• muhafazakar parti milletvekilliğinden, işçi partisi yöneticiliğine, işçi partisi yönetciliğinden faşist liderliğe uzanan, ingiltere semalarından ilginç bir politik figür.

    1896'da doğan "sir" mosley 1980'de hakkın rahmetine kavuşmuş. winchester ve sandhurst'te eğitim hayatını tamamlamış. birinci dünya savaşı'nda çarpışmış, gazi olmuş, 1918'de muhafazakar parti'den milletvekili seçilmiş. daha sonra partiyle anlaşmazlıklar yaşamış ve 1922'de bağımsız vekil olmuş. iki yıl sonra ise işçi parti'sine girmiş. parti yönetiminde yer almış. 1930'larda ingiltere'de yükselen işsizlik karşısında keynes'den mülhem bir takım politikalar geliştirmiş, fekat bu politikalar partisi tarafından kabul edilmeyince "öeehhh be kardeşim" deyip istifa etmiş.

    1931'de "yeni parti" (new party) adlı bir parti kurmuş. fakat parti seçimlerde başarısız olmuş. ve işte bomba hadise... bir yıl sonra mosley, bir italyan'la tanışmış ve ondan çok etkilenmiş. bu italyanın adı mussolini imiş... hemen kurduğu partiyi kapatmış ve "british union of fascists" namıyla bir parti kurmuş. kısa adıyla "buf" olan bu parti anti-komunist fikirleriyle sivrilmiş kısa sürede. iyice tozutan mosley, londra'daki yahudi bölgeleri'ne tehditkar yürüyüşler düzenlemiş. böyle üniformalı falan...1936'daki bir yasayla bu türden cingöz hareketler yasaklanmış, "buf"un aktiviteleri de yavaşlamış bittabi.

    aha ikinci bomba olay... mosley efendi, 1936 ekim'inde dünya evine girmiş. almanya'da... hemi de goebbels'in çizim odasında... konuklardan biri de mr. adolf hitler imiş. 1940'da partisi yasaklanmış, mosley de hapse dıgılmış. 1943'te serbest bırakılmış.

    ii. dünya savaşı'ndan sonra "sir" mosley sağcı yazarların eserlerini basan bir yayınevi açmış ve 1947'de "union movement" (birlik hareketi) adında bir hareketin başına geçmiş. avrpa'nın birliğine ilişkin bazı fantastik görüşler atmış ortaya.

    "hay seni sir yapanın..." demek geçiyor insanın içinden...

    ukteyi burky diye biri 16.11.2007 11:31 civarinda vermi$.
  • hali hazırda fia başkanı olan max mosley'in babası olan zat.
  • ingiliz faşistler birliği lideri faşist siyasetçi. 1942 yılında hitler destekçiliği yüzünden siyasetten uzaklaştırılmıştır. 1980 yılında vefat etmiştir.
  • oswald mosley ,siyaset dünyasının zlatan ibrahimoviçi olabilir . tam olarak yanlış zamanda ,yanlış yerde bulunmayı kendisine şiar edinmiş bir abimizdir . ingiltere'de olmasına karşın , ispanyol hükümeti ve amerikan gazeteleri ile etkileşimde bulunmuş , özellikle avrupada oluşan siyasi gerilim öncesi ,kendi dönemine göre radikal olabilecek kararları desteklemiş ,bunun oluşması için çalışmalar yapmıştır . nietzschean hristiyanlığa atıfta bulunmuş , mussolini ile dost , hitler ile de paralel görüşleri savunmuştur. büyük savaş öncesi ingiltere'de faşist bir parti oluşumunu desteklemiş , svastikayı kişisel flamalarında kullanmış ,bunu bir siyasi propaganda ile süslemiştir.kadın hareketlerine önem vermiş ,kadınların daha faal katılabileceği toplantılar düzenlemiş ,özellikle kadın çalışan seçimine yönlenmiştir. bunun sonucunda hyde parkta faşist partisi için mitingler düzenlemiş , ingilterenin ortasında insanlara hitleri anlatmış ,ingiliz faşizmini savunmuştur.
    daha sonra ise savaş sebebiyle parti kapatılmış, oswald mosleyde bir süre cezaevinde tutulmuştur.
  • (bkz: perish judah)
  • yeni zelanda'da katliam yapan brenton tarrant'ın manifestosunda bahsettiği faşist. "fikirlerine katılıyorum" demişti.

    manifestonun linkini vermek istemiyorum. kaynak isteyen olursa: times of israel
  • 1975 yılında thames televizyonu için yarım saatlik bir röportaj vermiş ingiliz faşist partisi lideri. ne kendisine ne ideolojisine en ufak bir yakınlığım ya da sempatim vardır ancak kendisi epey enteresan bir tipmiş. aslında irlandalılar'a olsun kadınlara ya da asyalılara, mülteci politikalarına bakış açısı olsun, hatta avrupa birliği'ne bir anlamda fikir babalığı yapmış olması olsun, benzerlerinden epey farklı bir çizgi çiziyor. ben yine de sağ taraftan birine güvenmesem de röportajda epey eğlendim. tarihi belge açısından, görüşleri açısından ve 1930'lardaki meşhur mitingleri hakkında pek çok ilginç anektod barındıran bir röportaj. bir iş için bir kısmını çevirmiştim, editlediğim kısmı buraya da koyayım, belki devamını da eklerim:

    -"sir oswald mosley, hoşgeldiniz. aslında böyle derken, siz de ben de biliyoruz ki, londra'daki pek çok yahudi izleyicimiz şu an sizi pek hoş karşılamıyor. neden şu an yahudi birisi sizi izlesin ya da dinlesin?"

    o.m.: "eğer aralarında beni yeterince istismar etmiş birileri varsa, "neden?" sorusuna bir cevap bulabilirler. fakat elbette politikada pek çok yanlış anlamalar mevcut, bu açıdan şunu hemen açıklığa kavuşturayım: hiçbir zaman anti-semitist olmadım. bana göre anti semitizmin tanımı yahudilere sırf inancı ya da ırkı yüzünden saldırmaktır. benim hepsiyle değil ancak bazılarıyla yalnızca tek bir konuda anlaşmazlığım vardı: bir ikinci dünya savaşı olmalı mı yoksa olmamalı mı. şimdi, ilk savaşta hem havada hem siperlerde bulunmuş ve tüm arkadaşlarını yitirmiş bir gazi olarak ikinci bir savaşa şiddetle karşıydım. ve doğru ya da yanlış, bana öyle göründü ki -bu kısmı tartışabiliriz- belirli bir takım yahudiler, yurttaşları ya da dindaşları almanya'da çok kötü zamanlar geçirdikleri için ikinci bir savaşı kışkırtmak istiyorlardı. ben bu ülkede(ingiltere) herhangi bir azınlığın politikamızı ulusal çıkarlarımıza karşı ya da 50 milyon insanın ölmesine yol açacak bir savaşa yönlendirmesini o zaman da şimdi de doğru bulmadım. o dönemki çatışmamızı bu sorun alevlendirmişti. şüphesiz mitinglerimize saldırdıkları için sert şeyler söylendi ve yapıldı. fakat onun öncesinde de sonrasında da ve hatta tam o zaman da bir anti-semitist olmadım, çünkü bu işe sadece bazı yahudiler bulaştı, hepsi değil."

    -"peki anti-semitist olmasa da 'getto süprüntüsü bozguncular'("hecklers") lafıyla nereye varmak istediniz?"

    o.m.: "mitingleri bozmaya gelenler epey sert oluyordu. her türlü küfrü ve ve hakareti bağırıyorlardı. konuşmacı olarak bunların orta avrupa'dan ve tamamıyla farklı koşullardan geldiklerini görebiliyordum. konuşmamızı bozmaya çalıştıkları için de cevabımız sert oluyordu. bu terimi bir ingiliz mitingini bozmak için gelmiş herhangi bir yabancı topluluğu için de kullanabilirdim."

    -"o halde argümanınız ikinci bir savaşı engellemektiyse, neden hitler'e değil de yahudilere yükleniyordunuz?"

    o.m.:"hayır, hitler doğu'ya ilerliyordu. benim partim ve politikamsa tamamen bambaşka şeylerdi. faşizm her ülkede güçlü bir ulus hareketidir. bu yüzden şeklen, siyaseten ve yöntem bakımından tamamen farklıdır. ben daha ilerici ve daha iyi bir uluslar birliği(commonwealth) kurmak istedim, dolayısıyla çok kültürlü ve çok etnik kökenli bir birlik olmak zorundaydı. hitler ise sadece almanlardan oluşan bir birlik oluşturmak üzere doğu avrupa'daki almanları birleştirmek için doğu'yu işgale girişti. bense onu durdurmak için bir dünya savaşı bedeli ödememek gerektiğini düşündüm. almanya ile ingiltere'nin savaşmasındansa rusya'nın uğraşmasını yeğledim. tartışmaları bu alevlendirdi."

    -"öyleyse tarihi bugünden değerlendirdiğimizde ve geçmişe baktığımızda, savaş için hitler'i mi suçluyorsunuz yoksa yahudileri mi?"

    o.m.:"ikisini de suçluyorum. hitler'i sabırsız olduğu ve doğuya işgale gittiği için. biz polonya'ya ancak bir dünya savaşıyla sonuçlanabilecek bir garanti vermiştik. işin doğrusu polonya'yı kurtaracak gücümüz yoktu, kaldı ki kurtaramadık da. yaptığımız anlaşma polonya'ya karşılıksız bir çek vermek gibiydi. polonya veya avrupa'nın öte tarafına garanti vermek gibi gülünç ve felaket getirecek hataları yapmamızı tahrik edenler büyük ölçüde bir kısım yahudilerdi. bu yüzden diyorum ki iki taraf da sorumludur. hitler bizimle diplomasi yapmadan doğuya savaşa giriştiği için, yahudiler de kademeli olarak biz ingiliz politikacıları ancak savaşa girmemizle sonuçlandıracak absürd şeyler yaptırmaya tahrik ettikleri için. tüm bu insanlar muazzam hatalar yaptılar. ben tüm hatalara karşıydım; yahudilere ya da herhangi bir azınlığa yapılan zulümlere de karşıyım, başka ülkelere karşı yerine getirilemeyecek sözler ve garantiler verilmesine de. savaşa bunlar neden oldu."

    -"yahudilere karşı zulmedilmesine karşı çıkmanız ne zaman başladı?"

    o.m.:"şahsen hiçbir zaman zulmedilmesini istemedim ki. ben sadece mitinglerimi yahudi saldırılarına karşı savundum. örneğin 1934 olympia hall mitinginde doğu londra'dan 2 mil yürüyüp geldiler. sonrasında o bölge de bize meyletti ancak o sırada karşımızdalardı.

    -"nasıldı?"

    o.m.:"olympia hall o gün hiç olmadığı kadar doluydu. rekor bir kalabalık beni dinlemeye gelmişti. doğu londra'dan gelen insanlar konuşmayı bozmak için binaya girdiler. bunu engellemek için 1500 kadar siyah gömlekli görevlimiz vardı(birbirlerini tanıyabilmek için siyah gömleklilerdi). kavga uzadıkça uzadı ancak ben yine de konuşmamı bölmeyecektim, bunu onlar yapmaya çalışıyordu zaten.

    daha sonra sinemanın o parlak spot ışıkları kalabalığa yani kavganın olduğu yere döndü. bazı insanlar ahmakça bunu benim istediğimi iddia ettiler. ben daha henüz hiç sahne ışıklarının kendisinden alınıp kalabalığa çevrilmesini isteyen bir konuşmacı duymadım. kavga başladıktan sonra ise tekrar bana dönmesini isteyemezdim çünkü ortalık birbirine girmişti. şüphesiz tüm bu olay sinema şirketi tarafından sahnelenmişti. gazetelere satacak iyi bir hikaye istiyorlardı."

    -"aslında ne olduğundan ziyade nasıl hissettiğinizi merak etmiştim. o an 'işte benim parlayacağım günler de geliyor' diye düşündünüz mü?"

    o.m.:"hiç de bile. halihazırda zaten 7 yıldır büyük kitlelere karşı miting yapıyor ve daha önce hiç o kadar toplandığı görülmemiş kalabalıklara konuşuyordum. bundan 5 yıl sonraki 1939'daki earl's court mitingi bunun iki katı kadar kalabalık ve coşkuluydu. fakat bir o kadar da düzenli ve olaysızdı. çünkü öncesindeki bozgun girişimlerini defetmiştik. bize karşı kaba kuvvet kullanılmıştı, biz de kaba kuvvetle karşılık vermiştik. kaba kuvvetten nefret ederim. birinci savaşta siperlerde ve havada ömrümün sonuna yetecek kadar kaba kuvvete tanık oldum. mitinglerime saldırdıklarında ise ya iptal edecek ya da savunacaktım. ben de bir savunma organize ettim ve bizimkiler kazandı. düzenli yaptığımız mitinglere saldırganlık diyorsanız yegane saldırganlığımız bu düzenleri sağlamaktan ibaretti.

    -"kaba kuvvetten sahiden nefret ediyor musunuz, sir oswald? yoksa sizin gibi bir dava adamının kaba kuvveti hızlı sonuçlara ulaşmada yararlı bir araç olarak tercih edeceğinizi düşünmemiz yerinde mi olur?"

    o.m.:"hayır, hayır. tüm bu saçmalıklar birinci savaşta benim kuşağımı mahvetti. askerin ortalama yaşam süresinin 3 ay olduğu 1914 ve 1915'te havada almanlar'a karşı uçuyordum. tüm arkadaşlarım öldürüldü. daha sonra(yaralanınca) kendi alayımla siperlerdeydim. kelimenin tam anlamıyla bütün kuşağım silindi gitti. birinci dünya savaşı'nda bulunmuş bir adam savaşa ve şiddete karşı hakiki bir nefret duyar.

    bununla birlikte, politik bir hareket kurup da görüşlerini paylaştığın kalabalıklarla konuşurken silahlı birileri gelip de senin buluşmanı engellemeye çalıştığında ne yaparsın? iyi geceler öpücüğü verip 'hoşçakalın ben politikadan emekli oluyorum' mu dersin yoksa kalıp 'bunu yapamazsınız, mitinglerimi savunacağım' mı? ben de sağlam durdum ve mitinglerimi savundum."

    -"fakat şiddet de aslında şiddeti doğurmaz mı?"

    o.m.:"kesinlikle. bize şiddet uyguladılar ve biz de geri uygulamak zorunda kaldık. ancak bundan gurur duymuyorum, tiksiniyorum.

    -"kafanızda nasıl bir kahraman konsepti var, sir oswald?"

    o.m.:"bence kahramanlık öğesi tüm büyük ulusların olmazsa olmazıdır. ingiltere de imparatorluk da cesaretli adamların uzak yerlere gitmesi ve gözüpek işlere girişmesiyle kurulmuştur. fakat bu kavram değerli kimselerin ve insanlığın hizmetinde, yapıcı bir kahramanlık olmalıdır. kahramanlık sadece askerliğe özgü değildir. tıpta ve bilimde muhteşem işler yapmış insanlar var, onlar benim gözümde eşit ölçüde kahramanlardır. bu kahramanlık erdemi bugün genel olarak dünyamızda yoktur. ancak yine de ingilizlerin büyük krizlerde kahramanlık gösterebileceklerine hâla inancım var."
  • ingiltere faşist partisinin başkanlığını yapan ve kuğu fantezisi olan kral bir adamdır
  • hitabet sanatını çok iyi kullanmasıyla vakti zamanının en iyi konuşmacıları arasında gösterilen siyasetçi.

    kurduğu britanya faşistler birliği partisiyle ikinci dünya savaşı öncesi ingiltere’de hayli sempatizan toplamış ama zaman geçtikçe gittikçe keskinleşmesi ve bir çok olaya karışan paramiliter kara gömleklileri kurmasıyla tepki almaya başlamıştır.

    nazi almanyası ve birleşik krallık arasında barış yapılması için propaganda yapmış ve alman ajanlığı suçundan hapse atılmıştır. partisi kapatılmış ve siyasi faaliyetlerine son verilmiştir.

    savaşa kadar göreceli olarak gözde konumda olan britanya faşistler birliği yasaklı ilan edilmiş ve birçok üyesi tutuklanmıştır. mosley, 1943 yılında serbest bırakıldığında, savaş koşulları yüzünden değişmiş bir britanya ve dünya ile karşılaşmış ve ingiltere’den ayrılıp ölene kadar yaşayacağı fransa’ya yerleşmiştir.
  • peaky blinders dizisinin 5. ve 6. sezonlarında gerçek ismi ve gerçek olaylarıyla birlikte anlatılmış faşist ingiliz siyasetçi.

    adam hakkında bilgilendirici bir sürü entry yazılmış ama diziden bahseden olmamış. ilginç.
hesabın var mı? giriş yap