• deaf center'ın 3. ve kendilerini tanımamı sağlayan albümleri. bu albümü bu durumdan dolayı farklı bir köşeye koyup yıllanmasını izleyebilirim, ama bu albümün müzikalitesine ve sunduğu materyale büyük haksızlık olur. albüm normal bir dark ambient'ten daha değişik ve kulakta farklı bir tat bırakıcı bir hava taşıyor. parçalarının içine serpiştirilmiş huzurlu hüzün anlarını saran huzursuz bir atmosfer hakim. max richter-esk piyano vuruşları ve nest'e benzer atmosferik hava -burada grup elemanlarından birinin nest projesini yürütmesi şaşırtıcı değil tabii- ile yarattıkları atmosfer trans-atmosferik bir hava taşıyor. albüm tüm süresi boyunca tek bir atmosfer yaratmıyor, birden fazla atmosfer yaratıyor ve bunları akıllıca geçişlerle kesiştirmesini çok iyi biliyor. piyano vuruşlarındaki huzur ile huzursuzluğun kesişim noktası ambiyans ile teğet, hatta kiriş geçiyor ve alışılmadık, hoş bir tat bırakıyor.

    burada yapabileceğim bir benzetme de, grubun tamamen atmosfer yarattığı olabilir aslında. içindeki insanların hayatlarını -hatta yaşayan bir varlık olduğu dahi şüpheli kafamda albüm tarafından yaratılan atmosferde-, duygularını, jestlerini vermiyor bu parçalar size. yarattığı tamamen cansız veya içinde canlılar bulunan, fakat müziğin asla bu canlılara bulaşmadığı bir atmosfer. bu bağlamda kendimi canlı yaşamdan soyutlayabildiğim ender albümlerden oldu. yaylıların minimal ve yerinde kullanımı ile fevkalade cansız bir atmosfer yaratılıyor. burada kafamda yarattığım bir atmosfer söz konusu değil, bu düşünceleri tetikleyen albümün bizzat kendisi. materyali zihninize tutturuyor ve size neyi anlatmaya çalıştığı hakkında büyük ipuçları veriyor.

    ambient albümlerinin çok kolay harcanabildiği bir zamanda bu denli müzikal ve atmosferik çeşitlilik barındıran bir albümü dinlemiş olmak beni ziyadesiyle mutlu etti. tim hecker'ın -kulvarlar farklı ama derinlik sarhoşu etme bakımından yakın kulvarlardalar- yakın zamanda vurduğu darbeden sonra, bu albümü de dinlemiş olmak baharın gelişini iyice geciktirdi. insanlar sevgililerini alıp sahile inerlerken denizin üstünden gelen hayali bir karanlık görmek aynı his skalasında değerlendirilmiyor tabii. gerçekten çok güzel bir albüm, kendinizi bahara hazırlayamadıysanız, bu sonbahar-kışın melankolisi hafif geldi ise, bu albüme bulaşmanız şiddetle tavsiye edilir.

    not: noise faktörünü unutmuşum aslında. kendisi için de gayet ayrı bir paragraf yazılabilir, ama ben kısacık özet geçeyim. noise albüm boyunca pek de ön planda kullanılmıyor, ama yer yer sinematik müziğin sahnesini büyük oranda işgal ediyor ve verilmek/yaratılmak istenen atmosefere ziyadesiyle katkı yapıyor. noise faktörünü müziğe bu kadar güzel şekilde yedirmiş olmaları da takdire şayan ve müzikal skalada genişliği bir kademe daha artırıyor. bu şekilde albüm korkulacak albümler listesinde yerini alıyor.
hesabın var mı? giriş yap