• aslında 50 karakter sınırlaması olmasaydı, nato'nun türkiye'yi ihraç edip israil'i bünyesine katması şeklinde olacaktı. biz de biliyoruz nato'nun israil'i almayacağını.

    (bkz: al bunu al al al al al al)

    nato, sair teşkilatlar gibi, ortada yaşamsal bir sebep yokken bünyesindeki herhangi bir ülkeyi ihraç etmez sanırım. öyle bir prosedürü de var mı bilmiyorum. yani oy birliği ile bir ülkeyi organizasyondan ihraç etmek. sanırım bu iş olsa olsa, türkiye üzerine orta vadeli içeriden ve dışardan çizilecek politikalar neticesinde, kendi isteği ile ayrılması sonucu olur. bu ne kadar başlıkta bahsedildiği üzere ihraç olur, tartışılır. ihraç diyebilmek için illa resmen, cismen açıktan olmasına gerek yok sanırım. bir süreç sonunda ve dolaylı yoldan da olursa, ihraç denebilir buna. çok alternatifleri ve tartışmalı olabilecek bu tanımlamaya ihraç diyerek adını koymuş olalım. malum, başlık kısa mevzu uzun.

    nato'nun genişlemesindeki abd kaynaklı dipte yatan niyetlerden birinin de israil'i de organizasyona katmak olacağı düşünülebilir. zaten 2 cepheli bir politikası var nato'nun. eski sovyet doğu avrupa ülkelerinin katılımları, rusya'yı dışarıda bırakmak ve bu tavrı füze kalkanı ile keskinleştirmek. kuzey yarım küre için aşağı yukarı budur dersek, güney için petrole endeksli, ideolojisi anti-islam-i terörizm olan bir duruş. burada devreye israil giriyor.

    doğu avrupalı tırı-vırı ülkelerin alınmaları, rusya'yı sıkıştırmaktan öte stratejik derinlik taşıdığını sanmıyorum. abd- sovyetler, doğu-batı arasındaki çekişme uzun zamandır var hatta rusya ile olan bu son durum, sovyetler dağılmadan evvelki soğuk savaş ortamının en güzel gününden daha rahat. nato için genişleme konusunda, küresel fayda(belki de küresel zarar), en azından hiç bir şeyin eskisi gibi olamayacağı dönüm noktası israil'in katılımı olur. bütün bunların türkiye ile ilgisi nedir? dersek, o da hele ki son dönem dış politikalar göz önüne alındığında, türkiye'li bir nato'nun israil'e kucak açmayacağıdır. şükür bağladık:]

    nasıl ki komşularla ilişkiler artınca, kapalılıktan çıkılmaya başlandıkça, işte bildiğiniz kimi dış politika atakları neticesinde türkiye kamuoyunda avrupa birliğine dahi atar yapılmaya başlanması, girmesek de olur hatta birkaç yerli silah üretimi gerçekleşince nato'dan da çıkalım şunu yapalım bunu yapalım havalarına girilince, gören gözler gördü, aslında ne kadar gaza gelir bir millet olduğumuzu ve yeterli dozda gaz ile hangi politikalarca farkında olmaksınız toplum olarak konuşlandırılabileceğimizi.

    türkiye treni artık makas değiştirdi. kimi söylemler ve politikalar edindi. bunlar üzerine ekonomisini kuruyor. özellikle islam dünyası üzerine oynuyor. belli noktalar vardır artık geri dönemezsiniz. şu saatten itibaren eğer ki türkiye israil ile birlikte herhangi bir askeri ittifakta (2 günlük askeri tatbikatlarını dahi iptal ederken) yer alması, yaptıklarının altını oyması demektir. böyle bir durumda islam dünyası, rusya, çin'den gelecek tepki ve görüşler bir yana, batının da gözünde başı ve kıçı ayrık, oynar başlıklı bir orta ve uzun vade politik strateji izlendiği izlenimi kolayca oluşacaktır. en azından, çeşitli hassasiyetlerimiz göz önünde bulundurulmayacaktır.

    nasıl ki bir laf vardır, en kötü hükümet, hükümetsizlikten iyidir diye, uluslararası arenada hele hele gücü yetenin sınır tanımaksızın çıkarları için rahatça operasyonlar yapabildiği günümüzde, birliklere-kamplara ayrılan dünyada artık tek başına kalmak düşünülemez kaldı ki askeri alanda. şu yazdığım karamsar bir bakış açısı ile, çünkü abd'nin başını çektiği işlere millet olarak sıcak bakmıyoruz, abd'den en çok nefret eden yüzdeye sahip toplumuz neticede. ama dışarıdan bakınca görüyorsunuz küçük ve orta ölçekli devletlerin nasıl da nato'ya girmek için höt dendiğinde göt demeleri. ve yine dışarıdan bakınca, nato, dünyanın en güçlü askeri ittifakı.

    düz mantık yani, mevzu nedir? güvenlik. bu işi en iyi yapan? abd, ingiltere. bu ülkelerle totoşu sağlama alabileceğiniz, techizat ve teknoloji paylaşımı yapabileceğiniz, bu ülkelerin ordu stratejilerini ve tekniklerini tepeden tırnağa edinme imkanı bulabileceğiniz yegane organizasyon: nato.

    israil illa ki bir gün bunu açıktan dillendirecek, ya da batı. işte o günlere kadar türkiye, sevse de sevmese de, işine gelse de gelmese de gaza gelmemeli, koltuğunu bırakmamalı. gücüne, pozisyonuna güç katmak iyi bir şey fakat bunlar için vazgeçilen, bırakılan gücü ve pozisyonu başkasının hele ki israil gibi bir devletin alması bambaşka bir şey. zaman kötü.
  • şu anki genel duruma bakınca göte girebilecek hadiseler sırasının ilk halkasıdır.

    a.b.d. yanlısı biri değilim ama biraz akıl. bu nato denen şey her şeyi kapsamayan bir sigorta poliçesi, kötü de olsa bir güvence sunuyor. komşularla sıfır sorun diye diye sorunsuz olduğumuz komşu sayısı sıfıra inmişken böyle bir şeyin olması göre giren şemsiyeden farksızdır. her ne kadar füze kalkanı sisteminin komşumuzu tehdit eder şekilde yerleştirilmesine karşı olsam da bu olay bile nato'dan ihraç edilmeyeceğimizi gösteriyor. ordumuzun silahtan tutun da dış ilişkilere kadar nato standartlarına göre şekillendirilmesi de bunun olmayacağını gösteriyor, üstelik f-35 gibi bir programa dahilken.

    tamam, nato'nun bize somut bir faydası dokunmadı ama diğerlerine karşı caydırıcı bir etkisi var. israil'in nato'ya katılması bölgedeki tek nato üyesi olan türkiye'yi rahatlatır. şu anki genel durum böyle devam ettiği sürece israil ile ilişkilerimizi iyi tutmamız çift taraflı güvence ortamı yaratır. nato'nun bize yapmak istediği ahlaksız teklifi de unutmamak lazım, suriye'ye girilmemesi gerekiyor. bu teklifi ortadan kaldıracak ve mevcut ilişkilerimizi devam ettirecek politikalar uygulamamız lazım.
  • o değil de elf gözlerimle ne yazmışım amk, hükümetten daha ileri görüşlüyüm.

    o yıllarda ne akdeniz mevzuları bu kadar hızlıydı ne de suriye meselesi. ne de f-35, s400'ler.

    o kadar düşük veri ile bu yorumu sade vatandaş olarak yapmışsak demek ki çok aleni şekilde dış politika yanlışları yapılmıştır bu ülkede ve hız kesmeden, artan ivme ile devam edilmiştir.

    peki, işi bu olan danışmanlar ne yapmıştır? 10 senede neyi onarmış, onarmaya gayret etmiştir?

    1950'lerden 90'lara, şimdiki ekonomik ve askeri, askeri üretim hacimlerimizin 10'da 1'i değilken, kırmızı çizgilerimizde diretip dünya devlerine en azından açıktan kabul ettirebiliyorken, şu anda neden yapamıyoruz?

    nerede eksiğiz, nerede hatalıyız? politika yapıcıların işi, bir zahmet onu da ben düşünmeyeyim.

    hadi sağlıcakla.

    edit:

    -tenezzül modu-
    altta bir "kardeyyş" 3 kuruşluk aklıyla demiş. 1 kuruşluk aklını kullanıp profilime baksa, yazının yönünü anlar. aktroll mu sandı nedir mk.

    şimdi ben 3 kuruşluk aklımı kullanıp yazmadan önce bu 1 kuruşluk vatandaşa baktım. kendim yazsam o kadar yazarım. yazılarını beğendim. önyargısız yaklaştım.

    2 kuruşunu da ordan kırdım. hadi allah zihin açıklığı versin abicim.
    -tenezzül modu-
  • israi'in natoya ihtiyacı yok ki. abd ile bütünleşik durumda israil.
hesabın var mı? giriş yap