• bazi evler icin vazgecilmez bir aparattir. zira bazi evlerde cok fazla yemek pismekte, ve bu yemeklerin cesitleri kizartma, haslama vs. seklinde olusmaktadir. evin diger bolumlerinde yasayan insanlari bu kokuyla bogmamak icin varolan bu kapiyi kapatirsiniz, kendi cikardiginiz kokuda bogulursunuz, zevkin doruguna ulasirsiniz, yemegi pisirirken yasarsiniz. ha bunu istemezseniz o zaman aspirator denen diger aparti devreye sokmak gerekir.
  • mutfak penceresiyle beraber evin adından çok söz ettiren bir bileşeni.
    salon kapısı veyahut yatak odasının kapısı aynı ayrıcalığa sahip değil ne hikmetse. halbuki o da kapı bu da kapı ama işte mutfak kapısı denildiğinde mutlaka önemli bir şey oluyordur. hırsız girebilir, koku çıkabilir. evde brokoli piştiyse mesela kesin bu kapıyla bir ilişkiniz olur. ben şahsen aralarında bir husumet olmasın diye muhtelif aralıklarla kapıların yerlerini değiştiriyorum. şu an mesela 12 nokta güvenlik sistemli çelik sokak kapısını mutfağa, çiçekli perdeli pimapen mutfak kapısını tuvalete, buzlu camlı arkasında bornoz asılı olanı ahşap tuvalet kapısını da apartman girişine taşıdım. hepsinin keyfi yerinde.

    10 yıldır da kimse lafını etmemiş gerçi.
    bir benim için ehemmiyet arz ediyor demek ki.
  • bir evde bir kadına en fazla gelebilecek kazulet bir şeydir. üzerine masallar, öyküler, romanlar yazılmıştır.

    evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, bir anneanne bir de kazulet mi kazulet mutfak kapısı varmış. kadın kocaman 10 odalı evde tek başına yaşarmış. torunları onu görmeye sık olmasa da gelirlermiş. torunları kendisine "anninni" derlermiş. anninni'lerine her gittiklerinde güzel güzel yemekler, pastalar börekler yapan nine, yine bir gün yemekler yaparken mutfak ile salon arasında gidip gelirken mutfak kapısının kendisini rahatsız ettiğini görmüş. bir değil iki değil, susmuş susmuş, sonunda dayamamış. "ehhh" demiş. "ulan kapı seni söker atarım, zaten bir boka yaramıyorsun!" demiş. herkül gibi anninni tutmuş koca kapıyı çıkartmış menteşelerinden. bununla da yetinmeyip atmış balkona. sonra demiş "hava güneşli, bari sofrayı balkona kurayım, kuzucuklarım da temiz hava alsınlar." sonra da oturup kuzucuklarını beklemeye koyulmuş. bir bakmış nasıl da esiyor balkon. kuzucuklar hasta olur bu havada. sıcak gibi görünüyor ama serin. ne yapmalı ne yapmalı? düşünüp bulmuş. mutfak kapısını balkonun ortasına dikecek, rüzgar da gelmeyecekmiş böylece. bu fikir o kadar mantıklı gelmiş ki kalkıp dikmiş kapıyı balkona. ama kapının eni dar gelmiş. "kim tutacak bu kapıyı böyle" diye düşünmüş. gitmiş hemen bir marangoz çağırmış. marangoz kapının balkonun ortasına monte edilmesini istediğini öğrendiğinde kıçıyla gülmüş. ama yapmış. sonuçta parası neyse verecekmiş nine. kapı takılmış. aykırı mutfak kapısı artık rüzgar kapısı olmuş. hayatından memnunmuş. artık rahatsızlık vermiyor, hatta işe yarıyormuş. bunu gören kolu komşu alay etmiş. görüntü olarak saçma sapan alakasız bir manzara onları rahatsız etmekteymiş. anninni'nin kafası rahatmış. kim ne derse desinmiş. akşama torun tombalak gelmiş, afiyetle ve üşümeden yemekler yenmiş. eğlenilmiş gülünmüş. çocuklar da kapının balkona yakışmadığını, kolunun komşunun yaptığı gibi balkonu pimapenle kapattırabileceğini söylemişler. ama ninenin parası yokmuş. parası yokmuş ama mangal gibi yüreği, kapı gibi güveni, bal gibi yavruları varmış.

    yıllar geçmiş gitmiş. anninni o evde değilmiş artık. eve taşınanlar da söküp atmışlar mutfak kapsını balkondan. mutfak kapısı biraz olsun işe yaramanın mutluluğu ile çürümek için bırakıldığı kuytu köşelerde kalmış.
hesabın var mı? giriş yap