• nick drake'in bryter layter albumunun dorduncu sarkisi.
  • piyano ve gitardan olusan bir ara melodisi vardir, adami mest eder, gozlerinizi kapayip butun nick drake'in hayal ettiklerinden oykuler yaratmaya baslarsiniz.
  • garden state'in de soundtrack'inde yer alan leziz parça.
  • karıncaları yanlışlıkla ezdiğiniz zaman bile ya onlardan biri olsaydım diye düşünerek büyüdüyseniz çok rahat benimseyebileceğiniz bir şarkıdır bu.biraz büyüyünce ihtimallerle oynayabiliyorsunuz.nick drake de böyle bir çocuk(tu).

    piyano içiyor one of these things first de kesinlikle ben değil.
  • gitarla çalmak istiyorsanız gitarın akortunu degiştirmeniz gereken parça.
  • gitar ve piyanonun yanısıra davul ritimleri de çok çok güzeldir...
  • inanılmaz bir şarkıdır...
  • basketbol için michael jordan hangi konumdaysa, müzik için de bu şarkı o konumdadır bence...
  • nick drake'in bryter layter albümünde yer alan, çoğunluğun da garden state filminde kullanıldıktan sonra tanıştığı, olasılıklar, olmayanlar, olamayacaklar, oldurulamayanlar üzerine, özlem dolu bir pişmanlık şarkısı. *

    sözlerini de yazayım tam olsun

    i could have been a sailor, could have been a cook
    a real live lover, could have been a book.
    i could have been a signpost, could have been a clock
    as simple as a kettle, steady as a rock.
    i could be
    here and now
    i would be, i should be
    but how?
    i could have been
    one of these things first
    i could have been
    oone of these things first.
    i could have been your pillar, could have been your door
    i could have stayed beside you, could have stayed for more.
    could have been your statue, could have been your friend,
    a whole long lifetime could have been the end.
    i could be yours so true
    i would be, ı should be through and through
    i could have been
    one of these things first
    i could have been
    one of these things first.
    i could have been a whistle, could have been a flute
    a real live giver, could have been a boot.
    i could have been a signpost, could have been a clock
    as simple as a kettle, steady as a rock.
    i could be even here
    i would be, ı should be so near
    i could have been
    one of these things first
    i could have been
    one of these things first.

    sözlerini de çevireyim tam olsun

    bir denizci olabilirdim, bir aşçı olabilirdim
    gerçek bir hayat aşığı, bir kitap olabilirdim
    bir işaret direği olabilirdim, bir saat olabilirdim
    bir çaydanlık kadar basit, bir kaya kadar sağlam
    burada ve şimdi olabilirdim
    olurdum, olmalıydım
    ama nasıl?
    önce bunlardan biri olabilirdim
    önce bunlardan biri olabilirdim

    sütunun olabilirdim, kapın olabilirdim
    yanında olabilirdim, fazlası için kalabilirdim
    heykelin olabilirdim, arkadaşın olabilirdim
    upuzun bir ömür süresi sonumuz olabilirdi
    tümüyle senin olabilirdim
    olurdum, olmalıydım, herşeyimle
    önce bunlardan biri olabilirdim
    önce bunlardan biri olabilirdim

    bir ıslık olabilirdim, bir flüt olabilirdim
    gerçek bir hayat verici, bir gemi olabilirdim
    bir işaret direği olabilirdim, bir saat olabilirdim
    bir çaydanlık kadar basit, bir kaya kadar sağlam
    burada olabilirdim
    olurdum, olmalıydım, bu kadar yakınında
    önce bunlardan biri olabilirdim
    önce bunlardan biri olabilirdim
  • "i can't think of words. i feel no emotion about anything. i don't want to laugh or cry. i'm numb-dead inside." - nick drake

    “ı don’t want to be human. ı want to see gamma rays, ı want to hear x-rays, and ı want to smell dark matter. do you see the absurdity of what ı am? ı can’t even express these things properly, because ı have to—ı have to conceptualize complex ideas in this stupid, limiting spoken language, but ı know ı want to reach out with something other than these prehensile paws, and feel the solar wind of a supernova flowing over me. ı’m a machine, and ı can know much more." - cavil, battlestar galactica

    "i loved a woman - beautiful, beautiful woman - but so serious. this frowning face trapped in the middle of a daisy. she had a way of walkin' ... processional, as if she were on her way to her execution. we had 10 years. then it fell apart under its own weight. [...] i thought if i could get over her, i could get over anything. that i could endure, be a man, stand up to any and all kind of punishment. i clung one empty, spinning bed for months, and that, that is when i finally realized that how much i loved her. if i needed all that strength, what was the point? i needed to be with her." - romo lampkin, battlestar galactica

    muhabbeti çok uzatıp ağlak bir şeyler yazmak istemiyorum. istiyordum, şunlara bakınca vazgeçtim. zaten bi yarrak anlamıyorsunuz amınakoyim, mesela şurada konuştuğum ya da "abeeee" dediğim üç beş kişi şunları bir arada okusa hem olayı anlar hem kaç bira içtiğimi. sabah sileceğim tatava için niye bu kadar uğraşıyorum mnskym, peynirli cips daha iyi.

    dur lan, söyleyeyim ufaktan bir şey. bu şarkıyı dinlemekten mümkün olduğunca kaçınıyorum. ama dinlerken şey geliyor bazen aklıma, abiye yol üstünde satış koymuşum gibi geliyor, hala tırmalıyor olduğum için acayip bir suçluluk ve utanç duyuyorum. kendimi düşünürken, etrafı düşünürken, bu düşündüklerimle ilgili bir yerlere varmaya çalışırken, hepsinden yorulup iyice kafayı kırmaya çalışırken falan, hep bi eksiklik hissediyorum. bir yandan da tırsıyorum dfsfsd bu eksiklik hissi yarın bir gün baskın gelecek diye. reiste beş okka taşak varmış, bizde neden yok diyor dumbass :'(
hesabın var mı? giriş yap