• amerikan hukuk sisteminde dava sonuclanmadan savciyla davalinin bir ceza uzerinde anlasip olayi "tatliya baglamasini" saglayan sistem. boylece savci davalinin cezalandirilmasini garantiye alir, davali da mahkeme ya da jurinin vereceginden daha hafif bir ceza koparabilir duruma gore.
  • law and order'da cok olur bu olay. genelde ortaya son dakikada yeni bir delil cikar. bunun mahkemeye aciklanmasi halinde cok agir bir ceza yemekten korkan suclu bu yola gider.
  • bir hukuk terimidir. ancak zannedilenin aksine amerika birleşik devletleri'ne özgü değildir.

    "cevap pazarlığı" ya da "iddia pazarlığı" şeklinde türkçeye çevrilebilir.

    buradaki "cevap" ya da "iddia" (plea) ile kast edilen, mahkeme önündeki sanığa ne ile suçlandığı okunduktan sonra verdiği cevaptır. sanığın önünde üç "cevap" (plea) opsiyonu vardır: "suçluyum", "suçsuzum" ya da "itiraz etmiyorum". yani sanık suçlu olduğunu ya da olmadığını iddia edebileceği gibi, suçlu olup olmadığına dair herhangi bir şey söylemeden hakkındaki iddialara itiraz etmeyedebilir. (kelimenin fiil hali ise "plead"dir. mahkemede sanığa "how do you plead?" diye sorulur ve "guilty", "not guilty" ve "no contest" cevaplarından biri beklenir.)

    "plea bargain" ise, mahkeme öncesinde avukat ile savcının yaptığı pazarlıktır. amaç, bir noktada uzlaşıya varmak ve mahkemeye gitmeden sorunu çözmektir. savcıların böyle bir uygulamaya razı gelmelerinin nedeni arasında, (1) ellerindeki delillerle sanığın ceza alıp almayacağından emin olmamaları ve bu nedenle sanığı hak ettiğinden daha az da olsa ceza almasını temin etmek istemeleri, (2) sanığın verdiği bilgilerle başka insanların yakalanmasını temin etmek istemeleri (bkz: immunity/@derinsular), ve (biraz tuhaf ama) (3) mahkemelerin yükünü azaltma kaygısı sayılabilir.

    "cevap pazarlığı" çeşitli şekillerde gerçekleşebilir. örneğin, üç tane suç işlemiş olan adama, "bunlardan sadece ikisine 'suçluyum' de, üçüncü suçlamayı silelim" derler. sanık da kabul ederse, sadece bu iki suç için ceza alır, yoksa her üçünden de yargılanır. diğer yandan, sanığın ya da avukatının iyi pazarlık ederek bu üç suçtan birine "suçluyum" diyerek, geriye kalan ikisini sildirmesi de mümkündür. buradan da anlaşılabileceği gibi, "cevap pazarlığı" ifadesiyle kast edilen pazarlık, sanığın hangi suça ya da suçlara "suçluyum" deyip, hangilerine demeyeceğinin pazarlığıdır.

    bu pazarlık, şu şekilde de yapılabilir: adam hırsızlık yapmıştır, ama yaptığı hırsızlık, hırsızlığın ağır suç (felony) kategorisine giren cinsindendir. savcı adama hırsızlığın hafif suç (misdemeanor) kategorisine giren kısmı için "suçluyum" demesini teklif eder ve adam da kabul ederse dosya o şekilde kapanır.

    "cevap pazarlığı" savcılar için kimi durumlarda gayet işlevsel olsa da, herkesin bu imkandan aynı şekilde yararlanamıyor olması bir parça problemlidir. mesela, üç ayrı suçtan yargılanan bir adam, iyi bir avukat tutamayacağını biliyorsa, bu üç suçun üçünden de ceza alabileceğini bilir ve "iddia pazarlığı"nda bir ya da iki tanesi için "suçluyum" demeye razı gelebilir. bu üç suçun üçü de grinin koyu kısımlarında ise, böyle bir sanığın başka çaresi yoktur. ama maddi anlamda güçlü olan biri, çok iyi bir avukat tutarak, grinin koyu kısımlarında olan bu üç suçtan da yakasını sıyırabilir.

    tema:
    (bkz: anayasa hukuku/@derinsular)

    diğer ilgili tema:
    (bkz: ingilizce/@derinsular)
  • masumiyete ragmen sucluyum demeyi tercih ettirebilen hukuk pazarligi.. linkteki haberde 17 yasinda suclu olmadigi halde ailesine bile danismasina izin verilmeden sucluyum kararini almak zorunda kalmis birinin tuzla buz olmus hikayesi var..

    http://www.bbc.co.uk/news/world-us-canada-18266118
hesabın var mı? giriş yap