*

  • 1924 doğumlu, muhtemelen 150 yil boyunca hürriyet'te karikatür cizmiş 6 mart 1995'te iş başında vefat etmiş ünlü karikatürist.

    ortadirek tiplemesini direk üstünde oturan şapkalı adamla betimlemesiyle hafızalarda yer eden nehar tüblek'in kazandığı 5000 tane uluslararası ödülün yanı sıra ölümünden sonra kendi adına düzenlenmiş bir karikatür yarışması da vardır.

    (bkz: nehar tüblek karikatür yarışması)
  • çarşaf dergisinin genel yönetmenliğini yapmış olan müteveffa
  • sırf ismet inönü esprileriyle dolu bir karikatür albümü vardı,müthiş grafik anlatımla destekli olarak o yıllarda sol un gidişatını çok iyi bir hivcivle göstermişti..
  • (bkz: beygirname)
  • yugoslavya'nın manastır kentinde doğdu. ilk karikatürü amcabey dergisinde yayımlandı.
    hafta, yavrutürk, yeni mecmua, karikatür, şaka, akbaba, dolmuş, çarşaf dergileriyle son posta, dünya, akşam, yeni gazete, hürriyet ve günaydın gazetelerinde çalıştı.

    kaynak: www.besiktasgazetesi.com
  • 1964’te demir perde fıkraları adı altında bir derlemeyi resimleyip bastırmış karikatürist. fıkralar bildik, kuyrukların uzayıp gittiği, polis devleti gözetiminde bir demir perde birliğinin resmini çiziyor. ama ilginç olan bu demir perdeye karşı ne o zamanlar 1961 anayasası ile nispeten en özgür dönemlerinden birini yaşayan türkiye ne de kıta avrupası var. varsa yoksa hür dünyayı simgeleyen tek ülke amerika. mesela aşağıdaki fıkrada kiş’in özgürleşmesi için ta amerika’ya gitmesi gerekmektedir.

    kiş adında bir macar , yeni hükümetin gözüne girmek imkanını bulur ve mübayaa için kjomşu ülkelere gönderilir.
    hareketinden bir hafta sonra kiş, bükreş’ten bir telgraf çeker: “mübaayat yapıldı. yaşasın hür romanya”.
    ikinci telgraf sofya’dan gelir: “mübaayat yapıldı. yaşasın hür bulgaristan”.
    üçüncüsü belgrad’tan çekilmiştir.: “mübaayat yapıldı. yaşasın hür yugoslavya”.
    kiş’ten bir süre haber çıkmaz . neden sonra beklenmedik bir yerden, new york’tan şu telgraf gelir: “amerika’dayım. yaşasın hür kiş”.

    ayrıca avrupa’da hüküm süren isveç tipi sosyal demokrasilerden de dem vurulmaz. bolluk ve bereket okyanus ötesindedir.

    sovyet rusya’yı ziyaret eden bir amerikan heyeti fabrikaları geziyor. en büyük fabrikalardan birini gezdikten sonra, heyet üyeleri dışarı çıktıklarında kapının önünde bir tek otomobilin beklediğini görerek sorarlar:
    -bu fabrika kime aittir?
    -işçilere.
    -ya şu kapıdaki otomobil?
    -fabrika müdürüne.
    bir müddet sonra, bir rus heyeti, ziyareti iade etmek üzere amerika’ya gider ve fabrikaları gezer. büyük bir otomobil fabrikasından çıkarlarken kapıda binlerce otomobilin beklediğini görüp sorarlar.
    -bu fabrika kime aittir?
    -ford’a.
    -ya şu kapıda bekleyen binlece otomobil?
    -işçilere.

    amerikan ekonomisinin görkemi vurgulanır habire.

    polonya’lının biri birleşik amerika’ya gitmek için vize ister. ziyaret,ne sebep olarak da “kapitalizmi ölüm döşeğinde görmek istediğini öne sürer.
    dönüşünde, içişleri bakanlığından kendisine sorarlar:
    -eh yoldaş, kapitalizmi ölürken gördün mü?
    -evet gördüm. ama ne güzel bir ölüm.

    ayrıca batıda herkes bir fırlamadır, bir fırlamadır sorma gitsin.

    amerika’yı ziyareti sırasında, elçilik binasında verilen ziyafette kruşçef, rus elçiliği mensuplarından birinin, yanındaki gazeteciye hararetle bir şeyler anlattığını görür ve gülerek:
    -kim bilir, ne yalanlar söylüyorsun diye takılır.
    fırsatı kaçırmayan batılı gazeteci:
    -komünizmi övüyordu, efendim. diye cevap verir.

    bu arada demokrasi deyince akla, tamam şimdi buldum, onun adı gelir koşullanmacılığında da amerika gelmektedir.

    çekoslavakya’da bir ilkokulda, çocuklara demokrasi ile komünizm arasındaki farkın ne olduğu sorulmuştu. çocuklardan biri ayağa kalkarak şu cevabı verdi.

    -amerikalılar demokrat bir millettir ve bize her istediğimiz şeyi gönderiyorlar. ruslar ise komünisttirler ve elimizde bulunan her şeyi zorla alıyorlar...

    bu kısım özellikle marshall yardımı altında yoğunlaştırılmış süt kutularına talim ettirilen ülkem adına beni kahretmiştir. demek onlara her istediklerini veriyorlarmış. ayrıca bu çocuk yanıldığını ortaokul sıralarında anlamış olmalıdır zira ruslar en son model zırhlı tanklarını öncelikle çekoslovakya’ya yollamışlardır.

    çizgilerine ve mizahına saygı duyduğum tüblek’in bu garabet çalışmayı niçin yaptığını da anlamış değilim.
  • ilk karikatürü 1943 yılında amcabey dergisi'nde yayımlanmıştır.
  • ilk olarak 1956'da akbaba dergisinde yayınlanan, aziz nesin'in yazdığı ve tüblek'in resimlediği çizgi-roman, bilmem ne adası geçen ay nesin yayınevi'nce basıldı.
  • amcamdır. ablası şefika halam bazen bize uğrar, amcam da akşam da iş çıkışı onu almak için bize gelir, bir iki muhabbet edilir giderlerdi. müthiş bir entelektüeldi, her gelişinde bir çikolata getirirdi mutlaka. ancak iki şey nedeniyle asla unutamam rahmetliyi. biri hediye ettiği kendi çocukluğundan kalma kurmalı bir tren setidir ki bazı parçaları hala durur. biri de yine bir gece halamı almak için uğradığında babamdan o gece trt'de ilk kez yayınlanacak olan spartacus'u bana seyrettirmesi için babamı ikna etmesiydi. zira o yıllarda ben 8 yaşımdaydım ve saat 9'da yatmak zorundaydım. sinemaya dair büyük tutkum işte o gece başlamıştı sanırım. nur içinde yatsın.
hesabın var mı? giriş yap