• steam'de aşırı övüldüğünü görünce* bugün başladığım oyun. henüz başında sayılırım o yüzden net bir yorum yapamam ama pixel grafikler ve retro müzikler hoşuma gitti bu oyunda.
  • uzun süreden sonra steam'den oyun alayım diye oyunları kullanıcı oylarına göre sıraladım. 2428 olumlu 27 olumsuz yorum olduğunu görünce düşünmeden aldım. vasat altı çıktı.

    bunu off, witch's house, yume nikki, corpse party ve bilimum hikaye odaklı rpgmaker oyunu oynamış biri olarak söylüyorum. uğraşılmamış. ana karakter sevimli, ve oyunun dördüncü duvarı yıktığı anlar güzel, onun dışında son derece baştan savma ve rezil. bu kadar övülmesini her oyunu ilk 5 saniyede yarattığı izlenimle yargılayan, trailer'a bakıp ön sipariş veren son dönem keko oyuncu kitlesine bağlıyorum.
  • 4. duvar ile ilgili en başarılı konsepte sahip oyundur. gayet de güzel işlenmiş bir hikayesi var. puzzlelar da hiç zor değil. zaten çoğunda oyun size ipucu veriyor. buna rağmen beceremeyenler oyuna bok atmayı ihmal etmemiş. oynanış olarak tabii ki çok fazla bir mekaniği yok. bazı nesneleri belirli bölgelerden bulup birleştirerek ilerliyorsunuz. zaten küçücük haritası var ve gözünüze sokuyor nesneleri resmen. call of duty tarzı oyunlar oynaya oynaya beyin kalmadı tabii negatif yorum yapanların.

    oyunun normal 2 sonu bulunuyor fakat asıl gerçek son* için oyuna geri dönmenin bir yolunu bulmanız gerekiyor. yine oyun ipucu veriyor size bunu yapmanız için. gerçek sonunu gayet tatmin edici buldum. mutlaka oynamanızı tavsiye ederim.
  • sonundaki kapılı sekansı geçmek için yaprak goncalı programdaki yazıların altındaki goncayı oyundaki goncayla birleştirip bakmanız lazım. bunu oyunun herhangi bir yerinde belirtmemesi üzdü beni açıkçası...
    onun dışında çıtır çerez olarak benim beğenimi kazanan bir oyun olmuştu özellikle hikayesi ile
  • hakkında bu kadar az entry girilmesine şaşırdığım oyun.

    halbuki gerek müzikleri gerek pixel-art'ı gerek hikayesi ve bazı yerlerde dördüncü duvarı yıkmasıyla çok sevdiğim sayılı oyunların arasına girmeyi başarmıştır.** bu kadar olumlu yorum alan popüler bir oyunun böyle az entry görmesi beni üzdü ayrıca.

    ekşi sözlük bir siki beğenmeme timi yine işbaşında, aldırmayıp oyunu bir an önce alınız efendim.
  • 4. duvarı ve kalbinizi parçalar, bitirdikten sonra boş duvarlara baktırır.
  • ben hiç daha önce bir oyunda ağlamaklı olmamıştım.

    oyun değil de hüzünlü bir hikaye gibi. oynadığım en güzel şeylerden birisiydi. kendimi boşlukta hissettim bitirince. günlerce hüzünlendim aklıma geldikçe. hiç beklemiyordum böyle birşeyi inanın.

    oyunu oynacak arkadaşlar kesinlikle spoiler yemesin, oyunun bütün özelliği bu zaten. kesinlikle araştırmayın. bazı bulmacaları zor gibi gelse de eminim çözeceksinizdir.

    oyunun ilk versiyonu rpgmaker(nokta)net sitesinde ücretsiz sunuluyor. sanırım 40mb civarı birşeydi. steam versiyonu orjinalinden biraz daha farklı. eğer oynayacaksanız kesinlikle önce ücretsiz ilk versiyonu oynayın. ardından steam versiyonu oynarsınız.
  • undertale oyununun oynanış kısmı olarak daha zayıf olan ama dördüncü duvarı parçalayıp daha farklı bir hikayeyle sunulan versiyonu diyebiliriz sanırsam. oynanış olarak puzzle çözüyorsunuz, yarı açık dünyayı gezerek puzzle parçalarını toplayıp oyunu devam ettirmeye çalışıyorsunuz, nadiren de olsa seçim yapıyorsunuz ve bol bol diyalog okuyorsunuz.

    bunun dışında oyunun pek bir numarası yok ama insanları yakalayan tarafı daha çok dördüncü duvar konseptini ele alış biçimi. bunu zamanında doki doki literature club adlı oyununda da görmüştük ve orada da farklı bir şekilde ele alınıyordu, hatta bunların hepsinden öte metal gear solid serisinin ilk oyunundaki psycho mantis boss fight vardır. özellikle de mgs psycho mantis boss fight sahnesi video oyun sektöründe dördüncü duvar yıkılması örneklerinin başında gelir, önemli bir yere sahiptir yani.

    bu oyun, oynayanlar için özel bir oyundur çünkü dördüncü duvar konseptini ele alış biçiminden akılda kalıcıdır. genel itibariyle bakarsak başarmak istediği başarıyor ve noktayı koyuyor, daha fazlası veya azını vadetmiyor. sunmak istediği deneyime göre sunum şeklini yetersiz bulsam da çoğu insan beğenmiş ve katlanılabilir bulmuş. bunu söylüyorum çünkü oyunun puzzle kısmı beni zaman zaman baydı, daha eğlenceli bir oynanış tarzı istiyor insan ama bunun tamamen benim beklentimle alakası olduğunu düşünüyorum. bunun gerisinde spoiler vererek hikaye hakkında fikirlerimi söyleyip olayı kapatacağım.

    --- spoiler ---

    öncelikle oyunun sürekli "tamam buraya kadardı, oyun bitti bb" yapıp bizi daha çok meraklandırıp oyunun devamını istememize yol açıp bizi uğraştırmasını sevdim. her seferinde bir yolunu bulup oyuna devam ediyoruz ve oyun tıpkı nier automata, doki doki gibi bize aynı sahneleri tekrar tekrar oynatıyor ama ufak değişik diyaloglar ekleyerek devamlılık sağlıyor. gerçi şöyle de bir şey var ki çoğu insan gördüğüm kadarıyla oyunun sonundaki "dünyayı mı yoksa sevdiğin o tek kişiyi mi kurtaracaksın" konseptli seçimi yaptıktan sonra "tm oyun bitti" deyip çekip gitmişler, devamını araştırmamışlar bile. bu bahsettiğim "dünyayı mı yoksa sevdiğin o tek kişiyi mi kurtaracaksın" konseptini o kadar çok kez gördük ki. the last of us, life is strange gibi oyunlar haricinde birçok film ve dizide de bu konsepti gördük ama bu konsept her ne kadar klişeleşmiş olsa da doğru kullandığı sürece keyif veren bir konsepttir. bu oyunda da fena işlenmiyor denilebilir.

    son olarak da oyunun dördüncü duvar kırış biçimlerini inceleyeceğim ve diğer oyunlardaki dördüncü duvar kırış örneklerini de ele alıp karşılaştıracağım.

    benzer bir şekilde dördüncü duvarı sık sık kırıp oyuncuyu şaşırtmaya çalışan oyun olan doki doki ile bu oyunu karşılaştıracağız. doki doki literature club adlı oyundaki monika adlı asıl dördüncü duvarı kıran karakter oyun dosyalarını değiştirebiliyor, oyunu steam'den oynayıp oynamadığınızı biliyor, bilgisayardaki system adınıza göre size seslenebiliyor, gerçek adınızı söyleyebiliyor(koşullara göre tabii), oyunu tamamen kaldırıp tekrar indirmenize sebebiyet verebiliyor. eğer arka planda obs gibi bir stream etme programı cihazı çalışıyorsa ona göre sözler söyleyip izleyicilere selam verebiliyor, hatta twitch yayını yapıyorsanız chatinize "monika" adında bir user/kullanıcı geliyor ve chate bir şeyler yazıyor. oyunu oynarken ilk defa böyle şeylerle karşılaşınca insan bir afallıyor tabii ama şimdi böyle söyleyince normal gelebilir kulağa, örnekleriyle pek karşılaşmayınca insan bir şaşırabiliyor.

    oneshot oyununda ise aynı şekilde oyun dosyaları değişebiliyor, bizzat masaüstü arka planınız değişebiliyor(eğer ki oyunu steam'den oynuyorsanız) bunun haricinde pek de bir şey yapamıyor, tabii ki yine isminizi öğreniyor system adınıza göre ve ona göre sesleniyor, pek de doğru değilse size onu değiştirme hakkını da tanıyor. oyunun size çözdürdüğü puzzle'lar, dördüncü duvarı kırarak sizi bizzat oyunun içine çekmek için kullanılıyor.

    oyun, bir noktada şunu bile kabulleniyor ki aslında bizzat user, yani kullanıcı, bu oyunu açmadığı sürece hiçbir şey varolmuyor, etraftaki hiçbir şey gerçek değil, hepsi birer npc. ana karakterimiz niko bile diyor hatta "npc ne lan?" karşıdaki de güzel güzel açıklıyor ve dördüncü duvarı kırıp parçalıyor adeta. tabii ki bütün bu olanları duyan ana karakterimiz niko kendinin de gerçek olmadığını düşünüyor ama prophet gerçek olduğunu söylüyor ve bir anlık şunu düşünüyorsunuz ki bütün bu simülasyondan ibaret olan dünyayı devam ettirebilmek için gerçek olan niko karakterini öldürdünüz.(eğer feda etmeyi seçtiyseniz tabii) bu tür ikilemlere ve düşüncelere oyuncuyu iterek farklı hisler uyandırmaya çalışmışlar bence. ya da ben çok fena sallıyorum. şu an bizim bizzat içinde bulunduğumuz dünyayı kabullendiğini göstermek için bu tür diyaloglar ve sahneler üretilmiş. geniş geniş anlatılıyor, mesela deniyor ki: "şu an bulunduğumuz dünya başka bir dünyanın içindeki makinede çalışıyor, özgür bir şekilde varolamıyoruz. ancak başka bir dünyadaki zihni yeterliliği olan bir canlı bu makineyi açacak ki biz varolabilelim."

    kısa özetle oyun, oyun olduğunun farkında olduğunu size hissettirebilmek için götünü yırtıyor ve bunu her açıdan size birer ipuçlarıyla gösteriyor. siz de oturduğunuz koltukta "vay amına ğoyim, yoh artıh yaauv" demekle yetinebiliyorsunuz.

    oyunun bir yerinde cedric adlı karakter, oyunun içerisindeki bir karakter tarafından "anı havuzu" denilen şeyin nasıl koda dönüştürüldüğünü anlatıyor ve aslında bu kodun da video oyunu olduğunu anlıyoruz, basbayağı şu anda bahsettiğim oneshot adlı oyunun böyle yapıldığını anlatıyor yani. sık sık oyuncuya böyle mind blown sahneleri yaşatmak istemişler anlayacağınız.

    yine bir diğer olay şöyle bir şey yaşanıyor ki aslında oyun size "bitti abi hadi by" dediğinde kapatmayıp devam ettiğinizde yaptığınız şeyin etkisini her anlamda görüyorsunuz. oyunun bir kısmında karakteriniz diyor ki "eminim kullanıcı da niko'yu seviyor çünkü sevmese, değer vermese tek şansı olmasına rağmen(one chance diyor ama burada yine oyunun ismine atıf var, oneshot, tek deneme) bu kadar devam etmek istemezdi. bir yolunu bulup yine devam etti sonuçta." böyle sözler söylerek oyuncuyla ana karakterimiz olan niko'yu daha da yakınlaştırıyor ve niko'yu bu dünyanın veya oyunun bir parçası değil de gerçek bir karakter olarak benimsiyorsunuz. bu benimsemeyi size kolayca geçiremiyor elbette, arkada büyük bir build-up var ve bunun bazı kısımlarını bu yazıda belirttim, bunun dışında da birçok olay yaşanıyor ve bizzat oyunu oynayan oyuncu ile ana karakter olan niko'yu birleştirmek için adımlar atılıyor.

    niko'yu oyun ve oyunun dünyasından soyutlayarak gerçek bir karakter gibi görmeye başladığınızı bilen oyun size oyunun sonlarına doğru şöyle şeyler söylüyor. "niko bu güneşi kulenin en tepesine götürüp koyduğunda niko kendi dünyasına dönecek ve bu dünyayı bir rüya olarak hatırlayacak, tıpkı diğer rüyaları gibi. sen ise bu dünyayı bir hikaye olarak hatırlayacaksın, tıpkı diğer hikayeler gibi."

    oyunun sonunda yaratıcı bir credits ekranı görüyoruz ve her bir karakteri teker teker tekrardan görüyoruz ve selam veriyoruz, her biriyle konuşuyoruz. en sonunda ise niko ile oyuncu olarak vedalaşıyoruz ve her ikimiz de biliyoruz ki bu gerçek vedalaşmamız, bir daha görüşemeyeceğiz, o yaşadığımız maceralar ve kurduğumuz bağ unutulmayacak, her zaman bir anı olarak aklımızda yer edecek. içimiz buruk bir şekilde elveda diyoruz ve niko oyun ekranından çıkıp gidiyor, çoğu oyuncu bu sahnede "what the fuuuuuck!" triplerine girmiştir. (buraya kadar bahsetmediğim bir şey var ki o da şöyle, oyunun pencere modunda oynanması öneriliyor, hal böyle olunca niko pencere modunun dışına yürüyüp çıkıp gidiyor ve herkes şaşırıyor.)

    bu yazıda daha bahsetmediğim birçok detay var ama her şeyi net olarak hatırlamıyorum, burada bahsettiğim şeylerde bile tıkandığım ve google'dan destek aldığım oldu. yanlış yazdığım şeyler olabilir. son olarak şunu söylemeliyim ki bu oyunun atmosferi ve oyuncuya hissettirdiği hisler diğer hiçbir oyuna benzemiyor. insanın zaman zaman "oneshot oyunu içerisindeki karakterler mutludur ya, niko da mutludur umarım" diyesi geliyor. o kadar gerçekçi ve iç ısıtan bir hikaye ve hikaye sunumuna sahip ki oyun, yıllar geçse de unutulmayacak hisler barındırıyor içerisinde.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap