetine binlerce kişi her türlü bela ve afetten korunmuş olur. iş ki, biz, böyle insanların her devirde, her zaman bulunduğuna imanımızı sarsmayalım.

    altın dirhem, miskal ile, elmas kırat, öküz kilo ile, islâm’ın ölçüsü gözle görülemeyecek kadar hassas bir ölçü ile ölçülür.

    vesveseyi defet, ne kadar işin varsa kaza, kadere teslim et. sıkıntıda olanı allahın lütfu, felaha ulaştırır. allahın kahrı, fezayı bile daraltır. ne dilerse öyle iş gören allah’a kendini teslim et, o anda rıza yoluna girersin."...

    kaynak: http://www.onaltiyildiz.com/…aber.php?haber_id=2848
  • su dunyadan gelip-gectiginden ne -yazik ki- kisa bir sure once haberdar oldugum mubarek insan.onun yazilari sayesinde cevaplarimi buldum ,girdaplarimdan kurtuldum. munir derman hocam allah dostu, ben ki onun 8-9 yaslarinda vakif oldugu bu mubarek yola daha yeni niyetlenen bir gunahkar ,benim duama ihtiyaci yoktur ama allah makamini yukseltsin diyorum tum ictenligimle .

    ek : kendimi bildim bileli ''eksik birsey var sanki '' diye zayif narin bir duygu , bir arayis vardi icimde . ustune ustluk garip garip de ruyalarim. kotu degillerdi , ama gariplerdi iste anlatilmaz hatta hatta anlasilmaz sekilde. blug cagindasin , korkuyosun haliyle ve ustune gidemiyosun bu konularin.iste bu yuzden gormezden geldim taaa 1-2 yil oncesi ne kadar.nette lagalugadan bikinca farkina variyor ya insan elinin altindaki devasa kutuphanenin , ben de de 1-2 yil once ruyalar hakkinda okumaya basladim .korktugum icin kabullenmekten kacindigim, varligini unutmak icin cabaladigim sahane bir dunyaya bir pencere aralandi kalbimde.mubarek munir derman hocanin yazilariyla, ''bilinmezlige olan korkum'' da gecti .ayni durumda olan varsa diye eklemek istedim sadece.
  • '' ...ateş bilmem falanı yakmıyor, nasıl olurmuş, olur. gel sana da göstereyim, hem de öğreteyim... yakmadığını gör, fakat aklın sarsılmasın... sen, bütün şüunu 300 sahifelik fizik, 400 sahifelik kimya, 70 sahifelik mantık kitabının içinde mi zannediyorsun?

    kâinat orkestrasında aklın, ruhun tellerini akort edecek insani bul, akordunu yaptır da nâmütenâhî ebedî konserin içinde gaşyol. ''

    allah dostu der ki ;

    diyen mubarek insan. ''kul'' kendi deyimiyle...

    birgun birini tanirsin ve hayatin degsir, bakis acin degisir ya hani ...

    benim icin o ''biri'' munir derman'dir.
  • günün anlam ve önemine binaen aşağıda adreslerini verdiğim yazılarının okunması gereken zattır.

    ne mutlu türk'üm diyene

    ey türk gençliği, büyük adam...

    istiklâl madalyası
  • """tanrı iki haslet vermiştir insana: utanma ve unutkanlık. biri edebin hududu, diğeri yeniden kuvvet bulma kaynağı. edeb, her şeyin insan için sınırıdır. aklın durduğu, kavramın takati kesildiği, başın secdeye geldiği, insanın kendine kendinden yakın olanla burun buruna geldiği hudud... “bir yay arası kadar”.... aradaki perde utanma perdesidir. tahammül hududunu haber veren haslet.... insanda irade, ihtiyar vardır. her şeyi yapmak veya yapmamak kuvveti... utanma bu hududun dışındadır. utanma bakalım!.. bu hududda irade yoktur. “sıfır” bile değildir insan iradesi... yaptığı işten içi burkulan günâh işlemiştir. edeb hududunu rencide etmiştir. yaptığı işten haz duymuştur. ferahlamıştır. sevap işlemiştir. edeb içindedir, demektir. insan kendi kıymetine ulaşabilmesi için tanrı “alın terini” zahmeti şart koşmuştur.... çünkü, tanrılık taslayıp şirke girmesin diye... tanrı şirki istemez. şirk sana senden yakın, “seni gömlek diye giyenin” kendi kendisinin inkârı oluyor. aklın, kuvvetin, düşüncenin hududuna hayâ duygusu ile varılır. hayâ duygusunun korunması, vücud, ruh ve his çıplaklığından kurtulmakla olur. bunların yardımı ile: birlikte sevin! birlikte üzülün! birlikte yoksulluk çekin! birlikte sıkıntılı yıllar yaşayın! ve birbirinizden hiç bıkmayın! birbirinizi teselli edin! fakat tek olduğunuzu unutmayın!.. “allah tektir!..”"""

    demiş insandır.
  • hülya ile hayali proje arasında rota kurmuş, hakikat ve fazilet kâğıdı ile ambalaj yapılmış, makyavel tekniği ile yol alan toplumlarla dolu bir asırda yaşıyoruz. hayat bir bütündür. değişen bir şey yoktur. değişen düşünce ve cevaplardır. tabiatın hassas dengesi hakkında konuşmak herkesin karı değildir. âlemde mânâsız birşey yoktur. mânâsızlığın bile bir mânâsı vardır. tesadüf diye bir şey de yoktur. hem maddî hem mânevî hepsinin bir kanun hududları içinde cereyan ettiğini bilmek, anlamak milyonda bire nasib olur. her hangi bir şeyin maddî tarafı tahammülsüzlük hududuna girerse, kâinatdaki kanunun icra hududuna girmiş olur. bu hemen olduğu için gecikmez. mânevî kanunlar da böyledir. tabiat kanunları “zü’l- intikam dır”. öç alıcı demek değildir bu. maddî ve mânevî kanunun icrasıdır. hemen olduğu için “seriü’l- hesab”tır. bu lâf bilmeyerek söz söyleyen din âlimi geçinenleredir.

    kaynak: http://www.estanbul.com/…i-301988.html#.wkh4gvc8xqa
hesabın var mı? giriş yap