• ankara sahaflarının / kitapseverlerinin piri. selahattin hilav'ın ağabeyi. hiç evlenmedi. eser vermedi. sahaf sohbetlerinde adam yetiştirdi.
  • ömrünü kitaplara vakfeden pek çok kişi gibi, hiç evlenmemiş, kitapların ve çevresinin haricinde neredeyse münzevi bir yaşam sürmüş. o devrin "kitap muhafızlarının/kardeşlerinin" bu özelliği, o dünyaya yabancı olanlara tuhaf gelse de, yakinen bilenlere bir gerçeği, gerekçeyi işaret ediyor.

    kendisinin adını sahaflarla ilgili yazılarda ve kitaplarda sıklıkla duyardım da, hakkında pek çok ince ayrıntının geçtiği şu yazıyı okuyunca daha bir meraka düştüm. merhum, vakıf mührü olan eserleri satın almazmış mesela; muhtemelen tarihin, daha doğrusu vâkıfların hakkına girme endişesi ile öyle hareket etmiştir diye düşündüm. yine aynı yazıda bahsedilen/alıntılanan, neden kitap yazmayı düşünmediğine dair soruya verdiği "korkuyorum efendim. hevesim kaçar diye korkuyorum. bu yüzden yazmayı değil okumayı uğraş edindim." cevabına aşina hislerle gülümsedim, gönlümün derinliklerinden naçizane bir takdir gönderdim.

    (bu arada, yazıyı yazan da merhum etem coşkun'un oğlu. antrparantez olarak, geçtiğimiz günlerde, kardeşiyle birlikte, babalarının ardından güzel bir anma kitabı hazırladıklarını not düşeyim.)

    enis batur da kitap evi'nde bahsediyor necmettin bey'den. soyadını vermemiş ama, kitapların dünyasına yabancı olmayan okurlar, o kısacık anmada kimden bahsettiğini hemen fark ediyor.*

    böyle nadide ve zarif insanlarla aynı devirde yaşayabilseydik keşke. hayatlarını sayfalardan okumak bile nasıl huzur veriyor, aynı meclislerde bulunup canlı canlı dinleyebilseydik, ruhumuza ne iyi gelirdi...
hesabın var mı? giriş yap