*

  • başrollerinde robin williams ve robert sean leonard'ın oynadığı film. robert sean leonardhiç değişmemiş, yıllardır tip olarak aynı adam.
  • robin williams'ın muhteşem oyunculuğuyla taçlandırdığı güzel bir filmdir. sayısal sisteme sövesim gelmiştir izlediğimde. dağlara çıkıp bağıra bağıra şiir okuyasım gelmiştir yeminle:)
  • kadıköy tiyatro festivali kapsamında izlediğim beni tatmin etmeyen oyun. oyunculukları çok abartılı buldum. kesinlikle filmi çok daha iyi.
  • oyunu; film ve kitaptan bağımsız değerlendirmek oldukça zor. bu yüzden eleştirirken o dezavantaja rağmen sahneye konulduğunu unutmamak lazım ki ben de biraz önyargılı gidenlerdenim. buna rağmen oldukça keyifli aktı gitti.

    geçiş müzikleri çok güzeldi. genç oyuncuların heyecanı da görülmeye değerdi. can gürzap tüm karizması, mis gibi ses tonu ile kendini çok da göz önünde tutmaya çalışmadan, olağanca rahatlığıyla sahnedeydi. işini iyi yapıyor olduğunun farkında olan insan özgüveni bambaşka bir şey. bunu görebileceğimiz çok az insan var bu ülkede. kıymetlerini bilmek gerek.

    oyunda; kitapta ve filmde yer alan bazı kısımlar yok. bunları azıcık gözünüz arıyor.
  • izlediğim en güzel filmlerden birinin oyunudur ve oyun boyunca filmin her bir karesini ezbere bildiğimi göstermiştir. bu nedenle sahnelemesi bence riskli bir oyundur.
  • önce kitabını okuduğunuz eserlerin filmlerini beğenmezsiniz ya hani...
    aslında bunun temel sebebi, bizim zihnimizde kendi deneyimlerimizden bir hayaller tablosu oluşturup onu resmetmemizdendir.
    işte; ölü ozanlar derneği, kitabını önce okuduğum halde filmini hiç yadırgamayıp olmuş bu dediğim nadir eserlerdendir. oyununu da merak ediyorum.

    herkesin, en geç üniversiteli zamanlarında okuması ve sonra izlemesi gereken eserdir.
  • " kim ne derse desin , sözcükler ve düşünceler dünyayı değiştirebilir."
  • " vakit varken tomurcukları topla . zaman hala uçup gidiyor ve bugün gülümseyen bu çiçek yarın ölüyor olabilir .. "
  • dün gece bursa akkm'de sahnelenen oyun.

    ne kitabını okumuş ne de filmini izlemiş biri olarak söylemeliyim ki beni derinden etkiledi. iki yerde ağladım: biri intihar sahnesi, diğeri de finaldi.

    anı yaşa! iradeni sisteme ve ailene bu kadar kaptırmışken, nasıl kendin olup anı yaşayacaksan... tek hissettiğin esaret. başkalarının belirlediği normlar şekillendirecek senin hayatını. hiç sana uymayan bir kalıba sokarak canını yakıyorlar. sıkışmışlık ve boğuluyormuş hissi... neil ve diğerleri gibi... her biri birer çaylak ama kendini bulup anı yaşayabilmek için yaşama meydan okuyan cesur neil, artık ölü ozanlar derneği'nin bir üyesi.

    can gürzap... karizmasıyla zamana meydan okuyor. bakışlarıyla oynuyor. keating, yaşama dair mesajını şiir yoluyla yaymaya çalışan tutkulu bir misyoner. can gürzap da bu mesajın bizlere ulaşmasını sağlamak için bedenini keating'e sunan bir konak. karakterin ruhuyla o kadar bütünleşmiş, onu öylesine anlamış ve hak vermiş.

    oyunla ilgili eksik bulduğum tek şey, keating ve öğrencilerin arasındaki etkileşimin az oluşu. onlara ilham verecek, hayata bakışlarını değiştirecek kadar zaman geçirmediler sanki. bunu orjinalini bilmeyen biri olarak yazıyorum. sahnede daha fazla keating (can gürzap) görseydik, daha iyi olurdu.

    ve bendeniz, her nefesle ölüme biraz daha yaklaşırken, sahnede izlenmesi gereken aktörler listemde birini daha check ettim. listem kabarık ve zaman daralıyor. tik tak!
hesabın var mı? giriş yap