present tense

• ani atmosfer değişimiyle pearl jamin bohemian rhapsodysi olarak nitelendirilebilinecek aşmış şarkı.
• geçmişte diil şmdi yaşa mesajını veren güzide bi pearl jam eseri.
  aynı isimde bi halou parçası da vardır ayrıca.
• enstrümanların belki en sade ama en ustalıkla kullanıldığı ağırbaşlı ve muhteşem pearl jam şarkısı
• insan ve erkek olsa, kendisine donup verecegim bass rifflerine sahip bir sarki. benim de er bir kisi oldugum goz onunde bulundurulsun...
• eddie vedder birkac konserde bu sarkinin en sevdigi pearl jam sarkilarindan oldugunu vurgulamistir. baska hicbir sarkinin ustune bu kadar gitmediginden dolayi, present tense icin "eddie vedder'in en cok sevdigi pearl jam sarkisi" tanimlamasini yakistirmakta bir sakinca gormemekteyim. eddie'nin present tense kadar olmasa da sevgisini vurguladigi bir diger sarki icin (bkz: do the evolution)
  
  edit: simdi baktim da hic boyle birsey hatirlamiyorum. vaktinde manyak gibi her gun konser albumu dinliyormusum be...
• uzun sure uykuyu benim icin mumkun kilan tek sarki.
• pearl jam in kendisini tek bir şarkısıyla özetleyebilen yegane şarkıdır. en azından yıllar boyunca bu grubu dinleyip sindiren bu bünye, bu şekilde bir analiz yapma gereği duymuştur. neden böyle olduğunun karakteristiği aslında parçanın içinde ki keskin ama kimseye zararı dokunmayan kıvrımlarda gizlidir. suyun dönüşümü gibi grubun ruhunun her halini yansıtır bu yapıt. sakindir, duygusaldır, efkarlıdır hatta karındeşendir... acımasızdır, umut verendir, gösterip de vermeyendir, mistiktir ama gerçektir, uçucudur ama kanatsızdır... sevgili ile yıllar sonra ilk buluşmadır, söylenmiş tüm yalanlar anlatılmadan önce, ruhunuzun barışı ve ufkunuzun savaşı gibidir bazı mısralarda, geçmiş zamanın habercisidir, ölümden önceki ilk gündür, kıvrılmış ağaçlara bakıp keyif almaktır, deli gibi dans ederken bir an durup etrafa, her şey yerinde mi diye bakmaktır, radyoda tek başına yayın yapmaktır...
• (bkz: pretense)
• onuncu nesil çaylak.
• onuncu nesil yazar.