*

  • "solculuk, yeteneklerini kullanmak ve geliştirmek istemeyenlere karşı verilen bir savaştır." diyen akıllı adam... bu arada, kendisi ideolojik olarak değil ama "meteorolojik" olarak sivaslıdır...
  • mütevaziliği ve güleryüzüyle, kendisiyle aynı fikirleri paylaşmayanların bile sevgisini kazanabilecek bir zat.
  • birikim dergisinin kurucularından. sivaslı harika insan. sakin, bilge. futbol oynar, kitap yazar, iyi yazar, fransızca çeviri yapar. anlayışlıdır. bir keresinde halı sahada kafasına acaip hızlı çektiğim bir şut denk geldi ama kızmadı.
  • bir yazısını avrupa birliği'ne karşı çıkmak gericiliktir diye bitirmiş hakiki ilerici.
  • enerjisi ve iyi niyeti ile insana dair olanın hakikat olduğunu hatırlatmaktan kaçınmayan insan. bilmekten kaçınmanın alçaklık olduğunu hatırlatmaktan da çekinmeyen insan. allah uzun ömür versin.
  • 1 mayis gosterilerinde turk bayraginin dalgalandirilmasina "enternasyonalizm" kisvesi adi altinda fena bozulan ve ofkesini dergisinde dile getiren sahis.
  • saygı duyduğum, "gerçek aydın" olarak niteleyebileceğim, türkiye'de yayınlanan en iyi dergiyi çıkaran ve işinde başarılı olduğuna inandığım insan.

    birikim'in nisan 2005 sayısında, derginin kuruluşunun 30. yılı olması sebebiyle derginin çizgisi ve türkiye solunun monolitik çizgisini mükemmel şekilde tarif etmiştir:

    "(...) devrimci siyaset, siyaseti, insanı türsel özgünlüğünün, biricikliğinin bütünsel ifadesinde tanımlar ve onu insanın varoluş durumunu anlama, geleceğini belirleme ve böylece 'kendini inşa' çabasının tüm yönlerine içerik bireysel ve toplumsal tezahürleri, formları olarak kavrar ve bunu birtakım iktidar odaklarının ve onların tepesindeki genel iktidarın belirleyiciliğinde, koşullandırmaları altında yapmalarını bir -ve köklü- sınıflar geneleği olarak niteleyip bu geleneği aşmayı gözetir, öngörür. diğeri, yani 'gerçekçi' olan isesiyaseti toplumun üzerinde veya içinde birer güç kaynağı olarak işlev gören iktidar odaklarının ve onların tepesinde yer alan merkezî iktidar konumunun ele geçirilmesi amacıyla özel kadrolar -profesyonel politikacı/'devrimci'ler- inisiyatifinde yürütülen bir etkinlik, bitimsiz bir güç mücadelesi, iktidar savaşı alanı olarak görür. ve aynı görüşte olan faşistinden liberaline bir dizi siyasî hareket ve partiyle 'siyaset bilimi yasaları' ve iç işleyiş kurallarıyla yarışır.

    devrimci yaklaşım için siyaset, kitlelerin tek tek insanların kısıtlanmış yapıcı-yaratıcı enerji ve yeteneklerini açığa çıkarıp geliştirecekleri yol ve örgütlenme tarzlarının keşfi, deneyimi ve onları bizzat 'yapan' özneler haline getirecek bir aşamaya erişmek için mevcut ve muhtemel tüm imkanların zorlanması iken; geleneksel anlayış, en lütufkâr olduğu zamanlarda bile bunları 'devrim sonrası' beklentiler addedip, o kitleleri birer nefer, fizik güç, 'oy tabanı' veya destek işlevi verir.

    devrimci yaklaşım, siyaset pratiği içinde iktidar konumlarının 'eridiği', insanî olgunlaşmasının belirli bir düzeyine denk gelen eşitler ilişkisi kültürünün gelişmesine hayati öncelik verirken, 'gelenek'te ise kendi iç iktidar/otorite makamlarının parlatılması, parti disiplin ve hiyerarşisine tam itaat yüceltilir"

    bu sözleriyle ve daha birçok yazısıyla benim düşünce yapımı biçimlendiren ve ısrarlı "enternasyonalizm" vurgusuyla "ulusal ve yurtsever zincirler"den kurtulmayı hedefleyen yegane şahıslardan biri olduğu abartı olmayacaktır.

    kaynak: ömer laçiner, "yol ve hal", birikim, sayı: 191, mart 2005
  • nuray mert'le avrupa birligi konusunda yazi yoluyla atisan, ancak atisirken seviyeyi tutturamayan liberal sol aydin. ne nuray mert, ne omer laciner, her konuda katilacagim, benzer fikirleri savundugum yazarlar degiller. ama ikisinin tartismasinda omer laciner'in seviyeyi bu kadar dusurmesi de hic hos degil. yazisinda su tur cumlelere yer veriyor:

    "mert bu tartışmada kendisini ciddiye almadığıma dua etmelidir. eğer her okuduğunu böyle anlıyorsa, bırakın bu tartışmayı başka hiçbir tartışmaya da girmemelidir. “önce açıklık getireyim” deyip ardından o saçmasapan cümleyi yazan biri sadece kendi idrak düzeyinin derecesini açıklamış olur çünkü."

    "ama, şu andaki tüm zaaflarına rağmen sosyalist sol içi bu tür tartışmalar, nuray mert gibi, her konuda hazır cevapları olan, ama sorunun ne olduğunu anlamak zahmetine katlanamayanlara bırakılamayacak kadar ciddi ve derinlikli olmak zorundadır."

    fikir olarak da garipsenecek noktalari var: #8814652 entrysinde de belirtildigi uzere ab'yi destekleyen laciner gerekceyi kurumun enternasyonalistligine yoruyor. yani bir insan sosyalistse her enternasyonalist kuruma girilmesine destek olacak diye bir kural mi var? o zaman bilderberg'e de destek olunmali, bir nevi kapitalist enternasyonal ama olsun, ne de olsa enternasyonalist sayilabilir.

    edit: yazilar icin http://www.sesonline.net/ sitesine bakilabilir. link olarak verince acilmadiklarindan, tek tek yazilara verilen linkleri kaldirmak zorunda kaldim.
  • eğer laçiner'in yazısı dikkatli bir şekilde okunursa; ab'nin içinde barındırdığı tüm olumsuzluklara rağmen, bir "özgürleştirici kültürel proje" olarak gerçekleşmesinde avrupa radikal solunun ne kadar heveskar olduğu ve bu çabanın gerçekleşebilmesi açısından türkiye sosyalist solunun da özne olarak, çok büyük katkıda bulunabileceği anlaşılabilir. avrupa ve türkiye solunun yanyana mücadele ederek, avrupa'yı ve türkiye'yi içine alan "milliyetçi dalga"dan uzaklaşmak yolunda daha da fazla mesafe katedeceği ortadadır. herhangi bir "ulusaşkın siyasi proje"- avrupa dışında ortadoğu veya kafkas ülkeleriyle de olabilir- doğuştan kazanılan ve muhafazakar olan tüm kimliklerimizden uzaklaşmamız anlamında en büyük imkandır. bunu gözardı etmek, insanlığa ihanet olacaktır. yoksa avrupa "sermayenin avrupa"sı demek kolay, zor olan "ezilenlerin avrupasını ve dünyasını" kurmak ve ezme ilişkisini insanlığın hayatından çıkartmaktır.
    nuray hanım kendisine karşı kurulan cümlelerin hakaret düzeyinde olduğunu söylemekte haklıdır. fakat yazıyı "birgün"de yayınlatarak, gazeteyi çıkaran "çoğunluğun" sözcüsü hatta, "havet"çi malum çevrenin temsilcisi gibi gözükmektedir. vahim olan olan ise, bu "çevre"ye ait olmamasına rağmen-ait olmak dedim yeralmak değil, çünkü o "çevre"nin doğrusuna ait olursunuz ya da olmazsınız-, bence "birikim"in aydınlık eleştirisinden beri gerçekleşen en büyük hiddetine maruz kaldı. tüm bu olanlarda sonra aklı selim bir tartışmanın, "gerçek" muhataplarınca gerçekleşmesi dileğimdir. yoksa kimse "kabalacı" olmak zorunda değil, ama öyle bir yerde yazarsınız ki; siz, "budist" gözükürsünüz. budha daha konuşmamıştır ama konuşması zorunludur.
  • turkiye'de solu ve sosyalist siyaseti yeniden iceriklendirme faaliyetine katkida bulunmak iddiasiyla birikim dergisini cikarmakta olan isim. pek cok vesileyle oldugu gibi nuray mert'le girdigi ab polemiginde de bunu acikca dillendiriyor kendisi. oncelikle bu polemige dair bir seyler soyleyelim sonra da polemikle iliskili olacak bir sekilde "solu yeniden insa etme" iddiasina deginelim.

    bu polemigin fikri icerigine dair bir seyler yazmak iki nedenden oturu pek zor. birincisi, ab konusunda sosyalistlerin nasil bir tutum almasi gerektigi tartismasi bu ikinin polemigine indirgenmeyecek duzeyde ciddi ve cetrefilli bir meseledir. tartismanin laciner ve mert'ten murekkep iki kutbu yoktur. bu bakimdan tartismanin bu polemikler uzerinden yurutulmesi gediklerle malul olacaktir. ikincisi laciner'in nuray mert'in yazisina cevabinda kullandigi uslup herhangi bir tartisma zeminini ortadan kaldiracak derecede rahatsiz edicidir. laciner'in uslubu savundugu pozisyonun icerigini golgelemekte, yazisinin icerigini tartisma disi birakmaktadir.

    bu bakimdan yazinin uslubuyla laciner'in solu ozgurlukculuk uzerinden yeniden insa etme iddiasindaki celiskiye odaklanmak daha onemli bence. boylesine bir uslupla sol ve hatta kendi deyimiyle "ozgurlukcu ve demokratik sol" nasil yeniden insa edilir bilemiyorum. mert'in her iddiasini kucumser, hice sayar bir edayla ve laf sokma gudusyle yaklasan bu tarzin "kitlelerin tek tek insanların kısıtlanmış yapıcı-yaratıcı enerji ve yeteneklerini açığa çıkarıp geliştirecekleri yol ve örgütlenme tarzlarının keşfi, deneyimi ve onları bizzat 'yapan' özneler haline getirecek bir aşamaya erişmek için mevcut ve muhtemel tüm imkanların zorlanmasi" iddiasini nasil hayata gecirebilecegini merak ediyorum. bu rahatsiz edici uslupten ornekler vermek gerekirse:

    "mert’in siyaseten ve düşünsel olarak durduğu yerden, birikim’de yapılanları kavramasını, bunların künhüne varmasını bekleyemeyiz. bu yüzden onun kendisini sosyalist sol içi bir tartışmada ahkâm kesecek biri gibi görmesini “anlayışla karşıladık” diyelim de; hiç değilse bunu yaparken bu denli savruk ve ne dediğini bilmez bir üslup tutturmasına ne diyeceğiz?"

    "mert bu tartışmada kendisini ciddiye almadığıma dua etmelidir. eğer her okuduğunu böyle anlıyorsa, bırakın bu tartışmayı başka hiçbir tartışmaya da girmemelidir. “önce açıklık getireyim” deyip ardından o saçmasapan cümleyi yazan biri sadece kendi idrak düzeyinin derecesini açıklamış olur çünkü."

    "mert siyasal pozisyonu nedeniyle birikim’in ve benim on yıllardır sosyalizmin, sosyalist solun yeniden tarif edilmesi konusu üzerinde nasıl hassasiyetle durduğumuzu ve birikim’in kuruluş döneminden beri nasıl bir tarif zemini ve perspektifi inşa etmeye, bunun içeriğini örmeye ne denli çaba sarf ettiğimizi bilmiyor veya anlamıyor olabilir. ama onun bu ipe sapa gelmez cümlelerini yayımlamakta hiçbir beis görmeyen birgün gazetesinin yaptığı basit bir dikkatsizlik midir sizce? eğer onlar da o cümlenin öylesine bir tespit-yargı cümlesi olduğunu sanıyorlarsa mert ile birlikte şu kısa açıklamayı oturup dinlemelidirler. bir sosyaliste, sosyalizmin ya da sosyalist solun tarifini ab taraftarlığı veya karşıtlığı ekseninde yapıyor demek, saçmalığının, hakaret bile sayılmazlığının ötesinde, bizatihi sosyalizmi, sosyalist sol düşünüşü kendi idrak sığlığı düzeyine indirgemek demektir"

    "olmayan haddini bilmesi gereken mert, bu tespitinden pek hoşnut ve şu sosyalist köyde değnek olmadığından da hayli emin olmalı ki, aynı ifadeyi yazısının sonlarında da tekrarlıyor ve bizim “sosyalist sol için ab olmazsa olmaz” dediğimizi iddia ediyor."

    "birgün gazetesi ve mert! benim ab’ye katılıma ilişkin söylediklerimle sosyalizm tarifim arasında elbette bir bağ vardır. ama bu bağ atı arabanın arkasına koymaktaki maharetiyle istediği kadar övünecek mert’in cazgırca cümlesinin iddia ettiğinin tam tersinedir. evet, bahsedilen yazıda ve konuyla ilgili diğer yazılarımda da, sosyalizmin ve sosyalistlerin öncelikle enternasyonalist oldukları için, yani sosyalizm tarifinin aslî bir unsuru olması dolayısıyla, buradan hareketle, bunun bir sonucu olarak türkiye’nin ab’ye katılmasından yana olmaları gerektiğini söyledim."

    "ama, şu andaki tüm zaaflarına rağmen sosyalist sol içi bu tür tartışmalar, nuray mert gibi, her konuda hazır cevapları olan, ama sorunun ne olduğunu anlamak zahmetine katlanamayanlara bırakılamayacak kadar ciddi ve derinlikli olmak zorundadır. bu “kural”a riayet edilmediğinde bir de onların bu kuyuya attığı taşları temizlemek gibi ek bir uğraş da gerekiyor çünkü."

    "mert, habersiz olduğu şeyin var da olmadığını sanan mutlu kişilerden biri olduğu için, benim o yazıda bunlar hakkında söylediklerim karşısında “kime söylüyor bunları bilemiyorum” diyebilir ve “celallenme” diye niteleyebilir. ama onun bu yazısını özene bezene yayımlayan birgün’deki ağırlıklı eğilim o söylediklerimin muhatabının kimler olduğunu gayet iyi biliyordur"

    yazidan parcalar kopyalamakla olmaz butununu okuyalim diyenler icin:

    http://www.birikimdergisi.com/…m/makale.aspx?mid=80
hesabın var mı? giriş yap