• istvan szabo'nun '85 yapımı filmi. mephisto ve hanussen'de de oynayan klaus maria brandauer yine başrolde. zaten bu üç film, orta-avrupa üçlemesi olarak da anılıyor.
  • birinci savaş başlamadan önce çok uluslu avusturya-macaristan imparatorluğu çözülürken , habsburgların yine çok uluslu ordusundaki paranoyayı ukraynalı hırslı bir albayı merkez alarak değerlendiren film. klaus maria brandauer usta bir oyunculuk sergiliyor.
  • szabo'nun avusturya-macaristan imparatorluğu zamanında geçen iki filminden biri yanılmıyorsam. diğer film * yahudi bir ailenin birkaç kuşağına odaklanırken arada avusturya-macaristan imparatorluğu sularında yüzüyordu. 1900 yılına girildiği sahne hala aklımdadır. tamamen imparatorluğun son yıllarında geçen oberst reld'de de unutulmaz bölümler mevcut.

    mephisto'da sanat-iktidar ilişkisi üzerine muazzam bir gözlemle sinema tarihinin başyapıtlarından birini çıkaran szabo, bu filmde de yine iktidar eksenli bir sorgulama ile karşımızda. insanın içten içe nasıl çürüdüğünü, muktedirin ve muktedirliğin uğruna neler yapabileceğini türkiye ekseninde görmek mümkün zaten. yüz sene öncesindeki öyküde klaus maria brandauer yine efsanevi bir performansla 'kötü adam' oluyor.

    filmde ormandaki karlı sahne ve zorunlu intihar sahnesi unutulmaz ama bence redl'in karakter gelişimi ve değişiminin başlangıcına tekabül etmesi bakımından önemli bir bölüm de filmin başlangıcı. zira film başlayıp da küçük redl okula başlayana kadar suratını görmeyiz çocuğun. annesinin, gaz lambası ile aydınlattığı loş odada kardeş kalabalığı arasında bir yerlerdedir. ve gerçek olmayan, anne uydurması kaiser ile tanışma hikayesi dinlemektedir. okulda şiir okuduğunda da görmeyiz yüzünü. kişiliği de aynı yüzü gibi görünmezdir. christoph'ların evindeki bambaşka dünya, galiçya'da iken kız kardeşin ziyaretinin verdiği 'utancı' muştular adeta. klasik kaşık-çatalla yemek yeme mevzularının dışında asıl kahve doldururken yere dökülen kahvenin verdiği utanç ve ne yapacağını bilememenin verdiği çaresizliktir yaralayıcı olan. redl'in ailesini reddediş ve 'yeni kimliğini' geri dönülmez bir şekilde inşa ediş süreci de buradan itibaren başlar kanımca. okuldaki son sahnenin de muhbirliği ve 'otoriteye sadakati' barındırıyor oluşu da dikkate değer diğer husustur.
  • 1986'da 'yabancı dilde en iyi film' kategorisinde bafta'yı kazanmış yapıttır.

    5. uluslararası istanbul sinema günleri'nde 'albay redl' adıyla gösterilmişti.
  • gerçek bir karakterden esinlenilerek çekilmiş biyografik bir film. casusluk hikayesi ise şöyledir
hesabın var mı? giriş yap