• yeni sezonda ekim ayının ilk haftasından itibaren moda sahnesinde sahnelenmeye başlayacak oyun. mert fırat, didem balçın ve volkan yosunlu'nun oynadığı oyunun yönetmeni tabii ki kemal aydoğan. ilk hafta indirimli olan biletler 1 eylül 11.00'da satışa çıkacak.
  • dün akşam itibariyle moda sahnesi'nde izlediğimiz güzel oyun. insan eliyle çekilen yapay sınırların saçmalığını trajikomik bir öykü eşliğinde sunuyor bize. volkan yosunlu ve didem balçın'ın doğal performansları oyunu güzelleştiren etmenlerden. fakat oyunun asıl komedi odağını mert fırat'ın şahane sınır polisi tiplemesi oluşturuyor: tam bir anadolu çomarı olan bu arkadaşın şivesi olsun, mimikleri olsun, pek değerli amiri (!) corc'la muhabbetleri olsun hepsi müthiş eğlenceliydi ve oyun boyunca bize defalarca kahkaha attırdı. bana yer yer cem yılmaz'ın gora-arog'daki arif tiplemesini anımsattı, acaba bu durum mert fırat'ın cem yılmaz'la iş bankası reklamlarında birlikte çalışması sırasında samimiyeti ilerletmeleri sonucunda mı oldu, yoksa ben kendim mi ikiliyi birlikte görmekten ötürü alaksızca benzerlik kuruyorum, o kısmı bilemedim. sonuç itibariyle izlenesi, bol bol gülünesi ve üzerinde düşünülesi bir oyun olmuş, emeği geçenlerin ellerine sağlık. ekim ayı boyunca moda sahnesi'nde seyredebilirsiniz efenim.
  • moda sahnesi'nde bugün izledim. mert fırat, volkan yosunlu ve didem balçın tarafından sahnelenen oyun keyifli vakit geçirmek isteyenler için bire bir. mert fırat'ı antonyus ve kleopatra'da canlandırdığı sezar rolündeki performansıyla hatırlıyorum ben ama izlediğim iki komedi oyununda da çok başarılı. komedi oynamayı seviyor, belli.

    lakin oyunun yalnızca eski türkiye yeni türkiye tartışmalarını, akp dönemini falan eleştirdiğini düşünmek de saflık olur. bana kalırsa oyundaki asıl eleştiri arthur ve olivia ile simgelenen istanbul'da kadıköy fenerbahçe, izmir'de alsancak karşıyaka, ankara'da çankaya ümitköy civarlarında ikamet eden içinde bulunduğu sistemden kopuk, fazlasıyla bireysel ama edilgen hayat yaşayan ve "bisiklet sürücüsü" kitlenin kayıtsızlığınaydı.
  • politikanın tadını kaçırmadan, mizahı fazla sulandırmadan şeker mi şeker sorgulama sunuyor izleyiciye. bu sezonun izlenesi oyunlarından bir tanesi.

    gelelim oyundan izlenimlerime:

    - didem balçın'ı izlerken, nefes kontrolünün ne şahane bir şey olduğunun idrakine vardım. o ses hiç mi titremez arkadaş?

    - mert fırat'ın bıyığının takma olduğunu umuyorum.

    - o çiğdemleri kim temizleyecek dekordan?

    neyse bunlar benim kendi okbşeylerim elbet, benden başkası takılmaz muhtemelen.

    ufak bir hatırlatma daha:

    bilmeyenler için söylüyorum, moda sahnesi'nin bilet fiyatları özel tiyatrolar içinde en makul olanlardan. üstelik bu yıl da zam yapmamışlar; tam bilet 35, öğrenci (sanıyorum) 20 tl. yani öyle iç geçirip de gidemeyeceğiniz bir yer değil.
  • 2 ekimden itibaren moda tiyatrosunda oynanmaya baslanan guzel oyun.

    oyuncularin performansi hic dusmedi gercekten. inanilmaz bir enerjileri vardi. mert firat'a olan hayranligim iki kat daha artti. ayrica cirkin biyigina ragmen begendim kendisini, hala cok tatli adam.

    benim fark ettigim tek problem sesti. asiri yuksekti hoparlorden gelen sesler, ayari mi sasti yoksa bilerek mi yaptilar bilmiyorum ama rahatsiz ediciydi.

    sinirlar ve ozgurluk uzerine kafa yormak isteyenlere izlemesi tavsiye olunur.
    dipnot:
    --- spoiler ---
    sex is interesting but not totally important
    --- spoiler ---
  • bugün izlediğim tek perde olmasına şaşırdığımız sanki iki perde olsa daha içimize sinecek gibiydi de neyse artıkın efenim mert fırat güldü geçirdi evet! volkan yosunlu'nun vermek istediği mesaj,konu çok havada kalmıştı biraz daha derine inilip konu güzel işlenebilirdi sınırların yalnızca duvardaki haritada olmasına dair veya ördek olarak dünyada olup bitenden bir haber yaşayarak dahil etme kendini yaşama. didem balçın'ı ilk defa izleme şansı buldum ve tiyatro sever olarak beğendik efenim.
  • sınırlar, otorite, devletler, bürokrasi saçmalığı, güya kendi kararlarını alan "birey olma" masalıyla oyalanma halimiz, apolitikliğin neden sonsuza dek süremeyeceği, emri yerine getirenin bu emri neden ve nasıl emri verenden daha çok sahiplendiği, ilişkiler vs. derken epey bir yere dokunan, bolca güldüren oyun.

    --- spoiler ---
    "bu sınır birdenbire nerden çıktı böyle?" diye memura kızan kadına, memur sınırların hep var olduğunu, neden şimdi rahatsız olduğunu sorarken, etraftaki "çimlere basılmaz", "buraya girilmez" vb uyarı levhalarını göstermesi akla wristcutters a love story filmindeki uyarı levhalarını tahrip eden kadın karakteri getirdi.
    --- spoiler ---

    oyunun başında ve sonunda çalan şarkı için şöyle
  • kimsenin çıkıp da "aga biz ne yapıyoruz" diye sorup sormadığını merak ettiğim oyun. bugün moda sahnesi'nde seyrettim.

    oyun o kadar didaktik ki; kör göze parmak şeklinde insanın gözüne sokuyor tüm mesajlarını. temel olarak değindiği konular; bürokrasi, emre itaat (detaylı şekilde incelemek için milgram deneyi), birey olma, özel ilişkilerde sınır, fedakarlık ve birey olma, etrafımızdaki sosyal ve politik sınırlar, militarizm olarak özetlenir ve bunları tek perdede 80 dakikada verdiğini düşünürsek nasıl dolaysız anlatım seçildiği de tahmin edilebilir. hani tiyatro izleyicisinin alımlama yeteneğinin biraz daha gelişmiş olduğunu ve bu kadar da salağa anlatır gibi anlatmanın keyfi kaçırdığı gibi can sıktığını da düşünüyorum.

    oyunculuklar başarılıydı ama şöyle seyirciyi tutup yerden yere çalacak bir sahne de yoktu, metin oyunculara bu şansı vermiyordu. fazlasıyla karikatürize karakterlerin ayaklarını yere bastırabildikleri ölçüde başarılı buldum.

    oyunun mizahi tarafı zekice esprilerden ziyade oyuncuların şahsi performansları ve mert fırat'ın anadolu ağzıyla ( bu arada karakter isimleri dahi türkçeleşmemişken, karakterlerin anadlu ağzıyla konuşması da bana feci rahatsızlık hissi veriyor ) konuşmalarına dayanıyor.

    velhasıl, kendi çizgileri dahilinde hiçbir eksiği olmayan, hatta başarılı sayılabilecek bir oyun olmakla beraber, belki amatör bir tiyatro grubundan izlesem daha olumlu ve sempatik yaklaşabilirdim fakat moda sahnesi'nde sezonun yeni oyununu (hatta kendi adıma sezonun ilk oyunu) izlediğimi düşününce ürperiyorum.

    bilmiyorum, mert fırat'tan, kemal aydoğan'dan, moda sahnesi'nden bahsetmesek beklentim daha düşük olurdu, daha memnun ayrılırdım.

    oyuncuların ve sahnenin ağırlığıyla oyun bir süre daha ilerleyebilir ama umarım tez vakitte, en azından sezonun ikinci yarısına başka bir oyunla girerler.
  • ekim ayı boyunca moda sahnesi'nde sahne alacak olan, oldukça komikli, bol kahkahali ve güzel mesajlar veren oyun. yazarı kieran lynn, çevirmeni yeşim gökçe, yönetmeni ise kemal aydoğan. didem balçın ve volkan yosunlu oyunculukları etkileyiciydi ve seyirciyi hep canlı tuttular. mert fırat ise kesinlikle daha çok komedi oyunda yer almalı. ( her ne kadar kalbimi başka dilde aşk filmindeki dramatik rolüyle fethetmiş olsa da. )
    --- spoiler ---

    çekirdek-çiğdem diyaloğu ile izmir'e yapılan ince gönderme bir izmir'li olarak beni baya güldürdü. oyunun günümüz sorunlarına uyarlaması ise oldukça yerinde olmuş, gündemin trajikomedisi biraz olsun gergin bünyemizi rahatlattı.
    ayrıca mert fırat kendi totosunu tokatladıkça o tokadı biz yemiş sayıldık! abi sen nesin ya? *

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    dürüst adamın kız arkadaşı olmaz
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap