• kisiye haksizca davranilma durumu, (bkz: raw/4) bize bunlari ogretiyor.
  • purple penguin diye bir grubun nefis bir sarkisi... hatta ikinci albumlerini almaya karar verdirecek kadar deli bir sarki.. backing vokalleri dinleyeni psikopata baglayacak gucte. kesinlikle edinin dinleyin
  • question albümündendir.
  • judas priestin 1977 tarihli sin after sin albumunde yer alir.

    i made a spike about nine o'clock on a saturday
    all eyes hit me as i walked into the door
    then ??? and then the guys were fooling in the demin dudes
    a couple cards played rough stuff, new york, fire island

    i cased the joint, straining at the scenes

    i moseyed up to the counter and the tender came a-grinnin'
    i snapped the smile off his face and scowled "give me a bourbon"
    the mirror on the wall was collecting and reflecting
    all the heavy bodies ducking, stealing eager for some action
    the scene screwed me up, i saw some contact
    then the big boys, saw me and knew that

    i'd had too much, floating around
    statues alive, seconds are hours

    sacks like a hurricane, wrapped in and shattered
    i was barely holding on to this flying body symphony
    i guess i dream in pictures, not colors
    the true free expression i demand is human rights - right

    i gave my life, i am immortal

    i'm going, no loss
    i'm going, no loss
    i'm going, no loss
    i'm going, no loss

    nightmare, just a bunch of goddamn, rotten, steaming, raw
    deal
  • bi de 1985-86 civarinda yapilmis bas rolunde simdinin valisi arnold'un oynadigi polisiye film....boktan bisi...ama esas komik olan arnoldun guzelim alman aksani ile amerikali polisi oynamasidir...
  • bill perry nin 2004 yılında çıkarmış olduğu albümün adı. tadından yenmez.
  • anthony mann'in yönettiği, dennis o'keefe ve claire trevor ve marsha hunt'ın başrollerde olduğu, 1948 yapımı noir film.
  • bu parçayı ilk dinlediğimde "ne kadar sıkıcı bir judas priest şarkısı." diye düşünüp next tuşuna basmak üzereydim ki 4. dakikadan itibaren büyülendiğimi fark ettim ve parmağım next tuşu üzerinde kalakaldı.

    bazı parçalar da böyle oluyor işte. sonuna kadar sabırla dinlemek gerekiyor. sondaki 2 dakikalık kısım ilk 4 dakikanın sıradanlığını silip atıyor ve ön yargının ne kadar kötü bir şey olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
  • 1948 yapımı (bkz: https://eksisozluk.com/?q=anthony mann) filmi.

    denk gelmişken bahsetmeden geçemeyeceğim.belki çok büyük bütçeye sahip değil ama muhteşem bir noir.atmosfer ve hikayenin işlenişi muazzam.teknik açıdan da sinematografisi kuvvetli.noir sevdamı depreştiren filmlerden birisi olmuştu.öyle ki filmin hakkını veremediğimi düşünüp birkaç gün sonra tekrar izledim.aynı şekilde izletti kendini.

    filmin doruk noktası ise claire trevor'un düşüncelere daldığı sahneydi.
  • filmi dış-ses açıp yine aynı dış-ses kapatır. dış-ses'in bir kadına ait olduğu ender kara filmlerdendir. küçük bir noir başyapıtı.

    noir'ın gedikli femme fatale'i claire trevor dış-ses'in öznesidir. deneyci görüntü yönetmeni john alton düşük aydınlatma tercihi ile noir-esk atmosferi yeniden tanımlar. yoğun sisli görüntüler noir-vision için tipiktir. kamera r.burr'ı hep alt açıdan çeker, tıpkı genelde alt açıdan seyredip yanılsamalı gücüne tanık olduğumuz citizen kane'in c. foster kane'i gibi. 1948 yapımı bu film de elbette yurttaş kane'den etkilenmiştir. zaten welles'in bu muazzam filmi kara filmleri dışavurumcu alman doruklarından daha fazla etkilemiştir. aslında welles tek bir zar atımıyla modern amerikan sinemasını kökünden değiştirmiştir de diyebiliriz. hiç abartısız.

    tekinsiz karanlığın perspektifinden bakan filmde gündüz çekimi azdır. keefe ile burr'ın hırslı mücadelesi ise oidipus'un modernist bir görüntüsünden ibarettir. gölgesi kaldırımlarda sürüklenen trevor ise ulaşılamayan anne bedeninin cisimleşmiş görüntüsüdür.
hesabın var mı? giriş yap