• ülkemizde sadece nevio scala dönemi beşiktaş'ında ve christoph daum dönemi fenerbahçe'sinde görebildiğim, futbolcular için oldukça öneme sahip yenilenme amaçlı yapılan kısa süreli rahatlama antremanı.
    tabii bu bizim görüşümüz. tgrt haber tv'ye göre bunun ismi dejenerasyon antremanıdır. bu isimde bir antremanın ne işe yarayacağını da hala çözebilen kimse yoktur.
  • türkiye de ilk olarak 1992 eylül ayinda karl heinz feldkamp tarafindan katowice maci sonrası yaptırılmı$tır....
  • hürriyet'e göre de dejenerasyon idmani olan mac sonrasinda yapilan idman.. ne demekse artik..

    http://acetobalsamico.blogspot.com/…syon-idman.html
  • 1880'lerin o civarlarda tüm avrupa'da 14-15 tane hani işte ulus devlet dediğiniz şeyden var geçen saydim. bu sayı birinci dünya savaşı'ndan hemen önce 25-26 seviyesinde bir yere geliyor. örapa sözkonusu olunca tahmini sayi veriyorum salladiğim anlasilmasin diye evet farketmenize sevindim, ama işte nereden baksan 30 yılda iki kat artıyor bu sayi. hizla çoğaliyorlar matmazel. ama sonra milletler cemiyeti falan ikinci dünya savaşı öncesi milletler cemiyeti üyesi 50-51 devlet var şimdi bakiyorsun birleşmiş milletlerdeki sayıya 200 küsur. başınız daha fazla dönüyor. af buyurun nereden çıktı bu kadar millet? işte habsburglar osmanlı falan çözüldü tamam, tamam ulusal kurtuluş savaşları eyvallah, tamam sovyetler birliği çözülüşü vs. tamam ama af buyur bu kadar etmez bunlar. hizla çoğaliyor bu milletler takip edemiyoruz olabiliriz ama tarihçiler ve gümrüklere bakan iktisatçı yamakları dışında kimse takip etmiyor muydu bunları. kanımca bu artış hızıyla elli yila kalmaz 400'ü buluruz. amerikayı bölsen zaten kafadan 50 tane millet, brezilya zaten kanimca çok büyük, avustralya zaten koca kıta 20'ye bölünebilir, ayers rock'tan kerteriz alip sekiz tarafa çizgi çeksen en az 10 devlet aborjinlere, değişik kabilelere verilebilir. kanada'yi falan da bölüp yerlilere toprak verirsen sekiz on derken 300'ü tuttururuz. bir tek türkiyeye dokundurmayalim peki sizin güzel hatriniz için ama iran, irak, suudi arabistan, suriye falan bölünebilir bence. işte şiiler, sünniler, kürtler, aleviler, vahabiler falan derken en az 20 devlet 30 millet çikar buralardan da. almanya fransa falan da gözüme uygun görünüyor, rusya zaten kolay, işte çin uygurlar hanlar hunlar moğollar falan derken 500'e kadar yolu var. kabus senaryosu falan da değil bu, dünya tarihinin gelişme çizgisi, tarihin eğilimsel gerçeği ve "istatistik yalan söylemez" tesislerinde içilen bölücü bir susurluk ayranınin ettikleri. sir jonathan swing swift'in statistical econometri plus and minus 1879, penguin, london eserinden aynen aldiğim hayatın gerçeklerinin özeti. tekrar alintiliyorum: "istatistik yalan söylemez." ve istatistik bölücüdür ve bölünen şeylerin yarısı gider öbür yarısı da öbür yana gider. ist-at-is-tik olarak böldüğümüz istatistikten de yeni şehirler ve nesneler elde ederiz. bölünen çoğalir bazen görüyorsunuz ve bazen bölünen azalır. ek-sik kalır.
    istatistik ve bölünme yalman söylemez. peki ne yalan söyler? kediler yalan söyler, ölmeyeceğiz deyip ölürler, sevgililer söyler, gitmeyeceğiz deyip giderler, sonra filmler yalan söyler, bazen çiçekler falan biliyorsunuz romantik görünmek istemem babam görse kizar, annem görebilse sarilirdi ama içinde dolaşanların hesabini denklemleri hep kendine göre uydurarak yine kendine veren bütün erkekler gibi ben yalan söylerim hatta çok konuşup hiç, hiç konusup çok söyleyebiliyorum. kadinlarda az rastlaniyor, erkeklerin anlasilma beklentisiyle ilgili derin bir ariza olabilir emin değilim. annem öğretmedi böyle şeyler kendim öğrendim büyüyünce, tütün öğretmiş olabilir bilmiyorum. tütün insana çok şey öğretir bu sigarayi kapali mekanlarda yasakladiğiniz günlerde. ama çok susup çok söyleyen vaziyetten sıkılınca siz de tamam ya deyip gidebilirsiniz. kizdiğimi ve üzüldüğümü belli etmemeye çalişirim, belli edersem de zaten kizmamiş sayilirim. hiçbirşeyden korkmam yalandan korkmadiğim kadar bir annenin yetiştirdiği bütün çocuklar adına ayağa kalkarak ve bir elimde yumurtalı ekmekten halli cici papa öbüründe siyah beyazdan hiç acimayacak denilen günlerden balonlu bir sünnet fotoğrafina bakarak derim ki sadece ben değil ki herkes ve herşey yalan söyler. yalan söylememek için susması gerekenlerin arasından çarpa çarpa geçerek bağirabilirsiniz, susanlar genelde en yalancilar olur. bunu da kitap adi yapabilirsiniz ona da kizmam.
    alacakaranlıkta yolda yürürken elektrik direklerinin etrafında dönenen yarasalardan birinin yolunu şaşırıp kafasina çarpmasından korkan şehirli kardeşlerim, lavabonun altında ölü bir hamamböceğini kemirken bulduğu karincalarla, içindekileri kemirip duran karıncalarin akrabaliğini düşünen arkadaşlarım ve bunlari ve bunlar gibileri hiç düsünmeyenlerim şu sıcak yaz-ak-şam-in-da bir ı nın üstüne nokta koydum diye kizmayin. dolunay varken insanin kendisine yeni yeni ülkeler yaratmasi için mükkkemmel bir zamandir. insan içinden kirpip kirpip ülke yapip bölücü olabilir ve sonra size bölücü diyenlerle, sizin bölücü dedikleriniz arasında başlayan müzakerelerde içinizde bir iç savaş çikarsa, zaten iç savaşın en güzeli insanin içindekidir, diğerlerini yeteri kadar kadar içinizde değilse dişarda tutabilmeyi becerirsiniz vicdaniniz yoksa, yani işte çikarsa, gerekirse yardimci olurum. insan kendi iç savaşını dişari çikarak çözer. italyana sormuşlar nasil birleştirdiniz bu iç savaşlı kanlı ülkeyi ülkeyi diye. "zor oldu, evet italyayı kurduk ama, şimdi de italyanları yaratmamız gerekecek!" demiş. ortalikta italyan olmadiği için değil, italyan diye bir sey olmadiği için. italyan diye bir sey yoktu o zamanlar, ondan biraz türklerle akraba sayilirlar. neyse, önce kendini kurup sonra içine insan atmak için düşününler varsa, bu fikri not edebilirler ona da diyecek bir sey yok. bazen fikirlerden geçilir şarkilara. yoksa illa çiplak hayat gerçekleri olacak diye bir kural yok. hayata çiplaklik dayatilamaz. efendi gibi çiçekli elbiseler giyebilirsiniz, giyenler hoşunuza gidebilir. ama siz de korkmayin oyle elbiselerden.
    aslinda birde buhar gücü nasil dünyayı müslümanlar ve hristiyanlar olarak görenlerin dünyasını hafiften ters yüz ettiyse, bu millet nüfusundaki hizli artış da dünyayı milletlerin mücadelesinin cereyan ettiği bir oyun alani olarak düşünenlerin şirazesini biraz bozdu gibi geliyor bana. o yüzden şirazemiz bozulacak diye içinize attiğiniz insanların arasındaki mücadeleden sözedenlerden korkmayin emi. hepsinin kendilerine verilecek hesapları olabilir ve hesap sormaktan korkanlardan olmayin. elif lam mim.
    ikra.. yarasalardan korkanların ve korkak yarasalarin içinizde huzur içinde birlikte yaşayabileceği ülkeler kuranların anneleri adına ve babaları aşkına gözlerindeki ışıltınin nedeni buzdolabinda ağzı açık unutulmuş bir torba bahçe kekiğinin kokusunun içme suyuna karişmasi olabilir. tipki cezaevinde en güzel kokunun sabun kokusu olmasi gibi kekik kokulu suyun insan gözlerine verdiği işiltiyi, hafiften tabağa kaykilmiş bir incirden de elde edebilirsiniz. öyle aniden gelip gidebilir o durup siz ibeklemesi gerektiğini sanmayin. icnir denilince aklina boğma raki kekik denilince aklina kadin saçları gelenler arasinda yapacağımız bir çekilişle hepsine yeni bir ülke vereceğiz evet. ama çaykovskiyi yakip, piyanonun akordunu bozup, akordu bozuk i-dil bir-et gibi kalmaktan da korkmayin. bişey olmaz size. eskiden piyanom vardi ordan biliyorum. piyano mühim değil neticede. kendi kendine durabilen bir çalgi. durdukça bozuluyor bazen. akordu yani. amaallegro tarafından bu akordu tutmayan piyanolari kesime ve bölünmeye gönderiyor olabilirler. ama ondan da korkmayin. akordu tutmayan piyanodan üç mandolin sekiz gitar beş nefesli üç vurmali çalgi çikartan lütiye çocuklar taniyordum eskiden. çok maharetliydiler. ama sandman yoktu o vakit, death in adi bilinmezdi ve kizilmaskeden yerliler çikar gelirdi. leydi dit dik saçlarıyla gelip gülmezdi ve inceden bir adanademirspor tezahürati duyulurdu uzaktan, kiyidan bir çubuklu beşiktaş forması geçerdi .öyle boktan bir yilmaz erdoğan şiiri gibi idman yapardik. nasilsa şair olmak isteyen kimse kalmadi siz de korkmayin cesur olun. biraz daha olun. koca koca ülkeler bölünüyor size n'oluyor. çiçek gibi dolunay varken hele artik ne içtiyseniz ona göre bir üslüp la cesur olun. cesaretin de bir üslubu olmasi gerektiğine inananlar arasinda çekiliş yapmamiza gerek yok. cesaret çok çok kariştirildiği gibi çirkeflik yapabilme becerisi değil, daha çok kendini gösterebilme becerisidir. siz de cesaretinizi sonra nasilsa toplarlanirim ve toparlarim diye düşünmeyin. gelecek nesillere sesleniyorum buradan. özgüveninize şimdilik mukayyet olun. henüz ortada yoksunuz ne özgüveni bu. ama sizden önce gelip geçen jenerasyonlarin yerlere dökülmüş kanlarindan da korkmayin.
    hem re ya da de farketmez hepsi jenerasyon bunların. fransizca jener kökünden gelip ingilizce asyona gidiyor. türkçede bir boka yaramiyor. ama bizi re den alip eve birakin şoför bey diyenlere rastladik. böyle kopuk kopuk gidiyoruz. ama evet şurdan benzincinin ordan yukari dönüyoruz. işiklarin ordan. her gece düğün her gece eğlence olan bir baska ülkeli yokuştan inelim, polis kimlik sorarsa artik bakariz çaresine çikalim çikalim travestilerin ordan da geçelim. hay layf olur size de. rejenerasyon bakimindan diyorum. rejenerasyona inanmayan ama hürmet ederek ilim bilim filim senben ayçekirdeği bir de ay. tersinden ya. bir tek o bölünemiyor. öbür herşey bölünür. maddenin bölünemeyen en büyük parçasina ay denir. sıkılınca ayyy olur. o da bölünemez bir bütündür.
  • rejenerasyon çalı$ması olarak son zamanlarda hemem hemen bütün teknik direktörlerin diline dü$mü$ genellikle maçsonu röportajlarında belirttikleri idman.. ben anlamıyorum bi o kadarda merak ediyorum yenileme idmanı deseler ne olur...
  • galatasaray'da igor tudor yönetiminde yapılan idman.

    https://twitter.com/…lnet/status/909141550868893696
hesabın var mı? giriş yap