• gunahi boynuna eger yaptiysa, ama ciddi $upheler vardir baltaci'ya ve prut'a dair.(bkz: rus kadinlari)
  • osmanlı imparatorluğunu anlatan bir tarih öğretmeninin ya da iktisatçının söze başlama cümlesi. "şudur:" diye biterse nedenlerini söyleyecektir, "nedir?" diye bitirirse cümlesini sınav sorusu olur.
  • gelişme, ilerleme ancak değişimle mevcuttur.bu değişimi ister sen üretirsin, ister ithal edersin ama ne olursa olsun değişmelisin.direnirsen yoklursun.

    bu genel mantık çerçevesinde atalarımız bu konuda tarihte bir istatistik olmuştur.ders alınmalıdır. sen hala 19 yy de ekonomini savaş üzerine otutur, sanayileşmeyi kaynak israfı olarak görür, köylünün ilelebet köylü olarak kalması icin elinden geleni yaparsan senin dünya üzerinde bulunman doğa kanunlarına aykırıdır zaten.
  • gelismenin ancak degismeyle mumkun oldugu 18. yuzyilin sonuna dogru fransiz ihtilalinin olmus olmasiyla inanlarin zihinlerinde yerini bulmus oldugundan, backward projectiondan uzak durup, batili bir takim ulkelerin 17. yuzyildan itibaren, bir taraftan teknolojik gelismer onrm vermeleri, diger taraftan butun bu endustrilesme isini finanse etmek icin dunyanin daha once somurulmemis yerlerini somurmeleri sonucu, bir guc ve kaynak birikimi saglamislardir. osmanlilar, biraz kendilerine fazla guvenden, biraz da sistemi yenileme cabalarinin degisen dunyanin kosullarina ayak uyduramamasi sonucu geri kalmislardir. ama bu 18. yuzyildan sonra gerceklesmistir, reel olarak. bu konudaki fikirlerinizi gozden gecirmeniz ve daha az eurocentric dusunmeniz icin, avrupa merkezciligin bir numarali ilaci olan andre gunter frankin reorient adli kitabini hararetle tavsiye ediyorum.
    bu arada devler degil, imparatorluk.
    +abd ve almanya great depressionin etkilerinden kurtulmak icin savas ve savas ekonomisini kullanmislardir. *
  • (bkz: geri vites)
  • tekil gözükse de özünde çoğul bir kavramdır; "nedenler" çeşitlidir ancak irtibatsız değildir. iki aşamada incelenmesi gereklidir; aynı devirde avusturya macaristan, ispanyol, portekiz imparatorlukları da gerilemiştir, keza ruslar batıdan geri kalırken daha önce el atmadıkları doğuya kaymış ancak osamnlının çöküşünden bir sene önce imparatorluğun çökmesine mani olamamışlardır. hatta güneşi batmayan imparatorluk bile ikinci dünya saaşına kadar dayanmış, sömürgeleri birbiri ardına bağımsızlılarını kazanmışşlardır. bu açıdan bakıldığında burjuvazinin feodal-tarıma dayalı düzenine karşı zaferinin mihenk taşı sayılan fransız devriminden sonra genel olarak klasik imparatorluk kavramı sekteye uğramış günümüzde amerika benzeri toprak paylaşımında bağımsız bir hal almıştır. osmanlının çöküşünün daha trajik olması belki sadece imparatorluğunu kaybetmeyip medeniyet sahnesindeki yerini kaybetmesiyle de toplumsal gelişmişlikte geride kalmasındandır, elbette "gelişmeyi" lineer bir kavram olarak ele alırsak.

    her medeniyetin başlangıçta oluşturduğu bir model projesi vardır. roma medeniyeti, yunan medeniyeti denilince aklımıza gelen imaj kendi projelerinin yaşama geçmiş halidir. haliyle bu projenin limitleri baştan bellidir. ve ortaya çıkan medeniyet ne kadar büyükse sonradan değişmeye daha az cevaz verir hale gelirler. sistemin kendisini en üst nokktaya taşıyan dinamikleri devran dönünce direnç noktası haline gelirler. ingilizler sömürgeleri bu ölçüde soyabilmişlerdir çünkü kendi yükseliş dönemindeki teknik imkanları buna elvermiştir, oysa kara imparatorluğu sayılabilecek osmanlıda ele geçirilen toprakların merkezi yönetimi pek olası olmamıştır. nasıl ki hitler'in 1942'ye kadar ilerlemesi onun faşist kişiliğinden bağımsız olarak "başarı" olarak değerlindirilmesi yanlıştır. nedenlerin, sonuçların yeniden düzenlediği yeni nedenlerin, koşulların, iç ve dış dinamiklerin oluşturduğu matris sistemi başarıyı ve çöküşü beraberinde taşır. hayatın ilk anından başlayarak kendii tekrar eden bir modeldir bu. neden medeniyetin dna'sında gizlidir.
  • e devlet'e geçememiş olmaları
  • (bkz: prens henry/1) nitekim fatihin çağdaşidir
    (bkz: elizabeth/16) nitekim kanuni'nin çağdaşıdır.
hesabın var mı? giriş yap