• tire denilen iplik..
  • yaşanan güzel şeylerin anlamını anlayabilmek için kopması beklenmemesi gereken iplik türü. yaşam ve ölüm karşılıklı iki ayna gibi.. arasında durduğumuzu hatırmalı bazı bazı..
  • bir murathan mungan siiri;
    " kendimize döşediğimiz taşlar
    görünmeyenin piramidi
    başka uygarlıkların saatleriydi kullandığımız
    zehirli yıldızlarını tanıdık gökyüzünün
    kendimizi bile büyüledik piramidimizin giziyle
    petrol kuyusu bütün gün
    rasaşane bütün gece

    koynumuzdaki tılsımı düşürmedik güne
    teslim etmedik kelimeleri
    dar boğazlarda,kör geçitlerde,karanlık dönemeçlerde
    bozuk para kadar kullandık çarşılarınızı
    baktığımız pencereleri kimselere kiralamadık
    uğramadık bir harf için bile mürekkebinize
    yalvaç olmadan,ermiş olmadan gelip geçtik
    karanlık oyların kamusundan
    güvendik sessizliğin derinliğine
    içimiz bölünse de başkalarına
    parçalanmadı kendimize çizdiğimiz yekpare harita
    ömrümüzün yolları
    kırk yıl,kırk yaş,kırk ikindi
    biz her zaman birkaç kişi
    hayatımız piramit,ömrümüz pamuk ipliği
    bilinse de olur artık bilinmese de..."
  • pamuk ipliğine bağlı, sihirli bir yüzük geliyor aklıma, herşeye gücü yetebilecek, ama narin ve şefkatli, sen...

    ipin diğer ucunda bir el var, yüzüğü avucunun içine almayı düşünmeden, nazikçe parmağına takıp mutlu mesut yaşamayı isteyen, ben...

    biliyorum ki, her başarısız denememde incelecek pamuk ipliği, ne olurdu yerçekimi olmasaydı?! ya da yüzük, olanca gücüyle sihrini gösterip parmağıma geçiverseydi ansızın? istemezdim inan...

    tek isteğim, pamuk ipliği yerine halatlarla bağlanmaktı gözlerine. böylece sonsuza kadar denerdik birbirimizin olmayı belki de...

    edit: çok aptalmışım... yazdıklarım bakidir, lakin yazılan kişi imha edilmiştir sessizce... yani kalan benim güzelliğimdir, bir de kıymetimi bilenlerin...

    ben büyüdüm editi: meğer imha edebilmek için yazılan kişiyi, önce kendini imha etmek gerekirmiş, meğer gözler arasındaki pamuk ipliği zamanla halata dönüşüyormuş farketmeden...
  • (bkz: kılcal damar)
  • pamuk ipliğine bağlı hayatlarımız. ancak inceldiğinde umutlar, gözyaşları, dualar ile kopmasın diye çırpındığımız anda fark ediyoruz yaşamın tutunduğu bu pamuk ipliğini.

    kaçımız ölüm gerçeğini ciddi anlamda benimseyip hareket edebiliyor? küçücük bir sebepten karşımızdakine bağırıp çağırdığımız noktada onsuz kalsak ne yaparız diye düşünüp bütün sinirimizin sevgiye dönüştüğünü hissettiğimiz oldu mu hiç? her şeye rağmen kin tutmamayı başarabilmek, sarılmak, bazen inadı, gururu bir kenara bırakıp dünyaya insanları üzmek için değil başkalarının hayatlarını iyi yönde anlamlandırmak için geldiğini hissetmek… peki bunları başarmayı deniyor muyuz? ölümün alevi yakmaya başladı mı içimizi bütün pişmanlıklar, dövünmeler boş. bu aşamada ne kırılmış kalpler onarılabilir ne de kopmak üzere olan pamuk ipliğine düğümler atılabilir.

    benmerkezcilik benimsenerek geçirilmiş seneler son yolculuğumuzda bize eşlik etmeye mahkûm. giderken ben’in merkezine neleri toplamışsak alır götürürüz. oysa insan ömründen çok daha fazlasını bırakabilmeli ardında. hayatını anlamlandırdığı birileri olmalı, senler, sizler, bizler ve onlar olmalı. bir çocuğun güzel anılarında onunla beraber büyüyen abla/abi olabilmeli. veda anında söylenen “seni unutmayacağız”’lar zamanla “seni unutmadık”’lara dönüşebilmeli.
  • yeni şafak'ın televizyonu tv net'te her pazartesi 21.20-23.00 arasında canlı yayımlanan yeni bir tartışma, yorum programı.

    sadık ünay, fahrettin altun ve akif kayapınar yapıyor programı. her hafta bir de konuk alıyorlar. ilk haftanin konugu ali murat yel'di. bu haftanın konuğu ise bekir berat özipek... tarih, toplum, siyaset, ekonomi vs. gibi konularda konusuyorlar. gencler dinamikler, belli ki kanlari kipir kipir. ben sevdim sahsen. bu hafta olan programda bekir berat ozipek'in şovu vardi. adamin sanki damarlarinda kan akmiyor, ya da akiyorsa da soguk akiyor. trake solunumu yapiyor gibi sanki. biraz jest katsan konusmana, biraz mimik. karsisinda oturdugun genclere biraz ayak uydursan super olmaz miydi? ama sozlerini dinledikce insan hak veriyor bu hocamiza. tebrik ederim.

    reklam metni gibi olmus simdi okudum da yazdiklarim. biraz da olumsuz konusalim. simdi nedir hoca simdi bu pamuk ipligi. bu kisma kafam takildi. yeni nesil haber kanallarinda enteresan isimler bulma yarisi var gibi. bugun de baska bir programda meksika siniri diye bir isim gordum. ben boyle yeniliklere hazir degilim galiba. ben hala, haber programi yapiliyorsa 'haberler', tartisma programi yapiliyorsa 'acik oturum' ismi konulmasi taraftariyim. bu isimlere pek bir mana veremiyor benim yasli dimagim.
  • orijinal adını hiç öğrenemediğim tek kanallı trt'nin seksenli yıllardaki en gerilimli dizilerinden idi,
    bir grup insan bölümler boyunca koptu kopacak teleferik hattında kalmışlardı.
  • insan hayatının bağlı olduğu nesne. inanmayanlar buyursun...

    hiç düşündünüz mü, gün içerisinde kaç kez ölümle burun buruna geliyorsunuz? somutlaştıralım; mesela merdivenden inerken ayağınız bir an takılıp düşecekken son anda ayakta kalabildiniz oldu mu hiç?

    aslında, birçoğumuzun hemen her gün yaşadığı şeyler bunlar. ancak, "kaza" gerçekleşmediği için önemsemeyiz, öylece geçiştiririz.

    şimdi bir de tersinden düşünmeye çalışalım. her gün olduğu gibi evinizin/işyerinizin/alışveriş merkezinin merdivenlerini bir bir çıkıyorsunuz/iniyorsunuz. yine, günlük hayatta sık sık olduğu gibi ayağınız merdivene/herhangi bir cisme takılıverdi. düştünüz. düşerken sert bir şekilde kafanızı merdive vurdunuz. beyin kanaması geçirdiniz. hastaneye kaldırıldınız. kurtarılamadınız ya da kurtarıldınız ama artık vücudunuzun bazı fonksiyonları çalışmayacak ve ömrünüzün kalan kısmını bu şekilde tamamlayacaksınız.

    iyi ihtimalle ölmediniz; ama beyninizin bir kısmı hasarlı olduğu için felçli kaldınız. artık bakıma muhtaçsınız. çalışamadığınız için ekonomik darboğazdasınız. masraflarınız ve bakım işlemleriniz, ilaçlarınız için para bulamıyorsunuz. sizinle ilgilenenler, artık sizden sıkılmaya başladı. istemeyerek de olsa bir an önce sizden kurtulmak istiyorlar ama bunu size söyleyemiyorlar. ancak siz bunu anlıyorsunuz. derken, artık fazla yük olmamak ve bu eziyetten kurtulmak için hayatınıza son vermeyi düşünmeye başlıyorsunuz.

    ve bir gün, evinizden ağıtlar yükselmeye başlıyor. öldünüz.

    (...)

    geriye sarıyoruz... "her gün olduğu gibi evinizin/işyerinizin/alışveriş merkezinin merdivenlerini bir bir çıkıyorsunuz/iniyorsunuz." sendeliyorsunuz, ayağınız takılıyor ve zor bela yanınızdan geçen birine tutunarak ayakta kalmayı başarıyorsunuz. ve hiçbir şey olmamış gibi yolunuza devam ediyorsunuz...

    basit bir senaryo ürettim. anlatılanlar imkansız mı? hayır. peki hergün, imkansız dediğimiz ölümlerle karşılaştığımız oluyor mu? evet.

    diyeceğim o ki, insan hayatı gerçekten de pamuk ipliğine bağlı... bunu bilerek yaşamaya bakın...
hesabın var mı? giriş yap