14 entry daha
  • sümerlerde, tanrı enlil’in ilk oğlu olan ay tanrısı.
    b aşlarda nanna ya da suen olarak bilinirken sonraları adı sin olarak kısaltılır. nanna dolunayı, suen hilali betimlerken, sin ışığa gönderme yapar. hatta bir dönem, dolunayın o haşmetli görüntüsünden olsa gerek, kendisine ”nanna baba” diye ilahiler söylenir. ayrıca tanrı; fırat’ın aşağı kısmında, bataklık yanında kurulmuş olan ur kentinde, nehir kenarında bahçıvanlar yapanlar ve bataklıkta hayvancılık yapanlar tarafından da oldukça sevilir. bahçıvanlar tanrıyı, “kendinden yetişen meyve”, çobanlar ise “göklerin yerinde durmayan danası” olarak görülür. tabi bu dana benzetmesinde ayın hilal şeklinin de katkısı vardır. daha sonraları ise “göklerin danası” “sığır çobanı”na, “göklerin salı” (ayrıca hilali gökteki tekne, yıldızları inek sürü olarak görüp tanrının salı ile gezip yıldızlara çobanlık ettiğini düşünürlerdi) ise “sandalcı”ya dönüşür.

    tanrının karısı tanrıça ningal‘di. ningal, bataklıklarda yükselen kamışların tanrıçasıydı.

    tanrının temelde 3 görevi vardır: geceyi aydınlatmak, zamanı ölçmek ve doğurganlığı sağlamak ( ilk iki. eklenti ay ile doğrudan ilgili iken, doğurganlık ise sığır ve çobanlıkla ilgili tarafına gönderme olmalı). kendisine, ur‘un 3. hanedanı boyunca, ayın birinci, yedinci ve on beşinci günlerinde şenlikler yapılır*. ayın artık geceleri gök yüzünde görünmedi zamanlar da ise öldüğü düşünülüp özel sunumlar yapılır. “aşağı inme günü” adı verilen bu günde tanrının ninki ve enki ile ölüler diyarına gidip yargıçlık yaptığı düşünülür.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap