• an itibariyle sonlandırdığım maxime chattam romanı.

    şunu söylemeliyim ki, chattam bu kez gerçekten kendini aşmış, önceki eserlerinden çok farklı bir yapıda olan çok farklı bir öyküyü içine bambaşka öğeler katarak çok güzel bir biçimde anlatmış. kitabı henüz bitirdiğim için esaslı bir değerlendirme yapabileceğimi düşünmüyorum fakat kafamda şu anda öne çıkan şöyle bir yargı var:

    bu kitap, çoğumuzun polisiye romanlara yaklaşım şekli olan 'zaman geçirmek için okunan kitap' ya da 'bir şey kazandırmayan kitap' algısını tamamen yıkabilecek kadar güçlü bir kitap. bir noktada felsefi bir eser gibi.
  • kitabın son demlerindeyim, sürükleyiciliği itibariyle çabucak okunan kitaplardan.
    ancaaak katili öğrenmemek için bitirmiyorum şu an kitabı, araya başka şeyler sokuyorum filan öyle bir psikolojiye beni sokan polisiye gerilim kitabı nadir bulunur.
    zira çoğunda kitabın ortaları aşıldığında katil zaten bulunmuş olur okuyucu tarafından. şu an 3 kuvvetli katil adayım var. hatta bir on sayfa öncesine kadar bir ekip işi olduğunu düşünüyordum. kadın mı erkek mi şu mu bu mu derken buraya kadar geldim ve şu an öğrenmek istemiyorum arkadaş.
    hani tehlikeli ilişkiler öncesi kendini kaptırmak istemezsin de ulan bizim iş bu adamla olmaz hiç bulaşmıyım dersin de sonra kendini adamın kollarında bulursun ya öyle düşün.

    uzun süredir süre gelen kitap okuyamama sendromumu da bu kitapla attığımı belirtmeden geçemeyeceğim, sisle gelen yolcu filan hikaye bana mısın demedi sendroma ama maxime chattam olmuş arkadaş. tess gerritsen veya grange kadar güvendiğim bir yazar değildi bu zaman kadar kendisi ama türkçe adı leş ile ayakta alkışlıyoruz chattamı.
  • polisiye kısmı beş para etmez. iyi başlayıp sonradan sıçan bir kitap. bol bol felsefe, edebi cümleler vs var. gerilim vs için okursanız bilmem.
hesabın var mı? giriş yap