• pietro germi 1914 yılında genova’da doğdu. annesi terzi, babası ise fabrika işçisiydi. genç yaşta roma’ya gelen germi, sinema merkezinde oyunculuğa başladı. daha sonra yönetmen allessandro blazzetti ’nin yardımcılığını yaptı. italyan sinemasında yeni gerçekçilik akımının başlaması, germi’nin ilk filmlerini çevirdiği yıllara denk gelmektedir. germi, yeni gerçekçiliğin öncü yönetmenleri olan rossellini, de sica ve visconti ’ye oranla sinemaya daha geç adım attı. nitekim yönettiği ilk iki filmi il testimone (şahit ,1945) ve gioventu perduta (kayıp gençlik,1948) türün diğer örneklerine oranla daha sönük filmler olarak kalmışlardır. yeni gerçekçilik akımı arasında sayılan diğer filmleri in nomme della lege (kanun namına,1949) ve il cammino della speranzia (umut yolu,1950) ise akımın geç örneklerinden sayılırlar. bu filmler duraklama çağına giren yeni gerçekçiliğe pek fazla bir şey katmasa da akımın durgunluk döneminde itici bir rol oynayabildiler. bu iki film , yeni gerçekçiliğin tipik savaş sonrası italyan toplumunun sefaletine değinmesinin yanında amerikan tür filmlerinden özellikle westernlerden etkiler taşır. umut yolu , visconti’nin yer sarsılıyorunun yanında, yönetmenin hayranı olduğu john ford ’ un gazap üzümleri filmiyle de benzerlikler taşır. kanun namına ’da da aynı şekilde westernlerdeki adaleti korumakla görevli şerif’in yerini savcı almıştır. öteki yeni gerçekçilerden ayrılıp hollywood sinemasının anlatım kurallarını benimsemesi, bu anlatım rahatlığının filmlerinin gördüğü büyük ilgide önemli pay sahibi olarak görülmektedir.
    germi’nin ilk önemli çalışması sayılan in nome della legge’nin başrollerinde yeni gerçekçi sinemanın önde gelen oyuncularından massimo girotti ve june salinas yer almaktadır.
    --- spoiler ---
    sicilya’nın kıraç yoksul bir kasabasına atanan genç savcı guido schiavi , halefinin yaşadığı ve çözemeyip bırakıp gitmek zorunda kaldığı kasabada, hukuğun işlevsizliğini kırmaya çalışır. adaleti sağlamaya inançlı savcı guido’nun karşısındaki en güçlü rakip, zengin kasabalılar, mafya ve bu ikisinin sindirdiği ve sessiz kalmayı tercih eden köylülerin cahillikleridir. “adalet” yerine ortada mafya kurallarının keyfiliği işlemektedir. fakat kasabadaki tüm kesimlerle bir araya gelen savcı roma’nın yasalarını uygulamaya kararlıdır. sorunların üzerine gittikçe tüm meselelerin, baron adlı kasabanın önde gelen zengininin maden ocağını yasal olmayan yollardan kapatmasından kaynaklandığını ve bu durumun köylüleri yoksulluğa ve suça ittiğini anlar . baron tarafından kendisine önerilen rüşveti red ederek, madenin açılması yolunda çaba gösterir. hukuğu yerleştirmek için verdiği bu mücadelede bir diğer düşmanıda

    mafyadır. sicilya’nın razı gelinen olgusu mafya, savcı guido’ya çözümün onsuz olamayacağını kendi yöntemleriyle anlatır. duygusal bir ilişki yaşadığı baron’un karısıyla terk etmeye karar vermişken arkadaşlık ettiği genç bir köylününün bir mafya üyesi tarafından keyfi bir şekilde vurulduğunu öğrenir. bunun üzerine kasabaya geri döner ve bütün kasaba halkını kilise meydanında toplayarak, mafya olgusunu, kasabanın yaşadığı yoksulluğu ve tüm çekilen acıların yaşadıkları sessizlik olduğunu kasaba halkına vurgular. bu konuşmanın ardından mafya’nın şefinin “kimse bize şimdiye kadar böylesine hakaret etmemişti ama sen doğru söylüyorsun ve hukuk okuyan oğlumunda senin gibi olmasını isterim, suçluya gereken cezayı vereceğiz” sözleri mafya olmadan sicilya’da roma’nın yasalarının sağlanamayacağını vurgular niteliktedir.
    --- spoiler ---

    germi’nin bu filmi çekebilmek için senaryo’yu mafyanın denetiminden geçirdiği ve filmde mafyanın kendine göre yasaları oldğunu vurgulamak zorunda kaldığı belirtilir.

    umut yolu’nda ise germi, visconti gibi alt sınıf sicilyalılara gösterdiği yoğun sempatiyi açığa çıkarır. visconti’nin yer sarsılıyor’undaki balıkçıların yerini umut yolunda sömürülen kükürt madencileri almıştır.
    --- spoiler ---
    madenleri patron tarafından kapatılıp işsiz kalan sicilyalı madenciler fransa’ya doğru uzun bir yolculuğa çıkarlar sonradan kendilerine katılan bir kanun kaçağının onları dolandırmaya çalışmaısının anlaşılmasına karşın içlerinden kararklı olanlaraı yollarına devam eder ve fransız sınır polisinin hoşgörüsü ile sınırı geçmeyi başarırlar. sicilya’lı madencilerin yeni bir yaşam için fransa’ya yaptıkları destansı yolculuk, westernlerdeki beyaz yerleşimcilerin destansı yolculuklarını andırır. ve yine tür filmlerinin tipik özelliklerinden olan kahramanlara ve kahramanların ilişkilerine odaklanmak umut yolunda da yer alır. örneğin , saro (ralf vallone ) işçilerin lideri ve üç çocuklu dul birisidir. barbara (elena varsi) gruba sonradan katılan kalbi iyilik dolu bir fahişedir. ve vanni ise barbara’nın kanun kaçağı aşığıdır. böylece yeni bir yaşam için başlatılan umut yolculuğu soylu kahraman (saro) ile kötü adamın (vanni) zafer ödülü olarak barbara’nın aşkını alacağı bir karşılaşma ile birleştirilir, film bu yönde gelişir. western’de olan silah düellosunun gerilimi, geleneksel sicilya bıçak dövüşüne dönüşür. western’in tipik kodları, “silahşörler” , germi’nin filminde “kırsal silahşörler ” olarak yer alırlar.
    --- spoiler ---

    “umut yolundaki” melodramatik çağrışımlar germi’nin 1950’ler boyunca dramaya yönelmesinin habercisidir adeta. filmin başlangıcındaki “yer sarsılıyor” u andıran kıraç, beyaz sicilya çekimleri ile kocalarının madenden çıkmasını bekleyen siyahlar içindeki kadınların oluşturduğu zıtlık, işçilerin amaçlarına ulaştıktan sonra yine fransa alplerinin beyaz kar manzarasının içinde kadınların siyah elbiselerinin zıtlığı şeklinde tekrar verilmesi, hayatın yeni olduğu fakat işçiler için hayat şartlarının değişmeyeceğini sembolik bir çağrışımla verir.
    germi 1950’lerde dram türünde örnekler vermiştir. italyan sinemasının pembe yeni gerçekçilik olarak adlandırılan bu döneminde germi’nin çevirdiği ve senaryolarında federico fellini ’nin de katkıda bulunduğu la citta si difende (kent o kendini savunuyor, 1951) ile il brigante di tacca del lupo (tacca de lupo haydutu, 1952) adlı filmlerinde john ford westernlerinn etkisi görülmeye devam eder. il ferroviere (demiryolcu, 1956), l’uomo di paglia (beş para etmez,1958) ve un maledetto imbroglio (1959-cinayet gerçekleri) filmlerinde ise başrolleri kendisi oynar. germi’nin bu filmleri “anlatıcının toplumsal sorunları deşmek yerine , kişilerine insancıl bir biçimde yaklaşan filmler” olarak rekin teksoy tarafından değerlendirilmektedir. gerçeklere ayna tutmakla yetinmeyip bildirisi olan bir sanatçı kişiliğinde kendisindende bir şeyler kattığı filmlerdir bu dönem filmleri .
    un maledetto imbroglio’da germi sinemasının olgunlaştığı görülmektedir. bir polisiye olan bu filmde, yeni gerçekçi karakterlere ve anlatım tarzının yanısıra, yönetmene asıl ününü kazandıracak olan “italyan usulü komedi” tarzının toplumsal satir örneklerinede rastlanır .
    bu dönem filmlerinden il ferroviere (demiryolu işçisi, 1956), elliler boyunca çevirdiği filmlerin tipik özelliklerini taşır .
    --- spoiler ---
    germi’nin kendisinin de başrolde oynadığı filmde, bir tren makinisti olan andrei marcocci (pietro germi), üç çocuğu ve karısı ile birlikte küçük bir italya kasabasında yaşamaktadır. çocuklardan küçük sandro (edoardo nevola) hem yaramaz hem de babasına yoğun bir şekilde bağlı olan sekiz yaşında bir çocuktur. film, küçük sandro’nun gözünden izleyiciye aktarılır. ağabeyi marcello (renato spezialli) kumar işlerine bulaşmış işsiz bir gençtir, ablası giulia (sylvia koscina) ise evli sevgilisinden hamile kalmıştır. andrei günlerini ağırlıklı olarak diğer işçi arkadaşlarıyla takıldığı bir barda geçirir ve ailesinin önemli günlerini ihmal eder. bir süre sonra kızının hamile olduğunu öğrenen, andrei, onu bakkal çırağı renato ile evlendirir. her ikisinin de istemediği bu evlilik çözümler yerine daha çok sorunlar getirmiştir. andrei’nin yaşamında ise aksilikler başlar. önce trenin önüne atlayan birinin ölümüne neden olur,
    ardından sinyalizasyon
    ihlali yaparak başka bir trene çarpar. bunun üzerine açığa alınır. tüm bunların üstüne de kızının evli biriyle ilişkisi olduğunu oğlu sandro’dan öğrenir ve kızıyla büyük oğlu marcello’yu evinden kovar. demiryollarında başlayan greve katılmaz. grev kırıcı olduğu söylenerek arkadaşları tarafından da dışlanır. sonunda evi terkeder ve bir bar kadını ile birlikte yaşamaya başlar. ancak onun çevresinden bu uzaklaşması , sandro’nun ona bağlılığının verdiği güçle tekrar evine ve arkadaşlarına dönmesiyle son bulur. fakat tüm bu zorluklara yorulan kalbi dayanamaz ve ölür.
    --- spoiler ---
    işçi sınıfının gündelik ilişkilerinin dramatik bir anlatımla sergilendiği demiryolcu’da germi usta bir oyunculuk performansı sergilemektedir. de sica’nın bisiklet hırsızlarında ki gibi sosyal sorunların, kişisel dramlarla karıştığı filmde, küçük çocuk ile babası arasındaki duygusal ilişkide yine bisiklet hırsızlarını anımsatmaktadır. carlo rustichella’nın duygu yüklü müzikleri filmdeki dram olgusunu daha fazla açığa çıkarır. film , 1940’ların sonunda, iktidara çok yakın olan italyan işçi sınıfının, 1950’lerde düştüğü yenilgi psikolojisine, umudun yitirilişinede göndermelerde bulunmaktadır.
    germi’nin 1960’larda ürettiği filmler ağırlıklı olarak mizah üzerine yapılmıştı. güldürü kisvesi altında taşıdıkları keskin eleştiri, bu filmlere kazandıkları ticari başarıların yanısıra sağlamlık ve sinema tarihi açısından kalıcılıklarda sağlamıştır. pietro germi’ye uluslararası çapta ün kazandıran film ise italyan usulü komedinin en başarılı örneklerinden sayılan divorzio all’italiana (italyan usulü boşanma, 1961) dır. 1962 yılında en iyi senaryo oscar’ı alan film , sicilya geleneksel yapısının, dar görüşlü, baskın erkek egemen kültürünün ve italyan adalet sisteminin keskin bir eleştirisinin grotesk güldürü şeklinde sunumudur.
    --- spoiler ---
    ferdinando cefalu ( marcello mastroianni ) diğer adıyla fefe, yağlı saçlı , ince bıyıklı ,ağızlığıyla sigara içen ve unutulmayacak cinsten tiki bulunan sicilyalı bir soyludur. karısı rosalia ile 12 yıllık evliliği onu artık sıkmıştır ve 18 yaşına henüz basmamış kuzeni angela( stefania sandrelli ) ya tutulmuştur. normal bir ülkede rosalia’dan boşanıp angela ile evlenmesi için hiçbir engeli olmayan fefe’nin italya gibi bir ülkede boşanmalara izin vermeyen bir hukuk sistemi gibi bir sorunu vardır. bu sorunu aşmak için karısı rosalia’yı öldürmesi gereklidir. ancak normal bir öldürme onun, ağır bir ceza almasına neden olabilir .bu sebeple karısını en düşük cezayı alacak şekilde öldürmeye karar verir. nasıl olsa her dört yılda bir genel af çıkmaktadır. günlerini angela’ya olan tutkusuyla ve karısı rosalia’yı nasıl öldüreceği üzerine planlar yapmakla geçirir. bu planlar rosalia’yı, kilise meydanında mafya’ya vurdurmak, sabun yapmak ve kuma gömmek gibi fantastik planlardır. sonradan bir tesadüf eseri kente gelen ressam carmelo’nun ( leopoldo trieste ) , rosalia’nın gençlik aşkı olduğunun farkına varır. ve evin tadilatı için carmelo ile anlaşır. amacı rosalia ile carmelo’nun yeniden yakınlaşmasını sağlamak ve “kirlenen namusu” nu bahane ederek rosalia’yı öldürüp “onur suçu” olarak adlandırılan 587. maddeden en hafif cezayı almaktır. ancak rosalia ile carmelo’nun kaçışından sonra ki beklemesi kasaba halkı tarafından kendisine atfedilen “boynuzlu” suçlamalarına maruz kalmasına neden olur. en nihayetinde bütün planlarını tutturan fefe , rosalia’yı öldürür ve kısa bir süre ceza alarak sevgilisi angela ile evlenir.
    --- spoiler ---

    bu türün diğer filmlerinde görüldüğü üzere germi’nin bu filmi de sosyal geleneklerin, ataerkil aile yapısının ve bunlar tarafından belirlenen italyan hukuk sisteminin saçmalığını ortaya çıkarmaktadır. bu da italyan usulü boşanma’nın ticari bir komedi filmi ötesinde bir yerlerde olduğunun göstergesidir. filmin başlangıç sahnesindeki sicilya’nın sosyal hayatının anlatımı, farklı grublar arasında gezen kamerası ve fefe’nin mahkemesi sürerken “namus kuralları” nın saçmalığına dair sözleri izleyiciyi sicilya yaşamına eleştiri getirmeye zorlar. germi aynı zamanda bu küçük sicilya kasabasında acımasız bir atmosfer yaratır. sicilya insanını yansıtırken, röntgencilik, cinsel baskılar gibi öğeleri ön plana çıkarır. erkekler kasabanın kadınlarına bir yandan göz dikip, birlikte olurken , arkadaşlarına boynuzlu diyerek alay ederler. durmadan birbirlerini, pencerelerden, kapılardan, balkonlardan, caddelerde izlerken babalar kızlarını ebe çağırıp bakirelik testi yaptırarak küçük düşürür ve kızlarının saflığını garantiye almaya çabalarken öte yandan ihanetin bir suç olduğunu söyleyen boynuz çizimli mektuplar posta kutularını doldurur. “germi’nin filmi, tutumuna uygun düşen bir konuda toplumsal bir eleştirme ve italyan toplumuna hakim geleneksel ve dinsel baskının günümüz yaşayışındaki yersizliğinin, gülünçlüğünün acı bir taşlamasıydı.”

    bir sonraki filmi olan sedotta e abbandotta (baştan çıkarılmış ve terkedilmiş, 1964) ta ise germi , italyan usulü boşanmadaki sistem eleştirisini, sicilyalıların cinsellik konusundaki ikiyüzlüleklerine doğru genişletir. güldürü öğelerinin daha baskın olduğu baştan çıkarılmış ve terkedilmiş önemli ticari başarılarda kazanır.
    --- spoiler ---
    büyük kızının nişanlısının, küçük kızını iğfal etmesi üzerine onları zorla evlendiren ,“namus değerlerini” , mutluluğuna ve hayatında oranla herşeyin üzerinde tutan sert aile babasının hicvinin yanısıra , tecavüzcüsü ile evlenmek zorunda kalan kadınların ve toplumsal geleneklerin kadınların yaşamını nasıl tahrip edebileceğini komik öğelerle birlikte izleyiciye sergiler.
    --- spoiler ---

    sicilya’nın toplumsal yaşamı üzerine yaptığı bu iki filmden sonra germi kamerasını bir taşra kasabasının burjuva yaşamının yozluğuna signore e signori (baylar ve bayanlar , 1965) filmiyle çevirir.
    --- spoiler ---
    üç bölümden oluşan filmin ilk bölümünde kasabanın önemli olarak nitelendirilecek insanlarının tanıtımı vardır. hali vakti yerinde olan bu insanlar , birbirlerinin karılarıyla gönül maceralarına girmekte, çeşitli oyunlarla bu duruma kılıflar uydurmaktadırlar. ikinci bölümde ise bu zengin takımının üyesi olan osvaldo’nun (gastone moschin ) , çalıştığı bankanın karşısında yer alan cafe’de çalışan milena (virna lissi)’ya aşık olduğunu ve onunla evlenmek istediğini görürüz. katolik bankasında çalışan osvaldo , bankanın sahiplerinden olan karısı gilda’nın baskılarına ve feryatlarına karşın milena olan aşkından taviz vermez. arkadaş çevresinin de tüm alaylarına göğüs geren osvaldo , karısı gilda’nın kuzeni ve kasabada oldukça nüfuzlu bir yere sahip olan ipollita’nın devreye girmesiyle zina yaptığı suçlamalarına maruz kalır. kilise’nin de baskısıyla işinden

    olan osvaldo herşeye rağmen milena ile venezuala’ya gitme planları yapmaya devam eder. ancak papazların milena’yı kentten gitmesi için ikna etmesi ve osvaldo’nun da tutuklanma tehlikesi ile karşı karşıya kalması bu zor aşkı sona erdirir. arkadaşlarının osvaldo’ya olan önerisi ise bu işleri kılıfına uydurarak yapmasıdır. filmin son bölümünde ise bir köylünün kasaba’ya alışveriş için geldiği sırada 16 yaşındaki kızının yine kasabanın burjuvaları tarafından kandırılmasını konu alınır. kızının iğfal edildiğini iddia eden babanın polise gitmesi sonucu , bu orta sınıflar , reşit olmayan bir kızla olmaktan dolayı tutuklanma tehlikesi yaşarlar . ancak burda da ipollita’nın devreye girmesi sonucu bu tehlikeden de kurtulurlar. insanların temiz duygularıyla yaşadıkları aşkı, kiliseyi ve toplumsal gelenekleri arkalarına alarak mahkum eden fakat kurulu olan bu düzenide kendilerine özgü yöntemlerle delmeyi başarmış kasaba burjuvazinin yaşam tarzı , keskin bir şekilde eleştirilerek filmde verilmektedir . film zaman zaman farsa yakın özellikler taşımanın yanında oyuncuların germi’nin diğer filmlerine oranla daha karikatürize edildiği görülür
    --- spoiler ---
    .
    germi’nin bu filmden sonra yönettiği filmlerde ise gittikçe groteske kayar bu filmler toplumsal sorunlara eğilmektense cinselliğin önplanda olduğu kaba güldürülerdir. bu filmlerden biri olan serafino (dağların çapkını , 1968) germi’nin film kalitesinde bir düşüşün yaşandığına işaretti. bir çoban olan serafino’nun kişisel yaşamından yola çıkarak köyünü aktaran filmde toplumsal eleştiri en aza indirgenmiş cinsellik ve kaba güldürü filme hakim olmuştu.
    germi’nin son filmi ise başrollerinde stefania sandrelli ve dustin hoffmann ’ın oynadığı 1972 tarihli alfredo , alfredo filmi ise kaba güldürünün oldukça ön plana çıktığı , ince mizahın ve hicvin tamamiyle kaybolduğu bir filmdir.
    pietro germi 1974 yılında son filmi amici miei (arkadaşlarım ) üzerinde çalışırken hepatitten dolayı hayata gözlerini yumdu . filmi yakın arkadaşı italyan sinemasını bir başka ünlü ustası mario monicelli sonlandırmıştır.
  • (bkz: serafino)
    (bkz: alfredo alfredo)
  • gözlerden kaçan fakat filmlerinin mutlaka izlenmesi gerektiğini düşündüğüm italyan rejisör. bu adam ilklerin adamıdır diyebiliriz. şöyle ki; 1946'da yönetmenliğini yaptığı filmi il testimone ile ilk çıkışını yapar. bu film bence önemlidir çünkü psikolojik bir gizem olduğu için yeni gerçekçiliğin egemen olduğu bu yıllar için alışılmadık bir filmdir. in nome della legge filmi mafya ile ilgili ilk italyan filmlerinden biridir. kaldı ki sonraki filmleri de cannes'da, berlin'de ve venedik'te önemli ödüller almıştır.

    hem ulusal hem de uluslararası birçok ödül almıştır. en önemlileri arasında 1963'te italyan nikahı filmine verilen oscar ve özellikle 1951 ile 1966 arasında berlin film festivali ve cannes film festivali'nde kazandığı ödüllerdir.

    ve tabii ki en iyi filmi 1956'da vizyona giren il ferroviere filmidir ki bu filmi şiddetle tavsiye ederim. tren makinisti ya da vatmanı ne dersek diyelim işte andrea marcocci'nin hikayesini anlatır bizlere. film, zamanın çalışma hayatını aslına sadık kalarak anlatır ve ciddi gerçekçidir.

    eveeet, gördüğünüz gibi bu yönetmen ve filmleri hakkında keşfedilecek çok şey var arkadaşlar.
  • italyan sinemasının en önemli yönetmenleri dendiğinde isminin hemen akla gelmemesi büyük talihsizliktir.

    germi üstad, sırf, divorzio all'italiana, sedotta e abbandonata, un maledetto imbroglio ve signore & signori gibi başyapıtları düşünüldüğünde dahi ismi en başa yazılması gereken yönetmenlerden birisidir.

    bir türü (commedia all'italiana) yaratmakla ve kodlarını yazmakla kalmamış, türk sineması dahil bütün dünyayı etkisi altında bırakan melodrama dilinin temel referans noktası olmuştur.

    gel gör ki yaşadığı dönemde de, postmorteminde de hiçbir zaman bir fellini, rosselini, antonioni kadar saygı görmemiş; kariyeri boyunca kendisini kopyalayan monicelli kadar para kazanamamıştır.

    antonioni demişken. germi’nin yarattığı güneşli, nemli, bol kara sinekli ve gürültülü italyan taşrasındaki inanç-seks-aile üçgeninin tam karşısında, bir başka dahi olan antonioni’nin kuru sıcak ve sessizlik içindeki nihilizm-sadakatsizlik-birey üçgeni durmaktadır.
hesabın var mı? giriş yap