• türklerin müslümanlaşma sürecini, resmi tarihin tersine sancılı ve mücadeleli bir süreç olarak ele alan kitap.
  • yazarının olayları zamanına ve koşullarına yargılamama hatasına düşüp gayet subjektif yorumlar yaptığı bir kitap. hiçbir bilimselliği yok. ama kitabın arkasına eklediği doktor hikmet kıvılcımlı'ya ait kısım tam anlamıyla bilimsel ve objektif değerlendirmelere sahip orası ayrı. kıvılcımlı olayı sosyal, tarihsel bir süreç olarak değerlendirmekte ve türkler'in islamlaşmasını cermenler'in hıristiyanlaşmasına benzetmektedir. hatta kıvılcımlı'nın yazdıklarında, kitabın yazarı erdoğan aydın'ın subjektif yorumlarına cevap nitelğinde unsurlar da bulunabilr. ki hikmet kıvılcımlı erdoğan aydın'dan yıllarca önce yazmıştır.
  • ceviz kabugu programına bir konu da daha oluşturan kitap. muhtemel sınır ötesi yayınlarından çıkmış eser. biz türklerin müslümanlık dinine geçiş öykülerini, kendi yargıları ve iddiaları ile anlatan kitap.

    ebeveynlerimizin nüfüs dairesine gidipte nufus cüzdanı aldıkları anda resmi olarak müslüman olmuş sayıldık. gerçi bizim ebeveynlerimizinde annesi babası onları bu şekilde müslüman yapmıştır, onlarınkiler de, onlarınkiler de, böyle böyle uzar gider, karşılıklı, paralel koyulmuş iki aynanın ortasına geçip bakmak gibi bişi olmuştur yani.

    kendimize gelip uyandığımızda, "din nedir, ne işe yarar, ben neyim, kimim" sorularına ucundan kıyısından cevap verebilecek zamana geldiğimizde, çoktaaan iş işten geçip nüfus cüzdanımıza işlenmiştir bile.

    gerçi isteyenlerin hala değiştirebilme şansı var ama, kim uğraşıcak onunla bu devirde.

    (bkz: bosver bosver arkadas)
  • sozlukte arastirilmis birkac cevabi icin

    (bkz: turklerin iskenceyle muslumanlastirilmasi)
    (bkz: turklerin iskembeyle muslumanlastirilmasi)
  • büyük bir hevesle okumaya başlayıp, aynı büyüklükte hayalkırıklığı ile okumayı bıraktığım kitap.

    hatırlarsınız türkiye birinci futbol ligi yayın hakları teleonda iken, maçı isterseniz takımınızı tutan spikerin anlatımıyla dinleyebiliyordunuz.

    ne alakası var diyeceksiniz ki hemen şu benzetmeyi yapacağım.

    sayın erdoğan aydın'ın anlatımı aynı bir maç spikerininkine benziyor. o kadar yüzeysel yani. pası kim verdi, ortayı kim yaptı, golü kim attı anlayacağınız top kimin ayağına gitmişse onun ismini vermekten başka birşey yok ortada. şöyle bir örnekleme yapayım:

    -evet sayın seyirciler, güneytürkmenistanın güzelim ceyhun ırmağı civarında, yazdan kalma bir günden hepinize spor dolu bir öğleden sonra diliyoruz. teknik direktör haccac'ın yönetiminde sahaya çıkan arap takımı kumandan kuteybenin kaptanlığında sahaya 4 4 2 dizilişinde yayılmış durumda. karşı tarafta ise taşkent ve fergana yıldızlar karması başında semerkant valisi ünlü teknik direktör gurek takımını aynı dizilişle sahaya sürmüş durumda. maça arapların santra vuruşuyla başlanıyor, kuteybe...kuteybe topu sürüyor ve karşısına çıkan rakiplerini tek tek kılıcıyla biçerek ovanın yeşil çimlerini kana buluyor. çinli hakem ise tepki göstermeyerek bu maçta sertliğe müsahama göstereceğini en baştan belli ediyor....kuteybe, kuteybe devam ediyor topu sağ kanatta yezid bin velid'e atarak oyunu genişletiyor, yezid güzel bir kontrolün ardından boş alana koşu yapan eba mameri görüyor...vs. vs. vs. ...

    inanın bu bile kitaptakine kıyasla çok geniş anlatımlı oldu.

    sayın ea'nın bu anlatımı yanında bütün kitap boyunca şeriat nezdinde alttan gizli bir ırkçılık seziliyor araplara karşı. evet, kitabın başında kendisi bir halkın diğer halklara karşı üstünlüğünü savunan herhangi düşüncenin siyasal bazda ırkçılık olacağını ve buna karşı olduğunu açıklamış ancak arapların genel toplum yapısına tam uygun olduğunu yazdığı müslümanlığın ve müslümanlığa tam bağımlı ve uygun yaratılan şeriat düzeninin yorumlarını öylesine iğrenti ve aşağılayıcı bir tutumla anlatıyor ki dolaylı yoldan ırkçı bir tablo çıkıyor ortaya. (yahu yok şeriat süper katliam yapmış deyip alkış tuttmuyorum sayın okuyucu)

    kısacası sayın ea diyorki, ırkçılık kabul edilemez, benim derdim şeriat ve şeriat yoluyla yapılan insanlık dışı uygulamalarla. o şeriatı yerden yere vururken de diyorki bu şeriat tam arap toplumunun yapısına uygun, 'onların yayılmacı, yağmacı, katliamcı, barbar yapısını' ve davranışlarını ilahi anlamda haklı gösteren bir düzendir. e başka yoruma gerek yok herhalde.

    sanırım islam tarihinin liderlerini, savaşçılarını, önemli savaşlarını, arapların toplumsal yapı ve dış politikalarını iyice bellemiş ve tanımış olsam kitabı okurken "ha evet şu bunun kellesini uçurttuyydu oda bundan bunun kellesini uçurttu ya doğru, ama şu yorumda sanki haksız" gibi kafamda birşeyler oluşacak ve devam etmeye istek uyandıracak insanın içinde ancak bu dediklerime hakim kişi zaten nasıl müslümanlaştığımızıda bilgilerinin getirisi doğrultusunda az çok bilecek, hani belki siyasal görüşü nedeniyle çarpıtacaktır da o kişi bile bu kitabı okuyup kendince bir kazanım elde edemez.

    dolayısı ile kitap, yazım dili ve içeriği açısından "nasıl müslümanlaştık" sorusuna yazarın cevabını halk kitlelerine açıklamacı bir biçimde anlatmıyor. onun yerine devre arası olarak nitelendirebileceğim savaş sonrası kıyımın ne kadar insanlık dışı boyutlarda olduğunun anlatıldığı kısımlardaki (ki bu kısımlar en azından 100 kez tekrarlanmıştır kitapta) "ya bu araplarda hiç insaf yok, insanlık yok be kardeşim" temalı üç beş paragraf da, anlatım ve mantıktan yoksun kalmış ve çokça tekrar içerdiğinden 'dayatmacı' olmaktan kurtulamayan bir tutumla verilmeye çalışılıyor.

    sayın ea, yani ben sizinle kesinlikle aynı görüşteyim ama öyle bir anlatmışsınız ki kitapta "ya bi sakin ol"* diyorum içimden.

    edit: kitaba 3. baskıda eklenen dr. hikmet kıvılcımlı'nın dinin türk toplumuna etkileri çalışması bilimsel yaklaşımı, anlatımı ile okunmaya değer bilgiler veriyor.
  • duymak istemediğim soru cümlesidir.
    neden mi?
    efendim ufacık, tefecik, içi dolu turşucuk diye tabir edildiğim zamanlarda, ilköğretimin rahatsız sıralarından kalkıp eve geldiğim bir gün (tarihe olan merakımdan olsa gerek) babama talas savaşını ve sonrasını anlatma gafletinde bulundum.
    - türkler bu savaştan sonra müslüman olmuşlar, dedim.(valla ben öğretmenin yalancısıyım)
    buraya kadar her şey iyi güzel. ailece bilgilendik. tamam. sonra günlerden bir gün misafirliğe gelen hacı teyze ve hacı amca ezelden beri müslüman olduğumuzdan mı bahsettiler artık orasını pek bilmiyorum. babam çağırdı.
    -anlat kızım türkler nasıl müslüman olmuş, dedi.
    çıktım insanların karşısına bir güzel anlattım müslümanlık serüvenimizi. sonra da babam:
    -din; insanların kendilerinden üstün bir varlığa sığınma ihtiyacının sonucu ortaya çıkmıştır" demez mi.
    hadi adamcağız fikrini söyledi. o da tamam. tabi ben yine attım bunu hafızaya. seneler geçti. lise sıralarına terfi ettim. hocanın biri (kendisi dengesizliğiyle tanınsa da severim bi ince.) din konusunu açtı. bendeniz atladım tabi:
    -din insanların kendilerinden üstün bir varlığa sığınma ihtiyacından doğmuştur hocam.
    sınıf sus pus. tabi ben de. veli toplantısına kadar her şey eskisi gibiydi. sonrası mı? hiç işte canım. dengesiz bi hoca dedik ya. övmüş beni. tabi babam da pek bi gururlanmış. unutmadı valla senelerdir, hep anlatır.
    (bkz: bu da böyle bir anımdır)
  • türklerin müslüman olma sürecinin milli eğitim müfredatında anlatıldığı gibi güle oynaya, kutlamalarla olmadığını anlatmaktadır. okuyucu bu gerçeği görmemek üzere koşullanmışsa, okurken öfke ve kin onu beklemektedir. dolayısıyla kitabın duygusal bünyeler için yazılmadığı kesindir.

    "tarihi, savaşı kazanan tarafın tarihçileri yazar" şeklinde genel bir kanı vardır. erdoğan aydın bu kitapta olaylara yenilenlerin (ki burada sadece türkler değil, kürtler, bizans imp., pers imp., sasaniler de sayılabilir) gözünden bakmış. bence sadece bu açıdan bile okunmaya değer.
hesabın var mı? giriş yap