• zülfü livaneli'nin bugün vatan gazetesinde yayınlanan yazısının başlığı.

    özellikle şu cümle çok çarpıcı: "sonra gün geldi; ortadoğu’ya dönüşü şiddetle arzulayan bir iktidarla tanıştı türkiye."

    ............

    osmanlı’nın yıkılış acısını en çok asker çekmişti; çünkü katliamı, perişanlığı, kaybettiğimiz topraklara gömülen yüzbinlerce anadolu çocuğunu onlar gördü; durumu yürekleri yana yana çaresizlik içinde seyrettiler. gördüğü manzara karşısında beylik tabancasını çekip kendi beynini dağıtan komutanlar oldu.

    bir yandan açlığı, sefaleti, geri çekilmeyi, bir yandan da ihaneti, arkadan hançerlenmeleri yaşadılar.

    bu subaylardan birisi de mustafa kemal’di. suriye cephesinden çekilişimizin acılarını etinde, kemiğinde hissetmişti.

    bu yüzdendir ki; cumhuriyet’in kurucu felsefesinde “ortadoğu’ya bulaşmamak” temel bir kurala dönüştü.

    yeni kurulan ülke, (osmanlı’nın 200 yıldır uğraştığı gibi) yüzünü batı’ya çevirecek, batı’nın bir parçası olacak ve ortadoğu’nun kanlı bataklığından uzak duracaktı.

    bu nedenle atatürk, dışişleri bakanlığı’na ya da müsteşarlığına atanan her kişiyi köşke davet eder ve bu kuralı önemle bir kez daha hatırlatırdı.

    “aman ortadoğu’ya bulaşmayın, aman bulaşmayın.”

    gerçekten de bulaşmadık ve batı’ya doğru yelken açarak ortadoğu’dan giderek uzaklaştık.

    cumhuriyet kuşakları, ortadoğu’yu bilmeden, tanımadan yetiştiler.

    çünkü orası, çocuklara oynaması yasak edilen; kör kuyularla, yılanlarla, akreplerle dolu tehlikeli bir arka bahçe gibiydi.

    sonra gün geldi; ortadoğu’ya dönüşü şiddetle arzulayan bir iktidarla tanıştı türkiye.

    bu iktidar, yıkılış, yenilgi ve ortadoğu’dan geri çekiliş döneminin acılarını, çöllerde akıtılan kanı bilmiyor, yüzyıllarca öncesinin osmanlı saltanatını yeniden kurma rüyaları görüyordu.

    böylece ortadoğu konusunda türkiye cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ters yüz edildi. son yıllarda dozu giderek artan ego patlamalarıyla kendimizi ortadoğu’nun ve islam âleminin lideri ilan ediverdik.

    işte dünkü patlamalarda can veren onlarca yurttaşımız, bu rüyanın, enver paşa misali kurulan boş hayallerin bedelini canlarıyla ödediler. hiçbir günahları olmadığı halde, aynen sarıkamış’ta, suriye cephesinde can veren yüzbinlerce çocuğumuz gibi ölüp gittiler.

    gören gözler için, türkiye’nin oynadığı bu tehlikeli oyunun bizi nerelere sürükleyeceğinin işaretleri ortadaydı.

    düşürülen uçağımız, cilve-gözü katliamı, ülkeye doldurulan 400.000 suriyeli ve son olarak amerikan ordusunu kara harekâtına teşvik eden açıklamalar. oysa amerikan halkı ortadoğu’ya tek bir asker bile gönderilmesine karşı. böyle bir harekât olmayacak. rusya’nın vetolarıyla birleşmiş milletler de bir şey yapmayacak.

    yani kendi başımıza kaldık.

    ***

    bakalım bundan sonra ne olacak?

    türkiye çok kanlı bir oyunun ortasına düştü/düşürüldü.

    zor görünüyor ama dilerim bu kanlı denklemden daha fazla yara almadan kurtulmayı başarabiliriz.
hesabın var mı? giriş yap