• bilge karasunun bir nefis kitabı..
  • bilge karasu'nun ilginç bir teknik kullandığı kurmaca metin kitabı. kitap, birbirini tamamlayan altı metinden oluşur.
  • 1. hayvanlar kitapçığı
    2. üç tanımlık ara söz
    3. insanlar kitabı
  • kitaptan:

    --- spoiler ---
    “nar kentinde bir incir buldum. narı da inciri de, övmek isterim. anam, her kışın en karanlık noktasında, eve girerken bir nar atardı yere, bütün gücüyle; parçalanıp iyice dağılsın diye. evin beti bereketi niyetine…”
    --- spoiler ---
  • bilge karasu'nun su gibi kitabı. yaptığı tanımlar hayattan damıtılmıştır ;
    "küskünlük, dört duvar arasında, bir taşın elle parçalanamazlığıdır"
    "özgürlük, yırtılmaz bir kağıt zarftır" (var mıdır yırtılmayan bir kağıt zarf?)
  • nasıl sevilebildiğini anlamadığım, gayet siktiriboktan lanet olasıca bir kitap. birbiriyle alakasız iki öğeyi birbirine benzetme bolca var.
    hayır, eğer çok aşırı sanatlı bişeyse sanattan zerre anlamıyorum çünkü platonik aşık ergen kızın gizliden göndermelerle dolu facebook, msn vs güncellemelerine benziyor.
  • "dişi narla erkek incir. incirin dişiyle ilgili resmi söylencesi, erkekliğe ilişkin gizli edebiyatı, akdeniz'in her yerine dağılmış, ayıplık bir sözcük olmağa varmış. erzurumlu manav bile, benim "incir" diye sormam karşısında, bastıra bastıra "yemiş"in fiyatını söylediydi...iyidir öyle oluşu. her serüven düşü, incirin altında başlar, incirin altında biter. deniz, incir, güneş, kumsal, yaşamak istediğimiz, yaşayalım yaşamayalım gönlümüzden geçirdiğimiz her birolumun, her hazzın bir imi değil midir? en azından, "yaşamak sevişmektir" diyenler, diyebilenler için?.."

    muhteşem bir bilge karasu şarkısı.
  • "yaşamak, durmadan, ardında yıkıntılar bırakarak bir yerden bir yere gittiğimizi sanmak mıdır?"
  • sana, penceremin önünde duran o vişne ağacını anlatmıştım. karanlıkta bile, ona bakmak bir mutluluktu, bolartırdı gönlümü. sen o vişne ağacı gibisin, demek isterim sana. ilkyaz güneşinde sert, yalız, ışınımlı aklığıyla bir kışın daha ödülünü dağıtır gibi göğe karşı çiçeklenen, taçyaprakları pörsüyüp döküldüğünde ardından gelecek alın umuduyla bizi oyalayan, yemişi, koparılmazsa, uzun süre karara karara kışı bekleyen vişnenin bütün hallerini sende görüyor değilim elbet. ama onun gibi bir yaşam umudusun benim için. yaşanabileceğini , yaşamağa çalışmak gerekeceğini duyurup duran. ama böyle sözler sana söylenemezmiş gibi gelir hep. (s.124)
  • kitabı yıllar önce almışım her aldığım kitabın ilk sayfasına yazarım nerde, ne zaman alındığını. sonra bir anı defterine bakar gibi o gün yaşadıklarımı anımsarım. dün gaia dergide bilge karasu için yazılan güzel bir metni okurken özlediğimi bir başka gözle yeniden bakmam gerektiğini düşündüm. aslında göçmüş kediler bahçesini alacaktım ama ikinci kez bu kitabı da yitirdiğimi fark ettim. söz verdim kendime bir daha kimseye kitap yok. sonra bir çırpıda yarısına gelmişim kitabın tadına doyulmaz güzellikte, narla incire gazel bu defa bambaşka şeyler düşündürse de yine de en çok annesinin narı fırlatışını anlattığı paragraf ile güdük kediyi tanımladığı kısımları beni çok etkiledi. karasu'nun dil zenginliği beni sarhoş etti.
hesabın var mı? giriş yap