*

  • sarfeden kisiye daha gerisini getirmeden atma recep din kardesiyiz demenin gerekli hatta farz oldugu söz.
  • para pula donusmeden onceki zaman...
  • paranın değerli olduğu zamanları anlatan bir sözcük. 90'lı yıllarda yüksek enflasyonla birlikte paranın iyice değersizleştiği zamanlarda dedem çok kullanırdı bu lafı.

    - dede sen evini kaça almıştın?
    + 12 bin lira yavrucum.
    - vay be amma ucuzmuş!
    + ama o paranın para zamanındaydı. maaşım 150 liraydı.

    şeklinde diyaloglar yaşardık dedemle.

    ama artık paradan 6 sıfır atıldığı için aynı durumun tersini biz çocuklarımızla yaşayacağız muhtemelen.
  • anlatanların bir çoğunun o dönemde almadığı bir arsa - daire olmu$tur. günümüzdeki emlak fiyatlarındaki astronomik artı$ı görünce de iç geçirme anlamında bu söz öbeğini kullanırlar.

    "- paranın para olduğu zaman, almadım $uradan bir arsa / daire $imdi kö$eliktim $erefsizim."
  • 'buralar hep sahildi, denize girerdik, sonradan doldu' nun ufak kardesi. bu ikisi ayni muhabbette gecmezse o gun karacucenin laneti ustunuzde olur.
  • genellikle maa$/ucret kar$iligi cali$an kimselerce sarf edilir bu soz. para "para" olsa da olmasa da servet her zaman servettir cunku.
  • böyle bir zaman yoktur efendim. hep bir önce ki jenerasyonların uydurmasıdır. yok neymiş 20 liraya ev alınıyormuş amına koyim alsaydın o zaman aldığı maaş 20 kuruş tabi. o zaman da. hiç o zaman aldığı maaştan bahsetmezler bunu söyleyen insanlar. para her zaman para işte varsa var yoksa yok. sonra yok efendim 10 liraya araba, 25 liraya dutluk falan. la yörü git.
  • şavkar altınel'in bir şiiri.

    "sylvia plath'in ariel'ı duruyor kitaplığımda,
    71'de ilk avrupa'ya gittiğimde alınmış.
    on yedimdeyken "çok ciddi ve entellektüel"dim;
    fısıldaşan turistlere kaş çatarak
    müzelerin parke gıcırtılı sessizliğinde
    dikilip durdum o yaz,
    notlar aldım, anılarımı yazdım.

    türkiye'ye döndükten sonra
    dört kişi "kamp kurduk" tatil boşu bir katta
    (plath'ı da aldım yanıma).
    briç oynadık günlerce,
    iskambiller takvim yaprakları gibi
    kayıp gitti parmaklarımızdan;
    çikolata ile konyak içtik
    ve uzaklardan tek tük korna seslerinin
    geldiği o tozlu, dingin akşamlarda
    içimizde garip bir ölümsüzlük duygusuyla
    oturduk balkonda
    karanlık derinleşirken arasında apartmanların,
    denizin usulca
    bir kumsaldaki kabukları örtmesi gibi...

    40 peni vermiştim ariel'a topu topu:
    bu bolluk inanılmaz geliyor şimdi."

    oysa sezai karakoç ne demişti balkon şiirinde:

    "çocuk düşerse ölür çünkü balkon
    ölümün cesur körfezidir evlerde".

    altınel, balkondan düşmüş ama ölmemiştir. devam altınel.
  • ülkemizde 80'li yıllar öncesine tekabül eder. ne yaptıysanız o dönemde yapmışsınızdır sonrası laf-ı güzaftır.
hesabın var mı? giriş yap