• sağlıklı yeme saplantısı. bazı kişiler sağlıklı beslenme konusunu abartıp sadece birkaç besin maddesinin kendileri için yararlı olabileceğini düşünüyor, yiyeceklerini özel yöntemlerle hazırlıyor, pişiriyor ve bunları yaparken de özel mutfak araçları kullanıyorlar. bu belirtiler, sağlıklı yeme saplantısının habercisi olabilir. bu kişiler için yaşamın tek bir anlamı var; doğru ve sağlıklı besine ulaş, zararlı olduğunu düşündüğün pişirilmiş ve işlenmiş besinlerden uzak dur!

    aşırı kaygı yaşam kalitesini düşürüyor ve bu insanlar doğal, sağlıklı besin almak için arkadaş davetlerine katılmıyor, zamanla yemek yemenin sosyal yönlerinden uzaklaşıp sürekli evde yemek yiyorlar. besin ihtiyaçlarını karşılamak adına kilometrelerce yol gidip inanılmaz paralar dökenini gördüm. en dayanılmaz olanı ise besinler ve beslenme ile ilgili seçimleriyle gurur duyuyor ve sürekli bu konuda konuşma eğilimi gösteriyorlar.
  • yunancada doğru anlamına gelen “orthos” ve açlık anlamına gelen “orexis” sözcüklerinden oluşturulmuştur. dsm-4 tr' da ya da icd-10' da tanı olarak bulunmasa da revizyondan sonra yer alacağı söylenmektedir.

    kilo vermek için sağlıklı beslenme anlamına gelmemektedir. yiyeceklerin kalitesi, kişisel değerlerden, kişilerarası ilişkilerden, kariyer planlarından ya da sosyal ilişkilerden daha önemli haldedir.

    sağlıklı beslenme isteği rahatsız edici bir durum değildir ancak bireyin normal yaşam tarzını bırakmasına neden olduğunda ortoreksiya nevroza olarak tanımlanmaktadır. bazı bireyler saf olmayan ve sağlıklarına zarar veren besinleri tüketmek yerine kendilerini açlığa mahkum etmeyi tercih etmektedirler.
  • anoreksia* ve bulimia nervozanın* aksine otoreksia nervozada sağlıklı beslenme takıntısı ön plandadır. hastalar zayıf görünmek, tüketilen yiyecek miktarı ve sağlıklı beslenme konusunda aşırı bir uğraş içine girer. kuşkusuz bunu sağlıklı beslenme ile karıştırmamak lazım. ancak aşırı uğraş davranış bozukluğuna dönüşüp günlük yaşamı olumsuz etkileyebilir.

    sonuç olarak yeme bozukluklarında üç temel ayağın olduğunu söyleyebiliriz. genetik yatkınlık, beyindeki değişimler ve metabolizmanın buna cevabı. olay basit gibi görünmekle birlikte altta yatan etken detaylı incelendiğinde gerçekten çok karmaşık. hangi açıdan bakılırsa bakılsın işin ucu bir şekilde gelip östrojen ve serotonine dayanıyor. çok farklı noktalardaki bozukluklar beynin östrojene anormal yanıt vermesiyle sonuçlanabiliyor.

    bu alanda yapılan moleküler çalışmalar henüz çocukluk aşamasında. ancak yeme bozukluklarının bir hastalık olduğu ve bu hastalığın moleküler düzeyde nasıl geliştiği konusunda her geçen gün yeni bilgiler elde ediliyor. bu bilgilerin olgunlaşmasıyla kesin tedaviye giden kapının da açılacağından kuşkumuz yok.

    -doç. dr. abdurrahman coşkun/bilim ve teknik
  • artık günümüz insanınım yeme bozukluklarının en sık şekillerinden
  • sağlıklı beslenme takıntısı
  • -bana göre- spor salonu takıntısına sahip, çoğunlukla orta sınıf insanlarının (ki adı bile orto'reksiya ashdsaf) işi bir sonraki etaba taşıyıp yediklerinin inciğine cinciğine kadar ölçüp tartmak suretiyle yemek yeme eylemini takıntılı ve katı kurallara büründürme hali. bu spor salonu çılgınlığının yan etkilerinin bir gün baş göstereceğini biliyordum zaten. bu rahatsızlığın tanımına tam uyan birini tanıyorum.

    kendisi görenlerin bir daha baktığı, aşırı güzel, zayıf çıtı pıtı bir kızdı. önceki eşinden boşanıp spor salonundaki hocasıyla evlendi. ordaki beyaz yakalılar cumhuriyetinin bir ferdi olarak sınıf atladı. vücudundaki yağ miktarı, kas miktarı bilmem ne miktarı ile aşırı takıntılı bir bağı vardı. uzun zaman sonra sosyal medyadan kendisine yeniden rastladığımda tanıyamadım. karnındaki deriyi çekiştirerek vücudundaki kas-yağ dengesinin muhteşemliğini gösterdiği, kolundaki kütleli kol kasını yumruk yapmak suretiyle ne kadar sportif olduğunu işaret eden fotoğraflarda o değil başka biri var gibiydi. o güzel hatun bir deri bir kemik bir de kas yığını erkek-kadın arası tuhaf bir forma girmiş. güzel yüzünü silikon yaptırdığı dudaklarıyla bozmuş, kalın güzel kaşlarını dövme yaptırmış. sayfasını biraz incelediğimde çok zayıf olduğu halde sık sık "diyete girdim" diyerek menüler paylaştığı post'lar gördüm. zaman zaman bir tabak tatlı veya bir adet hamburger yediği için kendisini cezalandıracağı yönünde paylaşımlar dikkatimi çekti. yani yiyor ama sonra da yediği için kendisine eziyet ediyor. daha sonra kendisi gibi beslenenlerden ekmeğini kazanmak için bu stilde bir restoran açtı.eşinden boşandı. hayattaki tek amacı yediği yiyeceklerdeki değerler, yemeklerin miktarı ve daha kaslı görünmek olan bir insan. binlerce yıldır var olan yemek yeme eylemini dengeli bir şekilde sürdürmek varken ironik biçimde sağlığını bozacak kadar hayatının merkezine koyma saplantısına sahip. görüntüsünden asla mutlu değil, ona hiç yeterli gelmiyor. bu tatminsizlik hali ortoreksiya olduğuna emin olmama neden oldu.
  • sağlıklı beslenme temalı saplantı. günümüzde besinlerin kalitesizleşmesi, hormon basılmış sağlıksız gıdalar vs nedeniyle iyice artmış bir rahatsızlıktır.

    özellikle son yıllarda muhafazakar kesim tarafından sağlıklı yaşam adı altında oldukça absürt uygulamalar çıktı. aşı karşıtlığı, bilimum komplo teorileri, modern tıp düşmanlığı, alternatif tıbbı sektör haline getiren şarlatanların peşine takılma, ilaç kullanmaya karşı mesafeli tutum gibi birçok sonucu oldu bu takıntının.

    şimdi son birkaç yılda tanıdığım bir grup insandan bahsetmek istiyorum ki ortoreksiyanın dibine vuran tipler olduklarına eminim. ben bu gruba muhafazakar ortoreksiya adını koydum kendimce.

    bu vatandaşlar her marketten alışveriş yapmazlar. kendilerine göre sağlıklı ürünler satan bir veya birkaç market vardır ve sadece bunlardan alışveriş yaparlar. misafirliğe mi gittiler, eğer ev sahibi bu marketten alışveriş yapmıyorsa yaptıklarını yemezler mesela. ciddiyim. o zaman defol git evinde otur allahın meczubu demek lazım ki ev sahibi çok nazikmiş ki dememiş.

    bu garip topluluk katkı maddesi olan gıdalar, paketli gıdalar, beyaz undan ve toz şekerden yapılma şeyleri yemezler. e ne var bunda ne güzel diyebilirsiniz ki ben de öyle düşünürdüm bir zamanlar ama çocuğu bir dilim kek yedi diye zorla kusturmaya çalışan ablayı duyunca bıraktım. yani sağlıklı beslenmek güzel bir şey elbette ama bu derecesi ruh sağlığını bozan bir durum oluyor artık görüldüğü üzere.

    devam edelim, bunlara göre her şey domuzdan yapılmıştır. akşama kadar her haltın içeriğini büyüteç eşliğinde okurlar takacak bir şey bulmak için. sığır jelatini görünce direkt domuz derler. onlara göre sığır olma ihtimali yoktur onun, domuzdur. (bkz: gaybı taşlamak) domuz kemiği kullanıldığını iddia ettikleri için porselen tabak kullanmayan tiplere de rast geldim maalesef.

    sonra bu tipler modern tıp ve ilaç düşmanıdır. tamam, modern tıp yetersiz, birçok hastalıkta etkin tedavi sunamayan bir dal olabilir ama etkin oldukları birçok alanı görmezden gelmek de nankörlüktür. doktorları düşman gibi gören bu kitle ilaçları da kullanmaz çoğu zaman. ya onu geç, evde doğum yapmaya çalışıp çocuğun sıkışmasına rağmen hastaneye gitmemek için direnen ruh hastaları tanıdım ben ya. düşünebiliyor musunuz? allah kimseden akıl nimetini çekip almasın işte.

    tabi modern tıpı çamurladıkları için şifayı arayacak bir kanal bulmaları gerekiyor ki bu da alternatif tıp oluyor bu durumda. alternatif tıpta geçen birçok uygulama özellikle sahih sünnete dayananlar gerçekten bir şifadır. hacamat, sülük vs. ancak bugün birçok şarlatan bunları sektör haline getirip milleti düdükleme derdinde. sonra bu tipler çıkıp ilaç firmaları, sektör falan derler. e senin tutunduğun bu şarlatanlar sektör değil mi şimdi?

    aşı karşıtlığı zaten bu muhafazakar ortoreksiyaların olmazsa olmaz özelliğidir. aşılar kısır yapıyor, otizm yapıyor, unicorna çeviriyor falan... ben bebeğime aşı yaptırdım deyince bi "hımm" ile birbirlerine bakmalar falan sanki dövme yaptırdık velete :) hiçbir bilimsel veya dini dayanağı olmayan saçmalara inanan koyun sürüsü, bir de kendilerini sorgulayan insanlar sanıyor ya o ilginç. ayrıca bu sorgulayan araştıran arkadaşların kaynakları genelde whatsapp gruplarındaki yazılar oluyor. mesela ben çıkıp yazıyorum işte bill gates dünya nüfusunu kontrol altına almak için aşı yaptırıyor bilmemne ay yazarken bile daral geldi. bunu whatsapptan paylaşıyorum durumda, gruplarda falan. sonra hepsi birbirine atıyor paylaşıyor falan sanki time makalesi. akşama kadar sayısız komplo teorileri üretip birbirlerine anlatmalar vs. neyse ya sinir oldum yine.

    madem kendinizi islama nispet ediyorsunuz şunu iyice anlayın. islamda bilgi kaynağı iki tanedir. ya şeri kaynaklar (kuran ve sahih sünnet) ya da görgül kaynaklar. yani hayat içinde görülen, tecrübe edilen gündelik veya bilimsel bilgiler. ateş sıcaktır, ağrı kesici ağrıyı keser veya azaltır gibi. bunların dışında kalan bilgiler müslüman birisi için değersizdir en azından öyle olmalıdır. siz yukarıdaki saçmalıklara inanarak ancak gaybı taşlıyorsunuz. siz gaybı bilemezsiniz, hiçbir yaratılmış bilemez. şu şöyledir, bu böyledir diyemezsiniz kesin bir bilgiye dayanmadan. derseniz de islam dışı bir tavır sergilemiş olursunuz.

    allah herkesi muhafazakar ortoreksiyalardan korusun.
  • son bir kaç yıldır inanılmaz artmış durumda. sağlıklı beslenme adı altında bir çeşit saplantıyı yaşıyorlar. hani teklif etsen içinde gluten olan bir şeyi siyanür ikram etmişsin gibi bir hallere giriyorlar. gerçekten bu yiyeceklere karşı hassasiyetleri olsa anlarim o da yok. açıkçası kararinda sağlıklı beslendiğini düşünen ve son 10 yildir aynı kilo ve sağlıkta olan biri olarak bunaldım artık sürekli maruz kalmaktan buna. neyse yazarken bile darlandim. bunun da modası geçer.
  • ilk kez bratman tarafından 1997'de, sağlıklı olmak adına yapılan ancak yetersiz beslenmeye ve günlük yaşamda sorunlara yol açan aşırı diyetler yapan kişileri tanımlamak için kullanılan terim.

    yunanca'da “doğru” anlamına gelen “ortho” ve “iştah” anlamına gelen “orexi” kelimelerinden türetilen bu kavram, anlamının aksine sağlıklı algılanan gıdaları yemeye saplantılı bir yeme bozukluğunu belirtmektedir.

    dsm-v kriterlerine göre diğer tanımlanmış beslenme ve yeme bozuklukları arasında kalmış, ana bir yeme bozukluğu sınıfı olarak belirlenmemiştir. bu yüzden prevalans ve tanı çalışmaları kısıtlıdır.

    tanılamada iki temel kriter var:
    1.sağlıklı diyet uygulamalarına takıntılı düzeyde odaklanma (katı diyet, kompulsif davranışlar)
    2.klinik bozukluklar (tıbbi/psikolojik komplikasyonlar, günlük işleyişte bozulmalar)

    orto-15 ölçeği, ortoreksiya yatkınlığına dair fikir veren, araştırmalarda en sık kullanılan ölçektir. fikir vermesi adına birkaç soruya bakalım;
    -“sağlıksız beslendiğinizde kendinizi suçlu hisseder misiniz?”
    -“sağlıklı beslenme ile ilgili düşünceler sizi günde üç saatten fazla meşgul eder mi?”
    -“yemek yerken yediklerinizin kalorisine dikkat eder misiniz?” gibi sorulara her zaman/sık sık/bazen/hiçbir zaman gibi sıklık yanıtları verilen 15 soruluk bir ölçek.

    henüz anoreksiya veya bulimiya kadar tanınan ve üzerinde durulan bir bozukluk değil ancak gitgide bu konuya ilgi artmakta.
hesabın var mı? giriş yap