• hayatta kalmak için hayatını iş dünyasına bağışlama çıkmazına batmış insanların bitmek bilmez çırpınışları bunlar. öyle ki içinde oldukları acınası halin çaresizliği gözlerinden okunabiliyor. can çekişir halde titreyerek sistemin istemeden onlara verdiği bir kaç saati, son saniyelerine kadar yaşayabilmek için koşuşturuyorlar. bunun yetersiz ve işe yaramaz bir çırpınış olduğunun farkındalar ancak iyi bir gelecek umutları onları içinde oldukları bok çukuruna bağlıyor.

    tüm hafta süresinde fırsat sitelerini arayarak buldukları berbat müzikli mekanları birbirlerine fw: buraya gidelim!!111 şeklinde haber vererek çoğalıyor, abartılı kıyafetler ile sokaklara dökülüyorlar. siktiriboktan hayatlarının sıkışmışlığından kurtulmak için her özgürlük anını bir panayıra çevirme çabaları ile ne kadar hüzünlü gözüküyorlar.

    sistemdeki değersiz varlıklarının farkına varabilecek vizyonları daha çocukken yıpratılarak, yerine köpek eğitim kurabiyesine benzer bu özgürlük anları koyuluyor. ben hafta sonu sakin penceremden sıcak kahvemi içerek sokağı izlerken, onlar vahşi bir eğlence telaşının yorucu gerilimi içinde birbirlerini iterek ilerliyorlar. en son moda kıyafetleri, makyajları, topuklu ayakkabıları, lüks arabaları ile üst üste yabani bir çakal sürüsü gibiler.
    fokurdayan kirli çamur kazanı.

    beş yıldızlı bir otelde yapılacak iki haftalık tatilin hayaliyle geçen bir yıl boyunca insan nasıl hayatta kalır?
    kriterleri sistem tarafından verilen değerlerle birbirlerine nispet yapan bu insanlar nasıl uyanır?
    az ile yaşamak, az tüketmek, az çalışmak ne zaman bu dünyada romantik ütopyalar haline gelmiştir?
    bu kadar sıkıştırılan insanı hangi zenginlik yeniden mutlu edebilir?
    ve en önemlisi ömür bu kadar çalışmak için yeterince uzun mudur?

    hani anılar
    nerede sanat
    sokakta köpeköldüren içen orta yaşlı kadıköy'lüler nerede?

    (bkz: iş hayatı/@limon kimyon zorro)
hesabın var mı? giriş yap