*

  • bir gruba hakim olan kanaatlerin toplami.
  • yönetilen sinifin yöneten sinifin kararlarini değiştirme,kontrol edebilme,tartişabilme,ortadan kaldirabilme yeteneği.
  • efkar-i umumiye..
  • yaratılan, ama kendisi varmış gibi gösterilen, demokrasinin biricik kozu.
  • bir zina meyvesi.
  • çoğu zaman kamooyu şeklinde telaffuz edilen kelime
  • her sistem ve her toplum yönetenlerle yönetilenler arasındaki bir ilişkiler düzenidir. karar ve yönetmekle görevli siyasal kurum, yönetilenlerin uygulanan politika ve yönetim biçimi hakkında ne düşündüklerini bilmek ister. bu durum, halk iradesi ve çoğunluk kararı ilkesine dayanan batı tipi demokrasilerde olduğu gibi iktidarın zor yoluyla ele geçirildiği ya da iktidar grubu dışındaki yönetici grupların yönetime geçme, siyasal mekanizmayı yürütme olanaklarının kısıtlı olduğu toplumlarda da bir gerçektir.
    siyasal iktidarı elinde bulunduran grup ile bu grubun yönettiği kişiler arasında her zaman ve her yerde bir etkileşme vardır. kamuoyu bu ilişki ve etkileşme sürecinde ortaya çıkar. kamuoyu bir siyasal katılma ve denetleme türüdür; ve siyasal kararı etkileme olasılığına sahip -girdi-lerden biridir. böylece kamuoyu, hükümet dışı özel çevrelerden hükümete doğru yönelen ve hükümetçe göz önünde bulundurulması doğru bulunan kanaatlerdir; şeklinde tanımlanabilir.
  • belli bir konu, düşünce ve sorun üzerinde halkın inanışı, kaanatidir. siyasal alanda ilk defa fransız ihtilalinden önce jean jaques rousseau tarafından ortaya koyulmuştur. türkiye' de efkar-ı ümumiye, amme efkarı, halk efkarı ve halkoyu olarak da kullanılmıştır. fakat 1961 ve 1982 anayasalarında halkoyu kelimesi için referandum karşılığı kullanıldığından anlam farklılığı kazanmıştır.
    halkla ilişkiler, reklamcılık ve propaganda alanlarında önemi çok büyüktür. mesajın doğru iletilip, tutum kazanıldığına ya da başarısız olunduğuna dair bir geri bildirim niteliği taşır. kendi içinde ikiye ayrılır. biri kar amacı güden firmaların yaptığı ve çoğunlukla pazar araştırması denilendir. diğeri ise kamusal olaylarda halkın görüşünü ortaya çıkarmaya yöneliktir.

    lakin türkiye' de yapılan araştırmaların sağlıksız olduğu su götürmez bir gerçektir. özellikle de siyasi alanda yapılanlar... çünkü kamuoyu oluşturmanın temel adımı; halkı öncelikle o konuda bilgilendirme ve bilinçlendirmedir. bu aşamadan sonra konu hakkında halkın görüşü alınır ve bir nevi gidişat görülür. türkiye'de uygulaması ise bodoslama olarak direkt sormaktan geçer. konu hakkında bilgi sahibi olmayan halkın tercihleri doğrultusunda gelinen nokta da bellidir. siyasi boyutta bakarsak bu eksiklik; halkla ilişkiler reklamcılığının eksikliğinden kaynaklanmaktadır. siyasiler genelde propagandaya yöneldiklerinden halkı sağlıklı biçimde bilgilendirmemektedirler. propagandada esas, doğruyu söylemekten öte karşındakini inandırmaktır. etik kısmı elbette tartışılır... oysa halkla ilişkiler ve halkla ilişkiler reklamcılığında esas, doğruları söyleyerek halkı o konuda aydınlatmaktır. bu temel basamağı, işimize gelmediğinden ya da zora kaçtığından atladığımız için kamuoyu araştırmaları tabanından çatlaktır. sağlıksız olması, başarısız olmasını gerektirmediğinden, araştırmalar sonuca yansığı için medya, kurum ve kuruluşlar tebrikleri büyük bir zevkle kabul etmektedir.
  • kendisini yadsıyanların tarhite hiçbir haltı beceremedikleri şeydir. makyavel'den tutun da marx'a kadar pek çok düşünür sisteme dair birşeyleri korumanın ya da bozmanın nasıl mümkün olabileceği üzerine kafa yorarken, kamuoyunun genel kanısını belirleyen unsurların neler olduğunu inceleme gereği duymuşlardır.
  • oy eski türkçede fikir, düşünce anlamına gelir.
    oy kelimesi rey kelimesine karşılık olarak önerilmeden, tutmadan önce fikir anlamıyla alınıp efkar-ı umumiye (genel fikirler) karşılığında kamuoyu kelimesi türetilmiştir ve tutmuştur.

    gel zaman git zaman oy kelimesinin fikir/düşünce anlamı körelip rey anlamı sivrilmiştir.

    kamuoyu kelimesi ise hepten ortada kalmış kamu, halk gibi bir kelime haline gelmiştir. o kadar ki google'da "kamuoyunun fikri", "kamuoyunun düşüncesi" diye aratınca yüzlerce nazariyeten hatalı kullanım bulmak mümkün.

    nazari değil tatbiki anlamı yaklaşık olarak şu: olan bitenin farkında olan ve gerekirse tepki vermesi muhtemel halk kitlesi.

    bonus:

    dombıra sazım estgen ataylar / dombıra sazımı işiten babalar
    manesine es bergen anaylar / manasına kulak veren analar
    estgenine oy berip / işittiğini akıl yorarak,
    yüreklerge ses berip / yürekleri titreyerek
    köz yastı kızganmaslar / göz yaşlarını esirgemezler.

    (bkz: dombra)
hesabın var mı? giriş yap