• son açıklamasında yönetmeni jodorowsky'nin: "eğer sihir bana yardım etmeye devam ederse, sanırım "sonsuz şiir" benim en iyi filmim olacak." dediği, çekimleri devam etmekte olan film.
  • sabırsızlıkla beklediğimiz jodorowsky alemeti farikası
  • --- spoiler ---

    "şiir!
    aydınlatacaksın yolumu!
    yanan bir pervane gibi!"
    --- spoiler ---
  • sürrealizmden anlamıyorum; ne breton'dan, ne dali'den, ne éluard'tan... yine de, sinemada sürrealizm deseniz, aklıma gelecek ilk ismi biliyorum; alejandro jodorowsky.

    jodorowksy, otobiyografik bir üçleme hayaliyle; önce la danza de la realidad filmini koydu karşımıza 2013'te *, şimdi de poesia sin fin. anlattığı; kendi gençliği, ailesiyle ve özellikle babasıyla ilişkisi, şiirle tanışması, ilk aşkı, ve en çok da kendi kendini keşfetme hikayesi. her sahne öyle ince ince düşünülmüş, öyle güzel dekorlarla, öyle güzel kostümlerle, öyle güzel renklerle işlenmiş ki; "böyle bir dünya gerçek olamaz" demekten kendinizi alamıyorsunuz. işte o anda; gerçek dünyadan çıkıp, jodorowsky'nin dünyasına giriş yaptığınızı da anlıyorsunuz.

    filmde babasının gençliğini oynayan adan jodorowsky karakterinin, babasını affettiği ve onunla vedalaştığı sahnedeki sözü ile veda edeyim ben de bu filme;

    "beni sevmeyerek, bana sevginin ne kadar güçlü olduğunu öğrettin"
  • ılk filmi izleyip bu filmi daha çok beğenen olduysa bana uzunca bir izahat vermesini talep ediyorum! şaka bir yana sonu hariç ortalama bir seviyede ilerliyor film. aslında ilk film bu kadar guzel olmasaydı belki bu film için de farklı bir yorum yapabilirdim ama maalesef yapamıyorum. klasik jadorowsky esintileri var evet surreal zaman zaman imgesel ama işte o üçlemenin ilk filmi yok mu! kelimeler dökülmüyor ikinci filmi yani bu filmi sevemiyorum. son kareler hariç üçlemenin son filmine bizi götüren bir köprü olarak kabul ediyor ve geçiyorum...
  • anlayabildiğim tüm imgelere hayran olduğum, anlayamadıklarıma da saygı duyup, araştırmak üzere bir kenara koyduğum bir filmdir. düpedüz bir masaldır ismi ile müsemma.

    --- spoiler ---

    yönetmenimiz alejandro jodorowsky arada bir sahneye ilham perisi kıvamında girer ya da geçmişte yaşanmış bir mevzuya uzaktan bakarak içindeki küsmüşleri barıştırır. uçarı gençliğini yatıştırır. sahnelere girişleri de bir yönetmen edasıyla olur. kimi zaman gençliğine -yani gençliğini oynayan oğlu adan jodorowsky'e arkasından sarılır ve: "hayatın bir anlamı yoktur: yaşa! yaşa!" diye direktif verir. kimi zaman da babasını oynayan oğlu brontis jodorowsky nin dudakları ile kendi gençliğine bir öpücük kondurur.

    --- spoiler ---

    yıllar var ki böyle güzel bir şey izlemedim ben. sinema değil diyenler benim umrumda değil, bir konçerto belki, belki de bak bak bitmek bilmeyen bir resim. sanat nihayetinde en kallavisinden. ismine bu kadar yakışır mı bir film ya da bir filme bu kadar yakışır mı bir isim?

    film festivali dahilinde türkiye'de gösterime girdiğini görünce tesadüf eseri biletimizi almıştık. hayatımda verdiğim en doğru karar olduğunu düşünüyorum. her küçük ayrıntıya anlam kırıntısı yükleyen bir manyağa, yani bana "yaşa" diyen jodorowsky, bu filmle hayatımda çok şey değiştirdi. doğru zamana denk geldiği şüphesiz. yaşa, yaz, çek, öp, seviş! durma! çünkü hayat, gerçekten ama gerçekten çok kısa.

    film müziklerinde adan jodorowsky imzası varmış. şöyle buyrun
  • gün itibarıyla malum sitelerde boy göstermiş jodorowsky filmi.
  • ''bana bir şey vermeyerek, her şeyi verdin.
    beni sevmeyerek, sevginin ne kadar gerekli olduğunu öğrettin.''

    (ve ancak bi psikoterapist bu kadar harika anlatabilirdi. )
  • böylesine tatlı; renklerin, biçimlerin, müziklerin böylesine ahenk içinde olduğu bir 2 saat geçirmedim hayatımda!
    sanat dolu, hayat dolu!
    sürrealist bir eser böylesine "gerçek" olabilir mi?
    üstelik filmde konuşulan ispanyolca öyle "temiz" ki altyazıya ihtiyaç duymadığım yerleri bile oldu ?
    *
    yönetmen alejandro jodorowksy'nin şiirle tanıştığı, ilk kez aşık olduğu, kendini bulduğu, psikolojik çözülmelerle dolu gençlik yıllarını anlatıyor
    öylesine hayat dolu ve öylesine hayatın uçlarında!
    ve daha da tatlısı gençliğini küçük oğlu ve babasını da büyük oğlu oynuyor! kendisi de tanrısal bir havayla filmde yer yer görünüp kayboluyor!
    *
    filme damgasını vuran şu sözler...
    ''bana bir şey vermeyerek, her şeyi verdin.
    beni sevmeyerek, sevginin ne kadar gerekli olduğunu öğrettin.''
    *
    ah!
  • insanın, kendisine ödevi.
hesabın var mı? giriş yap