• ilber ortayli'nin ileti$im yayinlarindan cikmi$, doktora tezi oldugundan $uphelendigim kitabi. kapaginda ittihat terakki'nin en dahi isminin, bir alman subayi kar$isinda selama durmu$ hali vardir.
  • ilber ortaylı'nın doçentlik tezi. iletişim yayınları'ndan çıkan kitabın kapağındaki fotoğraf ikinci wilhelm'in istanbul gezisi sırasında çekilmiştir. gezide çekilen fotoğraflardan birinde de, enver paşa, alman imparatoru ikinci wilhelm karşısında yarı bele kadar eğilmiş selam vermektedir. aynı enver paşa'nın, vahdettin'in tahta çıkış töreninde yalnızca bir baş selamıyla yetindiği düşünülürse, bu selam anlamlıdır.
  • almanların 19. yüzyılın son çeyreğinde prusya liderliğinde geç de olsa birleşmeleri neticesinde oluşan 1. reich'ın, kolonileşme hususunda fransız ve ingilizlerin gerisinde kalması hasebiyle zamanın "hasta adam"ı osmanlı devletine, başta demiryolları imtiyazları* olmak üzere nüfuz etmesinin öyküsünü konu edinir ilber ortaylı'nın kitabı.
    günümüz abd'sinin kültürel ve bilhassa ekonomik yollarla bir devleti nasıl kendi kontrolüne alabildiğinin örneğini sunmuştur almanlar, ta bundan bir asır evvel...
    kitapta ilgi çekici bölümlerden biri de, almanların 20.yy'ın başından itibaren filistin'de kolonileşme macerasıyla ilgili olanıdır. yaklaşık 30 sene sonra milyonlarcasını katledecekleri alman ve doğu avrupa yahudilerini sırf almanca konuştukları ve alman kültürünü yayacakları umuduyla filistin'e sızdırmaya çalışmaları, neresinden bakılırsa bakılsın hayli ironiktir.
  • ilber ortayli'nin, osmanli imparatorlugu ile alman imparatorlugu arasindaki iliskiyi inceledigi kitabi ve docentlik tezi. once sevan nisanyan'in yanlis cumhuriyet isimli kitabini, sonra da bu eseri okudum. ikisi arasinda celisen yerlerden birisi aklimda yer etti ve buraya da not edeyim istedim.

    tezden bir alinti yapmak gerekirse:

    "1910'da ingiltere'den yapılan ithalat 9.214.000 sterlin, rusya'dan 3.401.000 sterlin, italya'dan ise 4.186.000 sterlin tutarında idi. gercekten osmanlı imparatorlugu genis toprakları ve zengin dogal kaynaklarıyla, almanya ve avusturya blokuna parlak bir gecim alanı olacaga benziyordu."

    tezde, tablo ile verilen diger bir bilgi ise su: 1910 yili almanya ve avusturya'dan osmanli imparatorluguna yapilan toplam ithalat 11.432.000 sterlin tutarinda.

    buna karsilik, yanlis cumhuriyette, bu konuda su yaziyor:

    "1887’de ingiltere ve kolonilerinin dıs ticaretinde osmanlı payı % 2.0 (218 milyon sterlin toplam ihracat icinde 5.6 milyon sterlin); 1912’de, yetmis yıldır uygulanan alabildigine serbest ticaret rejimine ragmen, sadece % 1.4 (599 milyon sterlin toplam ihracat icinde 8.7 milyon sterlin) olmustur. fransa’nın dıs ticaretinde osmanlı payı bundan da dusuktur (1887 ve 1912’de, sırasıyla, % 1.4 ve % 1.0)

    herhangi bir emperyalist ulke, oteki rakiplerini bertaraf ederek osmanlı pazarına tek basına hakim olmayı basarsa bile ulasacagı ciro, 1912 yılında sozgelimi bristol kentinin toplam ticaret hacminden (35.7 milyon sterlin) fazla degildir.

    toplam ticari potansiyeli orta halli bir avrupa tasra kentini asmayan ve gorunur gelecekte asmayacagı belli olan bir pazar ugruna bu iki ulkenin defalarca dunya savasını goze alacaklarını, kırım’da yuz bin asker feda edeceklerini sanmak, gercekci bir yaklasım sayılamaz."
  • 1914-1917 arasında osmanlının genelkurmay başkanı fritz bronsart von schellendorf,
    1917 sonrasında yerine gelen kişi hans von seeckt,
    1. ve 5. ordu komutanı, yıldırım orduları komutanı, osmanlı orduları genel müfettişi, otto liman von sanders,
    2. yıldırım orduları komutanı von falkenhayn,
    donanma komutanı wilhelm souchon,
    kıyı savunma komutanı guido von usedom,
    genelkurmay harekat daire başkanı general bromfeld,
    6. ordu komutanı von der goltz,
    3. ordu kurmay başkanı felix guse,
    15. kolordu komutanı general weber,
    3. tümen albay nikolay.
    yüzbaşı hermann baltzer: osmanlı imparatorluğu'nu ı. dünya savaşı'na sokan ve yenilginin baş sorumlusu olan enver, talat ve cemal paşaların istanbul'dan kaçışını organize eden kişi.

    harekat daire şefi ali ihsan sabis: "bizim kendiliğimizden ricalarımız, tekliflerimiz bile hoş görülmüyor ve cü'ret telakki ediliyordu. biz değil, bizden ileri- de bulunanların, cemal paşaların, mahmud kamil ve hafız hakkıların bile boruları ötmüyordu... bir zaman geldi; biz harbe girdikten sonra, enver paşa, yanında bir parça aklı başında düşünüp kendisini ikaz edebilecek şahsiyetleri bile birer birer uzaklaştırdı.
    yanlarında akıllı adam istemiyorlar. icabında kendisine kafa tutacak, muhalif mütalea serdine cesaret edecek kimse bırakmadı. mesela cemal paşa suriye'ye gönderildi. mahmud kamil kolordu kumandanlığına çıkarıldı. bizleri de, yani hafız hakkı'yı, beni, kazım karabekir'i karargah-ı umumîden birer bahane ile çıkarıp etrafa dağıttı. daha evvel bahriyeden de binbaşı rauf bey, afgan emirine hediye götürmek bahanesiyle bağdat'a gönderilmişti." harp hatıralarım-birinci cihan harbi, nehir yayınları, 1990. (pdfi için bkz.)

    mustafa kemal: “...başkumandan vekili*, her hareketinde bir ordu mahvederdi: sarıkamış’ta olduğu gibi! o ve arkadaşları, zaten daha evvel türk milleti’ni ve ordusunu, ‘gayri tabii’ bir vaziyete sokmuşlardı. bu ‘gayri tabii vaziyet’ dolayısıyla ordunun, ‘ecnebi’ bir ‘hey’et-i askeriyesi’ni tenkit etmek istemem; asıl tenkide layık olanlar, bittabi bizim devlet reisimiz ve bilhassa devlet adamlarımızdır... türk ordusunun aciz ve kabiliyetsiz olduğu kanaatiyle, o ‘hey’etin’ ayaklarına kadar giderek ve rica ederek, memleketimize davet eden onlardı. bu ‘hey’ete türk milleti’nin kabiliyetsizliğinden ve beceriksizliğinden sarih surette bahsedilmiş, kendilerine adeta, gelip bizi adam etmeleri teklif olunmuştur. böyle bir müracaat üzerine gelen bu ‘hey’ et’, dahil olduğu muhiti ve o muhite hakim olanları aciz, hatta haysiyetsiz telakki ederse, mazur görülebilir...ben ordunun, ‘bila-kayd-ü- şart bütün esrariyle ‘alman hey’et-i askeriyesine’ tevdi ve teslim edilmesinden, çok müteessirdim. daha karar verilmezden evvel, tesadüfen bu ‘vak’aya muttali olduğum vakit sesimin erişebileceği makamata itirazatta bulunmayı vazife addetmiştim. itirazlarıma hiç kimse cevap vermedi; cevap vermeye, lüzum dahi görmedi...”
  • ilk kapitülasyonları fransızlara vermelerinden ötürü osmanlı imparatorluğunda, alman değil de fransız nüfuzu egemen olsa aslında, daha mantıklı bir şekilde açıklaması yapılıyor olabilirdi. istiklal caddesindeki fransız mimarisi, o günlerde dilimize giren fransızca kelimeler, gs lisesi vs de bu fransız akımını o günün şartlarında destekler nitelikte somut örnekler. alman nüfuzu konusunda ilber hoca ne gibi çıkarımlarda bulunmuş, bilmiyorum. araştırmak lazım.
hesabın var mı? giriş yap