• eski milletvekillerinden biri*
  • türkiye büyük millet meclisi 21. dönem milletvekili
    rifat serdaroğlu, izmir
    bergama - 1948, kemal fikri, nusret - izmir iktisadi ve ticari ilimler
    akademisi maliye bölümü - ingilizce - iktisatçı - bergama belediye başkanı,
    serbest ticaret, çiftçi - xix ve xx nci dönem izmir milletvekili - sağlık,
    devlet eski bakanı - evli, 2 çocuk.
  • bugün sonunda muhtemelen dp genel başkanı olacak olan siyasetçi.
  • bugün internette dolaşan metni aktarıyorum:

    --- spoiler ---

    yeni 2b--balanli/ bilvanis

    akp; orman vasfını kaybetmiş ve 2b denilen arazilerin satışından 25- 50 milyar dolar gelir bekliyordu. 2007 seçimleri öncesi bu sakızı bolca çiğneyen akp, 2011 seçimleri için yeni malzemeler, yeni 2b’ler aramaya başladı...

    planın aşamaları şöyleydi;
    *chp operasyonu;
    * hedefe önce baykal oturtuldu. görünüşte müslüman olduğunu söyleyen ama akılları insanların bacak arasında olan cemaatin polisleri, istihbaratçılar ve yabancı uzmanların kurduğu tezgahla, deniz baykal chp’nin başından uzaklaştırıldı. amaç chp’nin parçalanmasıydı. fakat istenen olmadı.
    kemal kılıçdaroğlu çalışkanlığı, dürüstlüğü, bilgisi ve efendiliğiyle türk milletinin “bizim kemal’i” oldu. darbe vurulmak istenen chp şimdiden %30 oy oranını geçti. kılıçdaroğlu’nun nefesini ensesinde hisseden erdoğan’ın sinirleri ve vücut kimyası alt-üst oldu. elinde olsa chp’nin başından kemal bey’i indirecek…
    *merkez sağ operasyonu;
    2007 seçim öncesinde mehmet ağar-erkan mumcu ikilisi akp’nin oyununa geldiler ve elleriyle en az %15 oy alacak birleşmeyi darmadağın ettiler. bu seçim öncesi ise, tamamen cemaatin organizasyonuyla dp’nin başına n.k.zeybek’i getirdiler. o da gitti, tarikatçı haydar baş ile ittifak yaptı ve kendi kendini bitirdi…
    *mhp operasyonu;
    pkk terör örgütü lideri öcalan ile akp’nin vardığı anlaşma sonucu, türkiye’yi federal yapıya götürecek anayasa’nın yapılabilmesinin şartı, mhp’nin baraj altına itilerek, tbmm dışında kalmasıydı. pkk’nın siyasi temsilcisi olan bdp kökenli kürtçü-bölücü kişiler meclise girecekler ve akp ile işbirliği yaparak, türkiye’nin bölünme yolunu açacaklardı..
    aylar, yıllar önce profesyonel kişilerce çekilen kasetler devreye sokuldu, yayınlandı.. devlet bahçeli gereğini derhal yaparak, bu çirkefin önünü kesti. bu pisliği tertip edenler yine emellerine ulaşamadılar. kaset olayı ters tepti ve mhp oylarını süratle yükseltmeye başladı ve şu an %18’in üzerine çıktı. devlet bahçeli’nin sakin ve güven veren duruşu, tayyip bey’in sinirlerini bozuyor…
    türk silahlı kuvvetleri operasyonu;
    *türkiye’nin ulus devlet ve üniter yapısının korunmasının en güçlü güvencesi türk silahlı kuvvetleridir. bunu kırmak için akp-abd-feto işbirliği kuruldu ve
    4-5 yıldır yaşadığımız olaylar tezgahlandı. insanlar yıllardır ne ile suçlandığını bilmeden tutuklu olarak cezaevlerindeler.
    bu üçlünün tezgahları ve üretilen sahte belgelerle türk ordusunun generallerinin %10 u tutuklu olarak cezaevinde…
    bu oyun tutmayınca “yeni 2b olayı balanlı/bilvanis” tezgahlandı. anlatalım;
    balanlı; orgeneral, harp akademileri komutanı, 3 ay sonrasının hava kuvvetleri komutanı.
    tutuklanma sebebi; emekli bir albay’ın evinde ele geçirildiği söylenen “balyoz belgelerinde” ıslak imzasının bulunduğu iddiası ve bilvanis çiftliğine havadan taarruz yapabileceği söylentisi!...
    bilvanis; “günahlarla, çirkinliklerle, rezillikle dolu dünyada, tüm bunların arasından, bir kardelen misali aslını kaybetmeden çıkan bir nur” olarak tarif edilir.
    bilvanis çiftliği; nakşibendi tarikatının menzil kolu adını adıyaman’ın menzil köyünden alır. bu cemaatin en önemli ismi raşit erol’du. raşit erol cemaat içinde “zehirli bir iğne” saldırısı sonucu öldürülünce, şeyh postuna kim oturacak kavgası başladı. bu kavga bölünme ile sonuçlandı.
    adıyaman menzil’deki şeyh postuna kardeşi abdulbaki erol oturdu. raşit erol’un oğlu fevzettin erol ise, kışları afyon- ankara’da, yazları ise eskişehir yakınlarındaki bilvanis ismini verdikleri bir çiftlikte oturmakta ve gerçek şeyh’in kendisi olduğunu söylemektedir.
    bu ikisi de hz.peygamberin soyundan geldiklerini iddia etmektedirler ama birbirleri için yalancı ve sahtekar kelimelerini kullanmaktadırlar. ikisi de, birbirlerinden dolayı, ölüm korkusu içinde yaşamaktadırlar. akp hükümetinin izin vermesi sebebiyle menzil tarikatı, bazı bakanlıklarda çok etkilidir.(sağlık bakanlığı-maliye bakanlığı) tarikatın en büyük gelir kaynağı, bağışlar ve tarikat müteahhitlerinin akp’li belediyelerde yaptıkları işlerdir. türk silahlı kuvvetlerinin orgenerali işte bu tarikat yuvasını bombalamak iddiasıyla tutuklandı. belge var mı? yok.. bu saçma iddiayı doğrulayan bir delil var mı?
    o da yok.. peki, akp ne yapmak istiyor;
    1) tsk üst kademesini tahrik edip, muhtıra verdirmeye çalışıyor ki, çok sevdiği “mağdur” rolünü yine oynayabilsin.
    2)tüm cemaat ve tarikatlara; “oylarınızı bana vermezseniz, başınıza neler gelecek siz düşünün” diyerek, olmayan bir tehlike için tehdit ediyor..
    3)emniyet genel müdürlüğü 18.şubat.2011 de yayınladığı genelge ile, artık irticai faaliyetleri denetlemeyecek. genelgenin altında şimdi akp kırıkkale milletvekili adayı olan zamanın emniyet genel müdürü oğuz kaan köksal’ın imzası var.

    akp, hazırladığı oyunlar sayesinde başarılı olabilecek mi ?
    *akp 9 yıl sonra ilk defa seçimlere “mağdur” olarak değil, “zalim” olarak gidiyor.
    *akp’nin zengin ettiği yandaşları dışında, ekonomik durumu 9 sene önceye göre iyi olan yok. işçi, işsiz, memur, çiftçi, köylü, esnaf,emekli, sanayici, yatırımcı 9 sene önceye göre fakirleştiler.
    *devlet kadrolarındaki tarikat ve cemaat kadrolaşması gençlerimizi akp’den soğuttu ve kandırıldıklarını anladılar. her 5 gençten 2 si işsiz.
    * ordumuza karşı takınılan düşmanca tutum, insanlarımızı çok rahatsız etti.
    *kpss, polis koleji ve en son olarak da ygs de yapılan rezaletler akp’ye çok büyük darbe vurdu.
    *başbakan - bakanların çocuklarının ve yakınlarının süratle ve izah edilemeyen bir şekilde zenginleşmesi, yeni türeyen zenginlerin hep akp çevresinden olması, yolsuzluklar akp’ye ummadığı kadar büyük darbe vuracaklar.
    *devlet olanaklarını kullanıp, halkı sindirmeye kalkmak, insanları devlet gücüyle korkutmak, 1400 polisle dolaşmak, kızını tiyatro’ya 150 polisle göndermek, dünyadaki sekizinci zengin siyasetçi olmak, tayyip bey’in halktan kopması ve herkesle kavga etmesi, bülent arınç, egemen bağış, hüseyin çelik gibi akp sözcülerinin özellikle kadınlara hakaret eden beyanatları, kibirli halleri akp’yi ciddi olarak aşağıya çekecek…
    * insanların verdiği sadaka paralarını dolandırdığı iddia edilen üçkağıtçıların devamlı olarak başbakan’ın yanında ve akrabalarından olması ve bu davanın yıllardır sürüncemede kalması, kul hakkını yiyenlerin felaketi olacaktır…

    türkiye cumhuriyeti’nin kurucusu atatürk’e, onun silah arkadaşlarına, bu ülkeye hizmet etmiş devlet adamlarına, cumhuriyetimizin kurucu değerlerine, izbe yerlerde alçakça küfür eden korkaklarla kolkola girenler, türkiye’mizi aydınlık yolundan çevirip ortaçağ karanlığına gömmek isteyenler, türkiye’mizin 40 bin insanını öldüren uyuşturucu kaçakçısı ile konuşanlar, ellerinde şehitlerimizin kanı olan ve şu an dahi kerkük’teki türk varlığına işkence eden barzani’nin önünde dörtayak duranlar 12 haziran’da türk milletinden hak ettikleri cevabı alacaklardır. çoğu gitti, azı kaldı….

    not: tüm bu söylediklerimin gerçekleşmesi için, sandığa ve sandık sonuçlarının yüklendiği bilgisayarlara sahip çıkılması ve oy hırsızlığına engel olunmasına bağlıdır. chp- mhp genel başkanları ve ysk başkanı ali em, türk milletinin oylarının namusu sizlerin omuzlarında. anladınız mı?...

    sağlık ve başarı dileklerimle 01.haziran.2011

    --- spoiler ---

    rifat serdaroğlu
    rifatserdaroglu@gmail.com
    twitter.com/rifatserdaroglu
    0 532 211 00 11
  • oldukça önemli tespitler yaptığı 04.06.2011 tarihli yazısı ;

    --- spoiler ---

    bir devlet böyle çöker

    bir devletin başına, hırsı aklından üstte olan birini getirirseniz ve o kişi bilerek kanunları çiğnerse, görevleri yasaları uygulamak olanlar da, yapılan yasa ihlallerini, korktukları için görmezden gelirlerse ve görevlerini yapmazlarsa, işte o zaman “tuz kokar” yani devlet çökmeye başlar…

    *yargıtay cumhuriyet başsavcısının görevleri; madde:4
    “bizzat veya cumhuriyet başsavcı başyardımcısı, cumhuriyet başsavcı yardımcıları marifetiyle siyasi partilerin tüzük ve programlarını ve kurucularının hukuki durumlarının anayasa ve kanun hükümlerine uygunluğunu, kuruluşlarını takiben ve öncelikle denetlemek, faaliyetlerini takip etmek, gerektiğinde siyasi parti, siyasi parti üyesi veya kuruluşu hakkında mahallinde denetleme, inceleme ve soruşturma yapmak, yaptırmak…

    *siyasi partiler kanunu; md:84-86-87
    “siyasi partiler, türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarmak ve türkiye cumhuriyetinin lâiklik niteliğini korumak amacını güden(anayasa md 174 sinde açıkça yazılan kanunlar) hükümlerine aykırı amaç güdemezler ve faaliyette bulunamazlar.”
    “siyasi partiler, türkiye cumhuriyetinin lâiklik niteliğinin değiştirilmesi ve halifeliğin yeniden kurulması amacını güdemez ve bu amaca yönelik faaliyetlerde bulunamazlar.”
    “siyasi partiler, devletin sosyal veya ekonomik veya siyasi veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla veya siyasi amaçla veya siyasi menfaat temin ve tesis eylemek maksadıyla dini veya dini hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri alet ederek her ne suretle olursa olsun propaganda yapamaz, istismar edemez veya kötüye kullanamazlar…”

    şimdi soralım; türkiye’de , yargıtay cumhuriyet başsavcılığı denen bir makam var mı? orada görevleri cumhuriyeti korumak olan çok sayıda savcı var mı? bunlar devletten maaş alıyorlar mı? bunlar akp hükümetinin değil de, türk devletinin görevlileri değil mi? her siyasi partinin yasalara uymasını bunlar kontrol etmeyecekler mi?
    o halde, seçimleri kaybederse yüce divan korkusu şimdiden yüreğine düşmüş eşbaşkan, hangi cesaretle böyle konuşabiliyor? anayasa ve yasalarımız herkesi bağlıyor da akp genel başkanını bağlamıyor mu?

    eşbaşkan-başbakan erdoğan’ın trabzon- diyarbakır-isparta konuşmaları doğal olarak terbiye dışı ve yasa ihlalleri ile dolu idi!...
    * türkiye cumhuriyeti vatandaşlarına “eşkıya” dedi.
    *bunların dini “zerdüşt” dedi,
    *bunların kökeni “alevidir” deyip, halka yuhalattı.
    *camileri ahıra çevirdiler, dedi.
    *ilmihal kitaplarını toplattılar, dedi.
    *bunlar ezanı türkçe okuttular, dedi.
    *imam hatiplere düşmanlık yapıyorlar, dedi.
    *hacı sait camii imamının öldürülmesinden girdi, ahmedi hani’den şeyh mutahhar’a, nurettin zengi’den ibrahim gülşeni’ye kadar dolaştı, en son diyarbakır’daki 41 sahabe’den çıktı…

    *cemaat ve tarikatlar aralarında bakanlıkları paylaştılar ve devletin tüm kadrolarına yerleştiler.
    *tarikat ve cemaatler, binlerce dönüm arazilerde özel kasabalar kuruyorlar. cübbeleriyle,sarıklarıyla, çok eşli yaşamlarıyla, sakal ve asalarıyla devrim kanunlarıyla alay ediyorlar. bir kuruş vergi vermedikleri halde, milyonlarca dolarla oynuyorlar.
    *diyanet işleri başkanlığından habersiz, kaçak kuran kurslarında on binlerce çocuk, cumhuriyet ve atatürk düşmanı olarak zehirleniyor, t.c devletinin kaymakamları utanmadan koltuklarında oturuyor.
    *devlet, gıda bankacılığı yetkisi verdiği dernekler(deniz feneri-ihh) tarafından trilyonlarca lira soyuluyor, bu aziz milletin vergilerinden maaşlarını alan maliye bakanlığı denetim elemanları ingiltere vatandaşı bakanlarının korkusuna mesleki bilgilerini, kariyerlerini paspas yapıp üzerlerine basıyorlar.
    *istanbul büyükşehir başkanı kadir topbaş’ın imar danışmanı ve deniz otobüsleri yönetim kurulu üyesi olan fethi turgut’un evine hırsız giriyor, iki büyük kasayı ağırlıklarından dolayı kaldıramayan hırsızlar, küçük kasayı çalıyorlar. hırsızlar para paylaşımında birbirine girince olay ortaya çıkıyor. küçücük kasadan; 950 bin dolar+280 bin avro+200 bin tl+2 kilo altın çıkıyor. türkiye cumhuriyetinde, binlerce savcı, on binlerce denetim elemanı;
    “gel bakalım arkadaş, bu parayı nereden buldun, soygunculuk mu yaptın, hırsızlık mı yaptın” diye soramıyor!...
    garip bir esnaf, fiş kesmedi diye başına gelmedik kalmıyor, ondan sonra
    “aynı sudan içmişiz biz” ha, haydi size “osman baydemir’in dediğinden”…

    bu yazdıklarım, olanların binde biri bile değildir. demokratik bir ülkede, haysiyetli denetim elemanlarının ve bağımsız yargının olduğu bu suçları işleyenler, kanunlarda yazan cezalara en kısa sürede çarptırılırlar.

    yazının başında dediğim gibi, devlet bu şekilde yönetilir ve devlet görevlileri yasaları uygulamaktan çekinirlerse, bu devletin çökmesi kaçınılmazdır. hele ülkeyi, her şeyin fiyatını bilen fakat hiçbir şeyin değerini bilmeyen siyasetçiler yönetiyorsa..

    çaresiz değiliz. çare biziz, çare türk milletidir. bu karabasandan kurtulmanın yolu 12 haziran’da açılacaktır. çevremizdeki herkesi sandığa götürmeli, oy kullandırmalıyız. oylarımızın bölünmesini de engellemeliyiz. kimsenin şahsi çıkarı, türkiye’nin çıkarının önünde olamaz…

    sağlık ve başarı dileklerimle 04 haziran 2011

    --- spoiler ---

    rifat serdaroğlu
    rifatserdaroglu@gmail.com
    twitter.com/rifatserdaroglu
  • oldukça uzun ama okunması gerekli yazısı ;

    --- spoiler ---

    altlik

    altlık; asıl olaydan önce yapılan hazırlıkların genel adıdır. bu hazırlıkların amacı, çıkabilecek karşı sesleri önceden belirleyip sindirmek, mümkünse yok etmek, esas meselenin elde edilmesi için önceden yol açmak ve kamuoyu oluşturmaktır.

    akp hükümeti 2005 yılından beri imralı’da öcalan ile bir seri görüşmeler yaptı. bu görüşmeler ışığında öcalan, 15 ağustos 2009’da bir yol haritasını akp hükümetine verdi. seçimden önce bu görüşmelerin ve varılan anlaşmanın üzerini örten, milletten saklayan ve tamamen “milliyetçi” bir söyleme bürünen başbakan erdoğan, özellikle karadeniz-iç anadolu ve doğu anadolu’da ki milliyetçi oyları yeniden alıp istediğine ulaşınca, öcalan ile varılan anlaşmayı gerçekleştirmek için çalışmalara başladı. bunun için yazının başlığı yaptığımız “altlıkçıları” kullanmaya başladı.

    böyle durumlarda öncelikle kullanıma hazır, “çakaralmaz eskitüfekler” derhal devreye girerler.
    bunlar;
    *yöneticileri içinde; “ishak alaton-can paker-kemal derviş-osman kavala-ethem sancak-cüneyt zapsu-etyen mahçupyan gibi t.c devleti-türk milleti hakkındaki düşünceleri bilinen ve “bana türk demeyin, bana türk derseniz utanırım” diyenlerin de bulunduğu, soros destekli meşhur tesev adlı vakıf,
    *kod adı “osman öğretmen” olan ve ömrünün önemli bir kısmını şam-maalule-golan-reşadiye-bekaa-trablusşam-bourj al brajne gibi terör kamplarında geçiren ve ne hikmetse her ayrıldığı kampın ertesi gün israil tarafından bombalandığı, mossad’ın çok sempatik bulduğu cengiz çandar,
    *f.gülen cemaatinin sözcüsü, zaman gazetesi başyazarı ve yalova ilimizin sakinlerinden hüseyin gülerce…
    daha sonra ise sırasıyla müsiad camiası, tuskon isimli cemaatin sermaye kuruluşu, cemaatin hukukçular birliği ve paralarının kaynağı belli olmayan sivil toplum kuruluşlarının gazetelere verecekleri ilanlar gelecek.

    altlıkçı ekibin tetikçiliği görevini bu kez cengiz çandar üstlendi. 6 ay çalışarak, 103 sayfalık bir rapor hazırlamış. cumhurbaşkanı’ndan-murat karayılan’a, beşir atalay’dan-zübeyir aydar’a, efgan ala’dan- muzaffer ayata’ya, neçirvan barzani’den-ömer çelik’e kadar “kürtçülük-bölücülük” konusunda görüşleri hemen hemen birbirinin aynısı olan kişilerle röportajlar yapmış ve kendi ifadesiyle “kürt sorunu’nun çözümüne ilişkin hiç kimsenin bugüne dek aklına gelmemiş hiçbir öneriyi sunmayan” bu rapor ortaya çıkmış… osman öğretmen kod adlı yazarın çözüm için önerdikleri şunlar;

    *raporu hazırlayan kişi; türkiye hükümeti’nin, pkk olgusunu “terörizm” , pkk’nın kendisini “terör örgütü” ve mensuplarını “teröristler” olarak tanıması yerine, durumu bir “kürt isyanı” olarak görmesini, çözüm için ilk ve en önemli adım olarak görmekte ve şöyle devam etmektedir; cumhuriyet tarihinde 29 kürt isyanından bahsedilmektedir, halbuki kürt siyasi çevreleri cumhuriyet tarihinde 4 adet isyan kabul etmektedirler. bu isyanlar ise;
    1925 şeyh sait isyanı-1929 ağrı dağı isyanı- 1938 dersim isyanı- 1984 pkk isyanı !...(sayfa:18)

    *raporu hazırlayan kişi; pkk’nın yaptığı terör faaliyetlerinin ve uyuşturucu kaçakçılığının “isyan” tanımı ile çelişmediğini, tam tersine isyan araçları içinde sayıldıklarını savunmaktadır. !. (sayfa: 19-20)

    *raporu hazırlayan kişi; halen devletin elinde de “atılması gereken pratik adımlar” ya da “eylem planı” diye nitelendirilebilecek, bir başka deyimle her ne kadar habur sonrası rafa kaldırılmış olsa da bir çeşit “yol haritası” bulunmaktadır, demektedir. (sayfa: 84)

    *raporu hazırlayan kişi; taraflar (devlet ve pkk) arasında çözüm yönünde yol alınabilmesi için öncelikle bir güven ortamı yaratılması gerekmektedir, demekte ve bunun ön koşulu olarak da, kck davasından tutuklu bulunan sanıkların, başta seçilmiş belediye başkanları olmak üzere büyük bölümünün serbest bırakılmalarının sağlanması ve davanın düşürülmesini görmektedir. (sayfa: 84)

    *raporu hazırlayan kişi; güven ortamının sağlanması ve sürdürebilir olması ancak silahların sustuğu ve susturulduğu bir ortamda mümkün olabilir, bu nedenle pkk’nın “eylemsizlik” halinin sürekli kılınması gerekmektedir görüşünü savunmaktadır. ancak pkk’nın “eylemsizlik” halinin konsolide edilmesi ise, silahlı kuvvetler başta olmak üzere, güvenlik kuvvetlerinin pkk’nın silahlı unsurlarına yönelik operasyonlarının durdurulması da gerekmektedir, demektedir… (sayfa: 86)

    * raporu yazan kişi; “dağdan iniş’i” özendirecek şekilde meşru ve yasal zeminde siyaset yapılmasının önünün gerçekten açık olduğunun en anlamlı göstergesi, kürtlerin tbmm de en geniş, adil ve gerçekçi temsilinin mümkün kılınmasıyla olabileceğini, ve “türkiye’nin iç barışı” ve “pkk’nın türkiyelileşmesi’nin” sağlanabilmesi için seçim barajının % 10’un altına çekilmesini zorunlu kılmaktadır, demektedir..(sayfa: 87)

    *raporu hazırlayan kişi; yeni bir anayasa’nın hazırlanması ve yeni anayasa’da yeni bir vatandaşlık tanımı yapılmasını, aynı şekilde ana dilde eğitim ve öğretim konusunun tatminkar bir çözüme kavuşturulmasını istemektedir. (sayfa: 87)

    *raporu hazırlayan kişi; yeni anayasa yapımıyla başlayacak yeni hukuki düzenlemeler, kürtlere türkiye’de yeni bir “statü” kazandırmayı amaç edinmeli ve bu statü’nün “demokratik özerklikten” , “yerel yönetimlerin yetkilerinin güçlendirileceği” ve türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde kendilerini yönetebilme konumunda bulunmalarının kastedildiğinin anlaşılmasını istemektedir..(sayfa:87)

    *raporu hazırlayan kişi; abdullah öcalan’ın çözüm için değerlendirilmesi gereken, çözümün “partner’i” rolünü üstlenecek çok önemli bir “siyasi aktör” olduğunun kabulünü dağdan iniş’in sağlanabilmesi için kaçınılmaz görmekte ve öcalan’ın tutukluluk şartlarında yapılacak yeni düzenlemenin, orta vadede öcalan’ın serbest bırakılmasına kadar uzanan bir düzlemde ele alınmasını önermektedir. (sayfa:88)

    *raporu hazırlayan kişi; nihai toplumsal bir barış için yapılacak “aşamalı affın” sadece pkk’lıları değil, pkk’dan kopmuş ve ayrılmış olmakla birlikte pkk eylemlerinden ötürü cezai kovuşturmaya uğrayan ve yurt dışında yaşamak zorunda kalan binlerce kişiyi de kapsaması gerektiğini söylemekte, yalnız “af” kelimesinin toplumda infial yaratacağından kullanılmamasını, yerine “aşama” kelimesinin kullanılmasını tavsiye etmektedir. (sayfa: 89)

    milli devlete, üniter yapıya her zaman karşı çıkan ve “millet” kavramı yerine “ümmet” kavramını benimseyen cia destekli cemaatin sözcülerinden hüseyin gülerce ise konuya desteğini 24 haziran’da zaman gazetesinde yayınlanan yazısında şöyle vermektedir;

    *seçimler, sonunda huzur içinde yapıldı ama şimdi de diyarbakır’dan bağımsız seçilen hatip dicle’nin, milletvekilliğinin ysk tarafından düşürülmesini tartışıyoruz…

    *kürt meselesi ne zaman barış yoluyla çözülmek istense karşımıza derin provokasyonlar çıkıyor. vesayet sistemi, köşeye sıkıştıkça, terör ve şiddet üzerinden huruç hareketleri deniyor…

    *bugün ergenekon davası sürerken açığa çıkan belgeler, bilgiler asıl yapılması gerekenin; ergenekon-pkk- terör örgütleri ilişkilerini açığa çıkarmak olduğunu anlatıyor. ergenekon-pkk bağlantısı açığa çıkarılmadan, derin devletin kürt meselesindeki rolü deşifre edilmeden kürt sorunu asla çözülemez.
    ortada ergenekonvari bir tezgah var. şiddet ve tehdit diline pek meraklı bir siyasi örgüte, adeta sokağa dökülün, silaha sarılın,dağı işaret eden bir tezgah bu, diyor…

    sizlere sadece, kod adı “osman öğretmen” olan cengiz çandar ve cemaatin sözcüsü hüseyin gülerce’nin yazılarının özetini asıllarına sadık kalarak aktarmaya çalıştım. sinirlerinizin elverdiği ölçüde okumanızı ve türkiye’nin nasıl bir ihanet şebekesi tarafından kuşatıldığını anlamaya çalışmanızı rica ediyorum.
    yarın bu konudaki görüşlerimi sizlerle paylaşacağım.

    sağlık ve başarı dileklerimle 27 haziran 2011

    --- spoiler ---

    rifat serdaroğlu
    rifatserdaroglu@gmail.com
    twitter.com/rifatserdaroglu
  • "alaca karanlik sokağindayiz (1)" başlıklı 18. temmuz. 2011 tarihli önemli yazısı;

    --- spoiler ---

    her şey gözünüzün önünde gelişiyor. pkk’lı teröristler ölüyor, gazete ve televizyonlar, askerimizi suçluyor. askerlerimiz şehit ediliyor, yine askerimiz suçlanıyor. terör örgütü ve destekçileri sadece güneydoğu’yu değil bütün türkiye’yi tutsak almış gibi. devlete isyan demek olan “demokratik özerklik” ilan edildi bile. bu gün içine sokulduğumuz “alaca karanlık sokağına” türkiye’yi bilerek ve planlayarak akp’nin nasıl ittiğini iki gün boyunca beraberce inceleyelim. görelim bakalım “büyük usta” nasıl bir usta imiş !...

    *dünyadaki petrol kaynaklarının % 66 sı ortadoğu’dadır.
    *dünyadaki petrol kaynaklarının % 7 si kuzey afrika’dadır.
    *yani bop(büyük ortadoğu projesi) kapsamındaki ülkelerde dünya petrolünün % 73 ü mevcuttur.
    *bu gücü eline geçiren, dünyanın enerji patronu olur ve tüm rakiplerini diz çöktürür.
    *17 eylül 2002 tarihinde, başkan bush tarafından nss 02 kod numarasıyla onaylanıp yürürlüğe giren strateji belgesi, bop’ un esaslarını belirler. bu strateji dört bölümden oluşur;
    -önleyici savaş(abd, bir devletten tehdit geleceğini hissederse, o devletin bir şey yapmasını beklemeden saldırarak tehlikeyi önleyeceğini ilan etmektedir)
    -askeri müdahale ve öncelik alma.
    -yeni karşılıklılık.
    -demokrasiyi yaymak; bu kavramlar, afganistan ve irak işgali ile arap baharı adı altında bop bölgesindeki devletlerde başlatılan “dış destekli iç isyan ve iç savaşları” haklı gösteren araçlar olarak kullanılmaktadır. bu şekilde, askeri müdahalelerin önü açılmakta, tüm askeri operasyonlar ve işgaller, sonunda “demokrasiyi yayma” kılıfı ile örtülmektedir…

    türkiye olarak biz büyük ortadoğu projesinin neresindeyiz;
    *8 haziran 2005 tarihli gazeteler ve televizyonlar, başbakan erdoğan;
    “geniş büyük ortadoğu projesinde demokratik olarak bir görev üstlendik. şu anda ortadoğu coğrafyası üzerindeki ülkelere yapmış olduğumuz ziyaretler de, bunun açık, net örnekleridir.”
    *4 mart 2006 tarihli gazeteler ve televizyonlar, başbakan erdoğan; “ türkiye’nin ortadoğu’da bir görevi var. biz bop’ un eşbaşkanlarından biriyiz. bu görevi yapıyoruz.”
    *14 mart 2006 tarihli radikal gazetesi, abdullah gül; bop içinde abd ile birlikte hareket ediyoruz. bop,türkiye’nin dış politika ilkelerine uygundur. amacımız islam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek.”

    yukarıdaki gerçek bilgi-belgeler, tekzip edilmemiş beyanlardan ve uygulamalardan anlaşıldığına göre büyük ortadoğu projesi;
    -bir amerikan projesidir. amerika’nın çıkarlarıyla uyuşmayan yönetimleri ve rejimleri iktidardan uzaklaştırmayı öngören bir plandır.
    üstelik bu projede kapsamında, türkiye’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün parçalanarak kürt devletinin kurulması da vardır.

    cumhurbaşkanı abdullah gül ve başbakan erdoğan şu sorulara türk milleti ve türk tarihi önünde cevap vermek zorundadırlar. eğer tarihteki son türk devleti olan türkiye cumhuriyeti bölünme tehlikesi sonucu bir iç savaşa giderse, ülkeyi yönetenlere bu sorular mutlaka sorulacaktır;

    -cumhurbaşkanı gül; bop, türkiye’nin dış politika ilkelerine uygundur, abd ile birlikte hareket ediyoruz” demişti:
    *bop, türkiye’yi bölüp parçalayacak bir kürt devletinin kurulmasını öngörüyor. daha dün barzani; kuzey irak’ta, iran’da, suriye’de ve türkiye’deki kürtlerin “tek bayrak” kullanımına geçeceğini ilan etti. ülkemizin bölünmesi, türkiye’nin dış politikasına nasıl uygun olur ve cumhurbaşkanı bunu nasıl söyler?
    *bu proje; ortadoğu’da amerikan çıkarlarıyla uyuşmayan yönetimlerin iktidardan uzaklaştırılmasını ve rejimlerin dönüştürülmesini de kapsayan bir plandır. bu plana “ eşbaşkanlık” yapmak ve komşularımızla kanlı bıçaklı olmak türkiye’nin dış politikasının neresine uygundur ?..
    *bu proje; çin-rusya ve şanghay işbirliği örgütü(şiö) devletleriyle türkiye’yi karşı karşıya getirebilecek bir projedir. bunun neresi dış politikamıza uygundur ve cumhurbaşkanı bunu nasıl söyler?..
    *dış destekli iç isyanları kışkırtarak, yabancı güçlerin işgaline davetiye çıkarmak ve irak’ta olduğu gibi milyonlarca müslüman’ın ölümüne, on binlerce kadının tecavüze uğramasına sebep olanların taşeronluğunu yapmak, dış politikamızın neresine uygundur, ve cumhurbaşkanı bunu nasıl söyler?..
    *bağımsız bir ülke olan türkiye’nin başbakan’ı, amerikan çıkarlarına uygun olarak hazırlanan bir projede nasıl “eşbaşkan” olarak kendi kendine görev alır? bu konuda tbmm’de ve milli güvenlik kurulunda bir görevlendirme yapılmış mıdır?...
    * bir devletin, başka bir devletin plan ve projelerinde görev alabilmesi için tbmm’nin kabul edeceği ikili anlaşmalar şarttır. tbmm böyle bir anlaşmayı onamış mıdır?..

    bu sorulara muhatap olmak bile, aklı başında ve ülkesini seven devlet adamları için çok ağır bir yüktür. cevap beklediğimiz iki kişinin bu sorulara açık net cevaplar verip, türk milletinin kafasındaki soru işaretlerini gidermeleri gerekir. bir şeyi asla yapamazlar; suskun kalmakla bu ithamlardan kurtulamazlar…

    daha şimdiden tüm bölgemizi kan gölüne çeviren büyük ortadoğu projesini gerçekleştirmek uğruna milyonlarca can alanlar ne kadar suçlu ise, bu küresel katillere destek olanlar, taşeronluklarını yapanlar da onlar kadar sorumludurlar….

    not: yazılarından büyük ölçüde yararlandığım sayın hikmet yavaş’a çok teşekkür ederim. kalemine, yüreğine sağlık….

    sağlık ve başarı dileklerimle

    --- spoiler ---

    rifat serdaroğlu
    rifatserdaroglu@gmail.com
    twitter.com/rifatserdaroglu
    0 532 211 00 11
  • "gazze sultanı" başlıklı 13.09.2011 tarihli okunması gereken yazısı ;

    --- spoiler ---

    gazze sultani

    11 eylül 2011 pazar akşamı, saat: 22.00 yer: türkiye’nin hakkari ilinin şemdinli ilçesi. bizim ilçemiz.
    birdenbire büyük bir çatırdı kopar. ilçenin en önemli 4 yerine birden saldırılar başlamıştır.
    dağ komando taburu-ilçe jandarma karakolu-emniyet müdürlüğü-asker ve polis lojmanları.
    önce roketatarlar, arkasından el bombaları ve uzun menzilli silahlarla, kalleş katiller sürüsü saldırıya geçer. güvenlik güçleri saldırıya anında cevap vermeye çalışırlar. iki ateş arasında kalan vatandaşlar hayat ve ölüm arasında kalırlar. türkiye sınırları içinde, 13 bin nüfuslu şemdinli ilçemizde çatışma 3 saate yakın sürer !. 3 vatandaşımız hayatını kaybeder. 1 asker- 1 polis- 1 korucu şehit olur.
    güvenlik güçlerimizin eşleri ve çocukları, kendi evlerinin içindeki kum torbalarının arkasında bu işkencenin bitmesini beklediler.
    eğer kendinizi ve çocuklarınızı, lojmanlardaki canlarımızın yerine koyma zahmetine girerseniz, yaşanan faciayı daha iyi anlayabilirsiniz !...

    pkk terör örgütü, 13 bin nüfuslu bir ilçeye, o ilçenin silahlı devlet güçlerinin bulunduğu 4 ayrı yere eşzamanlı olarak ağır silahlarla saldıracak hale geldiyse, bu durumdan sorumlu tek kurum ve tek kişi vardır; türkiye cumhuriyeti hükümeti ve başbakan erdoğan…
    eşbaşkan-başbakan erdoğan ve onun “kürt açılımı” politikaları, ülkeyi bu duruma getirdi.

    eşbaşkan-başbakan erdoğan, ankara’dan gırtlağını patlatırcasına bağırıyor; “hiç kimse sokakları çatışma alanına çeviremez !...” erdoğan, türk milletine doğruları söylemelidir.
    artık sokaklar,caddeler değil,13 bin nüfuslu ilçeler çatışma alanı haline getirildi!.
    güneydoğu bölgesinde türk bayrağı asmak mümkün değil, yol kontrolü pkk’nın eline geçmiş, özel mahkemeler davalara bakar hale gelmiş durumda. hem birliğimizin sembolü bayrağımız, hem de hukuk devleti ilkemiz ciddi tehlike altında…
    pkk militanları, barzani’nin koynundan çıkıyorlar, sınırımızı geçiyorlar, yol kesiyorlar, asker-polis-devlet memuru ne varsa toplayıp tekrar barzani’nin korumasındaki yılan yuvasına dönüyorlar. devletin namusu olması gereken vatan evlatlarından iki aydan fazla zamandır haber yok. kendi adamlarını, terör örgütünün elinden alamayan erdoğan, aleme düzen vermeye çalışıyor!...

    erdoğan ağzını açıyor gazze, kapatıyor israil. aylardır bunları dinliyoruz. insan sormadan edemiyor;
    *gazze’dekiler mi sizin vatandaşınız, türkiye’de şehit edilen evlatlarımız mı?
    *gazze’dekileri analar doğurdu da, şehitlerimizi bizim analarımız doğurmadı mı?
    *gazze’dekiler müslüman da, bizim şehitlerimiz müslüman değiller mi?
    *öldürülmelerinde hükümetinizin de suçu olan, 9 vatandaşımız için israil’e a-b-c-d planları açıklayıp dünyanın dikkatini bu olayın üzerine çekiyorsunuz da, vatan evlatlarını şehit eden terör örgütünü koruyan, besleyen barzani’ye niçin tek laf edemiyorsunuz?
    *nedir bu gazze sevgisi, arap hayranlığı. araplara gösterdiğiniz sevgiyi niçin türklere göstermiyorsunuz?...

    dünyanın en karmaşık bölgesinde, türkiye olarak bizi yalnız bırakacak bu filistin devleti ve gazze olayının gerçeğini bir de bizden dinler misiniz;

    “ortadoğu’da hiçbir devlet, ağızları ne söylerlerse söylesinler, devlet politikaları gereği filistin devletinin kurulmasını istemezler. sebep; her devlet önce kendi yararını düşünür. bizim gazze sultanı hariç !...”

    ürdün:
    ürdün ile filistin sınırını, ürdün nehri oluşturur. bu nehrin batı tarafı(batı şeria) filistin’e aittir. amman dışındaki tüm ürdün şehirleri ise bu nehrin doğusu(doğu şeria) tarafındadır. ürdün nehrinin doğusundaki şehirlerde yaşayanların hepsi filistinlidir. bugün filistin devleti kurulsa, ürdün nehrinin doğusundaki tüm şehirler filistin’e katılır, yani ürdün diye bir devlet kalmaz, kaybolur gider. bu yüzden ürdün, filistin devletinin kurulmasını kesinlikle istemez ve israil’le bu konuda ittifak halindedir…

    mısır:
    gazze’ye giriş çıkışlar, mısır’ın sina yarımadasında bulunan “refah” kapısından yapılır. mısır bu kapının kapalı tutulması ve gazze’nin tecrit edilmesi karşılığında her yıl abd’den 3 milyar dolar para alır. ayrıca gazze’yi, dolayısıyla hamas’ı kontrol altında tutarak, fiili olarak arap aleminin liderliğini yürütür ve bunun çok avantajlı ticari menfaatlerini kullanır. filistin devleti kurulursa, mısır hem her yıl aldığı bu avantayı, hem abd ve israil’in desteğini hem de gazze’yi ilerde kendi topraklarına katmayı düşündüğünden, gazze’deki zengin yer altı kaynaklarını elinden kaçırmış olur. mübarek son zamanlarda bu çizginin dışına çıkmaya başladığı için devrildi ve aynen 12 eylül 1980 de olduğu gibi
    “bizim çocuklar mısır’da da başardı…” mısır bu sebeplerden dolayı filistin devletinin kurulmasını asla istemez..

    suriye:
    suriye halen golan tepelerinde israil ile çatışma halindedir. israil ve filistin’in tek su kaynağı buradadır. ortadoğu çölünde cennet gibi bir vaha olan golan tepelerindeki su kaynakları, bu tepelerin güneyindeki galile gölünde toplanır. bu su, kanal ve borularla 350 kilometre güneydeki akabe körfezine kadar olan tüm israil ve filistin yerleşim bölgelerine götürülür. bugün filistin devleti kurulsa, israil batı şeria’da bulunan 16 tugayını, golan tepelerine yani suriye sınırına getirir. bu da suriye’nin sıkıntıya girmesine neden olur. bu yüzden suriye, filistin devletinin kurulmasını istemez.

    filistin halkı:
    filistin devleti kurulursa, dünyanın dört bir yanından gelen yardımlar ve oluk gibi akan paralar kesilecektir. bu paralar halen filistin hükümeti, el fetih ve hamas tarafından kullanılmakta ve çok az bir kısmı halka dağıtılmaktadır. filistin devletini bugün kurun, paraların bölüşülmesi ve aşiretlerin yönetimi ele geçirme kavgalarından ortalık kan gölüne döner. şu an bile, filistin’de günde meydana gelen her 20 olayın 1-2 si israil ile, diğerleri ise aşiretlerin kendi aralarındaki kavgalardan olmaktadır.

    diğer tüm arap ülke ve şeyhlikleri abd ve ingiltere’nin kontrolü altındadırlar. hiçbir arap lideri patronlarının istemediği bir şeyi yapamaz…

    *gerçek bu iken, eşbaşkan-başbakan’ın bu gazze-filistin-arap hayranlığına, sevgilisine hasret kalmış delikanlı gibi gazze hasreti ile yanıp tutuşmasına ne diyeceğiz?
    *kendi generallerinden 52 tanesinin dijital tuzaklarla hapse atılmasını ellerini ovuşturarak izleyen, fakat abd emriyle mısır’da yönetime el koyan general’e selam duran erdoğan arasındaki çelişkiyi nasıl anlayacağız? bu ikili davranışı “ileri demokrasi’nin” neresine yerleştireceğiz ?

    başbakan erdoğan’ın mısır’da, “allahın azizi erdoğan” , “müslümanlar el ele, avrupa yıkılacak” sloganlarıyla karşılanması, erdoğan’ın da kendisini karşılayanlara arapça seslenmesi, erdoğan’ın kendi ülkesindeki terör olaylarını es geçerek tüm enerjisini gazze-israil-mavi marmara gemisine vermesi bize bu gidişin hangi yola çıkacağını gösteriyor;
    istikamet, türkiye islam cumhuriyeti… anladınız mı şimdi civanım delikanlının gayretini !...
    bu özlemle yananların bilmeleri gereken gerçek şudur;
    bu aziz vatan üstünde tek türk kalsa bile, bu sapık hayal asla gerçekleşmeyecektir. mustafa kemal’in çağdaş savunucuları, vatanseverler, demokratlar ve bu ülkenin aydınlık insanları türkiye cumhuriyeti devletine sahip çıkacaklardır…

    sağlık ve başarı dileklerimle 13 eylül 2011

    --- spoiler ---

    rifat serdaroğlu
    rifatserdaroglu@gmail.com
    twitter.com/rifatserdaroglu
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap