*

  • kalabalıktı bugün istanbul adalet sarayı(!).

    10. ağır ceza mahkemesi'nin bulunduğu 3. kat b blok civarında koridorlar hınca hınç doluydu. öte baştan görünce kalabalığı, "ferhat, berna ve utku" dedim kendi kendime. inceden seyirttim, ama yine de emin olmayarak. bu aralar olacağını biliyordum da, kafam olmuş reşadiye modunda olmamdan mütevellit, tarihi unutmuştum. ama alnı çatkı dolu kadınlar, gür bıyıklı erkekler, her türden kolaj oluşturmuş öğrencileri gördüğüm an "evet" dedim içimden. yine de birine sordum, ama sanırım alakasız biri olacak ki, "bilmiyorum" dedi.

    emindim ama yine de. kapatılmış koridorun girişinde, fino köpeğinin süs görevini talihsizce ifa eden özel güvenlik görevlileri.

    emindim. arkamı döndüm, kaç yıl yiyeceklerini düşünerek.

    canavar, şaşırtmadı.

    canavar, yine kan döktü.

    canavar, hukukun yine ırzına geçti. yasallığı azmettirerek.

    ama bilmiyorlar ki, vazgeçmeyeceğiz. korkmayacağız. yalnız bırakmayacağız.

    insan onurundan vazgeçer mi?
  • adaleti, toplum üzerinde baskı aracı olarak kullanan, toplumun bilinçaltına bu tür çağ dışı adalet yorumlarıyla otosansür mekanizmasını yerleştiren; düşünmeyen, irdelemeyen, ses çıkarmayan, kabullenen, karışmayan, konuşmayan, görmeyen, duymayan, bir nevi ağaç gibi yaşamını sürdüren insanlar yetiştirme yolunda atılmış bir adım daha.

    "düşünüyorum öyle ise yokum" dedirtene kadar devam edecek bu tür uygulamalar. onların ağzıyla konuşmaz, onların kafasıyla düşünmez, onların yolundan gitmez isen başına gelecekleri tahmin bile edemezsin demeye getiriyorlar. bir avukat olarak kokuşmuş bir adalet düzeni içerisinde yolumu!! bulmaya çalışmaktan iğreniyorum.
  • http://www.hurriyet.com.tr/gundem/20718454.asp

    başbakan recep tayyip erdoğan’ın konuşması sırasında “parasız eğitim istiyoruz, alacağız” yazan pankart açan berna yılmaz ve ferhat tüzer’e 8 yıl 5 ay 20’şer gün hapis cezası verildi. iki gencin arkadaşı utku aykar da ‘örgüt propagandası’ suçlamasıyla 2 yıl 2 ay 20 gün hapisle cezalandırıldı. 19 ay tutuklu kaldıktan sonra 6 ekim 2001’de tahliye edilen iki genç, yargıtay’ın kararı onaması halinde 56 ay daha cezaevinde kalabilir. davanın beraat isteyen bir önceki savcısı kasım ilimoğlu, “iddia makamının amacı, gerçeğe ulaşmaktır, sanığı cezalandırmak değildir” dedi.

    radikal gazetesi'nden ismail saymaz ve fatih yağmur'un haberine göre, gençlik dernekleri federasyonu üyesi ferhat tüzel, berna yılmaz ve utku aykar, 14 mart 2010’da istanbul’da yapılan roman kurultayı’nda pankart açınca tartaklanarak gözaltına alındı ve ‘yasadışı örgüt üyeliği’ savıyla tutuklandı.

    anayasal hak

    10. ağır ceza mahkemesi’ndeki davanın 25 mayıs 2011’de görülen duruşmasında savcı kasım ilimoğlu, şu gerekçeyle beraat istedi:
    “anayasada düşünceyi açıklama özgürlüğü ile gösteri ve yürüyüş düzenleme hakkı ayrıntılı olarak anlatılıyor. silahsız ve saldırısız toplantı ve yürüyüşler önceden izin almadan yapılabiliyor. sivil toplum örgütlerinin ülkemizde sıkça görülen kötüye kullanılmaları ve yönlendirilmeleri konusunda bireyi koruyacak önlemlerin ve iyiyi kötüden ayıracak ölçütlerin devlet tarafından alınması gerekir. kapatma ve yasaklama kararı bulunmayan dernek ve sivil toplum örgütlerinin eylemlerine katılan sanıklara sırf katılımlarından dolayı ceza sorumluluğu yüklenemez.”

    bu mütalaaya rağmen iki genç tahliye edilmediği gibi, savcı ilimoğlu özel yetkisi kaldırılarak büyükçekmece adliyesi’nde görevlendirildi. ve iki genç ancak, 19 ay tutuklu kaldıktan sonra 6 ekim 2011’de serbest bırakıldı. ilimoğlu’nun yerine atanan savcı adem özcan mütalaayı değiştirerek, “bu sanıklar terör örgütü üyeleridir” dedi ve 15 yıl hapis cezası istedi.

    ‘canavar’ tartişmasi

    davanın son duruşması ise dün görüldü. duruşmada, avukat taylan tanay ile üye hâkim aytekin ozanlı tartıştı. tanay’ın, “başbakan, ‘bu mahkemeler canavara dönüştü’ dedi. gerçekten de canavara dönüştü” sözüne hâkim ozanlı, “biz canavar mıyız?” diye çıkıştı. tanay da “başbakan’ın bir tespitini aktardım” diye yanıt verdi. tanay, karar sonrası yaptığı açıklamada ise “bu kararı ileri demokrasinin yansıması olarak görüyoruz. anayasal haklarını kullanmanın cezası, 8 yıl 5 ay hapis” dedi.

    giden savci: görevimiz ceza vermek değil

    radikal, ferhat ve berna için beraat istedikten sonra görev yeri değiştirilen savcı kasım ilimoğlu’na kararla ilgili görüşünü sordu. ilimoğlu, mütalaasının arkasında durduğunu belirtti. dosya kendisindeyken, soruşturmanın genişletilmesi ve bir gizli tanığın dinlenmesi yönündeki taleplerinin de, tahliye ve beraat talepleri gibi geri çevrildiğini anımsatan ilimoğlu, “iddia makamının amacı, gerçeğe ulaşmaktır, sanığı cezalandırmak değildir” dedi.
    mütalaasının ceza hukuku, aihm içtihadı ve anayasa hukuku açısından doğru bir mütalaa olduğunu belirten ilimoğlu şöyle devam etti:

    ‘hukukun özü yok olur’

    “mahkemenin bir konuyu tartışması ayrı, mahkûmiyet ayrıdır. iddianameyle düzenlenmesi gereken delillerin dışında, (karar için) çok daha ciddi delillerin olması gerekir. hukukun burada yaratılması lazım. hukuku yaratan mahkemelerdir. türkiye’de terör var. molotofkokteylleriyle yananlar var. fakat bununla mücadelenin, insan haklarının, hukukun temel unsurlarının korunması, temel hakların etkin şekilde korunmasıyla yapılması gerekir. bu, teröre karşı müsamahalı davranılması değildir. terör ve terör odaklarıya mücadele edilmesi gerekir. ama usul kurallarının etkin uygulanması gerekir. bununla mücadele ayrı bir şey, demokratik hak ve özgürlüklerin ihlali ayrı şeydir. son derece hassas, anayasal hakların özüne dokunulmayacak şekilde mücadele gerekir. aksi takdirde hukukun özünü yok etme sonucu doğabilir.”

    ilimoğlu, mahkeme kararına doğrudan girmezken, “mütalaam, dosyanın incelenmesiyle verilmiştir. bahsettiğim çerçevede terörle, odaklarıyla mücadelede doğru çözüm, verdiğim mütalaadır. sivil toplumun kendi iradesi ve düşüncelerini yansıtabilmesi lazım” dedi.

    ilk savci beraat istemişti ama...

    savcı kasım ilimoğlu, mayıs 2011’deki mütalaasında, ‘sivil toplum örgütü eylemine katılmanın tek başına suç oluşturmayacağını’ savunarak, berna ve ferhat için beraat ve tahliye istemiş, ancak hemen ardından görev yeri değiştirilmişti.
  • alternatif evrende o pankartta "başörtülü eğitime özgürlük istiyoruz" yazdığı için başbakanlık konutunda ağırlanmaya dönüşebilecek ceza
  • 70 kusur milyonluk bir ulkede gorev yapan bazi hakim ve savcilarin ifade ozgurlugunden hicbir sey anlamadigini ortaya koyan cezadir.

    herhangi bir gelismis ulkede boyle bir olayi insanlar ruyasinda bile gormez. anlatsak inanmazlar. durum bu kadar vahim, bu kadar kotu.

    iyi uykular guzel guzel binalar, yollar ve adliye saraylari yapan ortadogu ulkesi. yuzyillarca batinin antidoktrini oldun. tanzimattan sonra bir 100-150 yil kadarcik acaba bu insanlar uygar toplumlarla birlikte hareket edebilir mi sorusunu sordurttun. ama su ceza benim icin bu sorunun yanitidir.

    gittigim yerlerde, tanistigim insanlara turk mutfagini ve muzigini anlatirim, anlatmaya da devam edecegim. ne yapayim, seviyorum sucuklu yumurtayi, mantiyi, baglamayi, kanunu. ama bana orada insanlar neler yapar, nasil yasarlar diye sorarlarsa bundan sonra tek bir sey derim:

    (bkz: kuzey kore)
hesabın var mı? giriş yap