• osmanlı'nın, sıkı ilişki içerisinde bulunduğu avrupa ülkelerindeki korumacı iktisat politikalarına ters olan, iktisadi dünya görüşünün temel unsur olarak nitelenebilecek üç ana ilkesinden biri.

    bu ilkenin iktisat politikalarına bir temel oluşturması o dönemde osmanlı’nın iktisadi şartlarının aşağıdaki gibi olmasından kaynaklanmaktadır:

    1.ekonomide verimliliğin genel olarak düşük olması ve arttırılmasının da son derece zor olması.
    2.mevcut durumu değiştirmeye yönelik müdahalelerin, verimliliği arttırmaktan çok düşürücü bir etki yapmasının daha yüksek bir olasılık olması.
    3.ulaştırmanın çok zor ve pahalı olması.

    söz konusu çağda iktisadi çevrenin böyle olması nedeniyle, toplumun yaşaması, sosyal düzenin korunması ve devlet faaliyetlerinin aksamadan yürütülebilmesi için, iktisadi yaşamın düzenlenebilmesinde iase ilkesine dayanmak neredeyse zorunlu idi. bu nedenle, bu ilke osmanlı iktisat politikasının en önemli ilkesidir. bu ilke doğrultusunda osmanlı devleti, ekonomide mal arzını bollaştırmak, kalitesini yükseltmek ve fiyatını düşük tutmak için üretim ve ticaret üzerinde sıkı şekilde yürütülen bir müdahaleciliği benimsemiş bulunmakta idi.

    (bkz: tradisyonizm)
    (bkz: fiskalizm)
  • "ruler is personally responsible for the welfare of his subjects"
  • klasik dönem osmanlı yönetiminde iktisadi hayatı düzenlerken önem verilen "birinci" ilke
  • provizyonizm diğer adıyla iaşecilik osmanlı’da uygulanan iktisadi bir sistemdir. buna göre ülke içindeki mal ve hizmet arzının mümkün olduğu kadar bol, kaliteli ve ucuz olması için politikalar üretmek, tüketiciyi korumaya ve devlete destek vermeye yönelik çalışmalar yapmayı öngörür. bu sistemde tüccarın yani üreticinin değil, tüketicinin refahı ve alım gücü ön planda tutulur. ülke içindeki mal ve hizmetin sayıca fazla olması hedeflediğinden ihracat oldukça sınırlı tutulur, ithalat ise halkın ihtiyaçları nispetinde teşvik edilir. bu durum da göz önüne alındığında provizyonizmin aslında merkantilizmin tam tersi politikalar güttüğü fark edilir.

    https://www.datakapital.com/…t-sozlugu/provizyonizm
  • klasik dönem osmanlı ekonomi politikasıdır.

    bolluk ekonomisinin esas alındığı bu ilkeye göre; üretimde kâr amaç değil, araçtır. amaç ise toplumsal refahtır.

    iktisadi faaliyetlerin sonucunda doğan mal ve hizmetlere karşı üreticilerin ve tüketicilerin bakış açıları farklıdır. üreticiler; üretip sattığı mallardan kâr elde etmek isterken, tüketiciler; üretilen malların ucuz, kaliteli ve bol olmasını ister. bu ilke, iktisadi faaliyete tüketici açısından bakan bir görüştür. bu ilkeye göre; mal ve hizmet arzı olabildiğince bol, kaliteli ve ucuz olmalıdır. ayrıca üreticiler öncelikle kendi gereksinimlerini karşılamalı, daha sonra toplumun ihtiyaçlarını karşılamalıdır.

    osmanlı imparatorluğu'nda; ekonomideki verimliliğin düşük olması ve bu mevcut düzenin değiştirilememesi, diğer yandan da ulaşımın zor ve külfetli olması gibi sebeplerden dolayı devlet, sosyal nizamın korunması ve devlet işlerinin aksamaması için bu ilkeyi benimsemek zorunda kalmıştır.
    osmanlı imparatorluğu, bu ilkeyi tesis etmek ve bu ilkenin devamlılığını sağlamak üzere; mal arzını çoğaltmak, kaliteyi arttırmak ve fiyatı düşük tutmak için üretim ve ticaret üzerinde müdahaleci olma yoluna gitmiştir. devlet müdahaleciliği ilk olarak üretimin yapıldığı topraklarda başlardı. devlet, üretimde devamlılığı sağlamak için toprakların mülkiyet hakkını işletmeci ailelere veya bireylere bırakmazdı. toprakların sahibi her daim devletti. bu sayede devlet, köylülerin toprakları terk etmelerine veya işlemeden bırakmalarına izin vermezdi. böylelikle devlet, ülke içindeki üretimin devamlılığını sağlamıştır.

    osmanlı klasik döneminde yapılan bir tarımsal üretimin öncelikle tüketim yeri kazalardı. kazaların ihtiyaçları karşılanmadıkça üretilen mal dışarıya çıkarılmazdı. üretilen malları kazalarda satın almak, işlemek veya tüketiciye satmak esnafın elindeydi. devlet, üretim ve tüketim arasındaki dengeyi sağlamak için loncalar halinde örgütlediği esnafı, eşitlikçilik ilkesine göre faaliyet göstermesini sağlardı. kazaların ihtiyaçları giderildikten sonra kalan mallarla ordu ve sarayın ihtiyaçları giderilirdi. buradan artan mallar da istanbul’a gönderilirdi. bu aşamalardan sonra kalan malları ise ülke içinde ihtiyacı olan yerlere, iç gümrük vergisi ödemesi koşuluyla tüccarların götürmesine izin verilirdi. son olarak ise yurtiçi ihtiyaçların karşılanmasından sonra da artan mallar varsa ihracata başvurulurdu. dolayısıyla anlaşılıyor ki bu ilkeye göre ihracat, üretimin ilk hedefi değildi. ilk hedef yurtiçindeki ihtiyacı gidermektir. ilk hedef ülkenin ihtiyacını gidermek olduğundan dolayı bir ürünün yetersizliği durumunda ithalata oldukça önem verilirdi.

    kaynak:
    - halil inalcık - osmanlı imparatorluğu'nun ekonomik ve sosyal tarihi 1 - türkiye iş bankası kültür yayınları - istanbul - kasım 2017.
    - mehmet genç - osmanlı imparatorluğunda devlet ve ekonomi - ötüken neşriyat - istanbul - ağustos 2012.
hesabın var mı? giriş yap