• universitelerin idarecilerini sectiklerini zannettikleri aktivite.
    oncelikle bilmem ne lobisinin, bilmem kim siyasetcisinin destegini alan hoca efendiler adayliklarini aciklarlar.

    adaylar belli olduktan sonra, adaylarin etnik kokeni, ideolojik duruşu, hemsehricilik ve bilumum menfaat unsurlarini gozeten sayin hocalar, bu adaylardan birisine oy verir.
    oylar sayildiktan sonra yok'e bildirilirler ve yok bir liste halinde bu adaylari reis-i cumhur'a sunar. reis-i cumhur ne yapar?
    oylarin miktarini pek fazla nazar-i dikkate almaz, kendi ideolojik durusuna, devletin bolunmez butunlugune ve laik karakterine zarar vermeyecegine inandigi bir zati rektorluge atar.

    yani rektorluk secimle olmaz atama ile olur. nitekim mesela bin oyun 500'ünü alan bir adam "solcu" ise atanamayabilir ya da "dinci" ise atanmaz ilaveten universiteden de atilabilir.
    buna mukabil sadece bin oyun yuzunu alan bir sayin hoca efendi guvenilirdir. devlete zarar vermeyecegi, ulkeyi cagdas uygarliklar seviyesine cikaracagi gozlerinden okunuyordur.
    o zaman ne olur.?
    emanet ehline verilir ve o sayin hoca efendi rektor efendi sifatini alir.
  • hem atama hem seçim kavramını içinde bulunduran saçmalıktır efendim.. bu seçimde bırakın bin oyun yüzünü almayı sadece kendisine oy vererek bile bir şahı rektör olabilir.. nasıl mı? anlatalım..

    örneğin; x üniversitesinde rektör adayı olarak beş kişi var, altıncı bir kişi okulda rektörlük yapacak bir niteliğe sahip olmasa da aday olur.. sadece kendisine oy verir ve yüksek bir ihtimalle altıncı olur..

    yasaya göre ilk altı(dolayısıyla bizim tek adaylı aday da dahil) cumhurbaşkanlığına bildirilir.. cumhurbaşkanı kendi düşünce ve ideolojisine yakın olduğu için altıncı olanı seçer.. alın size tek oyla rektör..

    tam olarak hatırlayamıyorum ancak yakın bir zamanda bir üniversitede sadece kendisinin ve eşinin oyunu alan bir şahıs rektör olmuştu.. gariplikler ülkesinde yaşıyoruz..
  • adayların daima oy kullananları cezbedici tarzda vaatlerinin olduğu ve yine bu adayların sosyal amaçtan çok göz boyacı tarzda kişileri etkilemeye gittikleri bir seçimdir.

    bu tarz bir seçimde adayların tabiki oy kullanan öğretim üyeleri üzerinde oynamaları çok normal ama "rektörlük" koltuğunun amaçlarına uygunmudur burasını düşünen adayı henüz göremedim. başlıca hemen her kişinin hatırlayacağı üzere şu tarz vaatler ile seçim işlemine başladığı görülmektedir;

    `--` akademik personelin hatta 2. dereceden akrabasının dahi kalabilmesi için üniversite lojmanlarının sayısını arttıracağım,

    `--` yardımcı doçentlikten itibaren bütün öğretim üyelerine ayrım yapmadan özel üniversitelerde, vakıf ve devlet üniversitelerinde ders verme imkanı tanıyacağım,

    `--` teknoparkın açılması benim ilk vazifem olacak. bu sayede akademisyenlerin ek gelirleri olacak,

    `--` öğretim üyesi çocuklarından başarılı olanlara burs verilecek veya bu çocuklar için ilköğretim okul açacağım!

    falan filan... yahu sayın hocalar bu nasıl bir zihniyettir ben bir öğrenci olarak hala çözemedim. bu nasıl bir sistemdir gerçi onu da çözemedim. tamam özerk bir yapının olmasını istiyorsun, aşırı bir özgürlük kavramına sokmak istiyorsun kendini o zaman kendince daha özel olabilecek bir sistem de düşün. bu vaadlerin hiç mi birisinde öğrenciye yönelik bir vaat olmaz! hadi onu da geçtim bu oy verenler arasında hiç mi birisi çıkıp bu adaylara öğrencileri hatırlatacak bir cümle kurmaz. öğrencinin olmadığı bir üniversitenin veya akademisyenin ne manaya geldiğini bilmeyenlerin peki o yönetim koltuğunda ne işi var?

    peki madem o koltuğa oturan "doktor adam" ne derece anlar yönetimden, maliyeden, muhasebeden, finansmandan, bütçeden vs. senin iktisadi ve idari bilimler fakülten ne güne duruyor? işletme fakülten ne güne duruyor? nede olsa bu yönetimin teori kısmını en çok işlenildiği bölüm işletme bölümü değil mi?

    bu yazdıklarımın en yakın örneği istanbul üniversitesi rektörlük seçimleridir. takip edin ve tıp fakültesi kökenli profesör doktorun rektör seçilmesini, vaadlerini ve seçildikten sonra hemen ikinci kez seçilebilmek için nasıl hareket edeceğini dikkatlice izleyin! sayın cumhurbaşkanının üstlendiği role ise hiç girmiyorum.
  • hakkında çoğunluğun bir şey bilmediği ama çok kişinin yorum yaptığı seçim türü.

    efendim ayrıntılara geçelim:

    3 aşamalı olan bu seçimin birinci aşaması üniversite, ikinci aşaması yök, üçüncü aşaması köşkte biter.

    1. aşama: üniversite oylaması

    burada 6 rektör adayı yapılan oylama ile 3 belirlenir. kimin ne oy aldığının önemi yoktur. yapılan oylama sonucunda en yüksekten en düşüğe doğru adaylar belirlenerek yök'e gönderilir.

    2. aşama: yök oylaması

    tamamen adaletsiz bir şekilde. lobi faaliyetleri ile. yök bu 6 aday'dan istediğini listeden siler, istediğini istediği sıraya koyar. buradaki sıralamada alınan parametre kesinlikle alınan oy olmayıp tamamen yök lobi'sinin subjektif kararıdır. ve istediği 3 kişiyi köşke yollar.

    3. aşama: köşk

    cumhurbaşkanı önüne gelen listeden 10 gün içerisinde istediği kişiyi hiç bir açıklama yapmaksızın rektör olarak atar.

    rektörlük seçimi denen şey budur. diğer tüm konuşmalar alavare dalavareden öte değildir. bununla beraber bir kaç not daha düşelim:

    - üniversite oylamasında oy hakkı yalnızca öğretim üyesi ünvanlı kişilerindir.

    - rektörün kim olduğu öğrencileri hiç bağlamaz, hatta yök 'ün varlığı ya da yokluğu da öğrencileri hiç ama hiç bağlamaz lakin kendini bilmeyen, cahil, yurdum gençliği bıt bıt bıt konuşur.
  • halihazırdaki hali epey laçkadır, ancak rektörlük seçimlerini seçmenin iradesi görevlendirme konusunda son noktayı koymuyor, atama denen yüz karası işlemle seçimler değersizleştiriyor diye eleştirmeliyiz, eleştirmediğimizde "zaten adaletsiz bir seçim, yerine pekala doğrudan atama yapılabilir" denme noktasına gelinebiliyor demek ki.

    ayrıca bence öğrenciyi de ilgilendirir basbayağı, üniversite yönetiminin burs, değişim programları ve diğer eğitim öğretim faaliyetleri hatta yemek ücreti gibi konulardaki politikaları doğrudan, öğretim üyelerinin iş doyumu, özsaygısı gibi konular dolaylı olarak öğrencileri etkiler. keşke öğretim elemanları ve öğrenciler de seçimin bir parçası olabilse.
  • üniversite açısından zaman ve para kaybı.
    nasıl olsa cumhurbaşkanı atıyor.
    aday listesinin doğrudan cumhurbaşkanına gitmesi ile üniversitede göstermelik seçim yapılması arasında hiçbir fark yok. en son siirt üniversitesine 4 oy alan murat erman atanmıştı sanırım.
  • bugün çukurova üniversitesi'nde saat 10:00 da başlayacak olan seçimdir.

    şöyle öğrencinin derdinden anlayabilecek biri olabilse keşke desekte gelin görün ki en iyi dediğimiz rektör adayı bile sırf kendi çıkarı uğruna adaylığını koyuyor ardından öğrencinin derdini dinliyorum diye yüzüne maske takıyor
  • 29 ekim 2016 darbe kaynaklı ohal'e dayanan khk ile seçim kısmı tamamen iptal edilip; doğrudan cumhurbaşkanı ataması ile yapılacak olan şey.
  • (bkz: boğaziçi üniversitesi'nde kayyum rektöre hayır) olaylarından sonra daha fazla konuşulması gereken mevzu.

    erdoğan'ın 2016 kyk'sından sonraki sisteminin zaten kabul edilebilir bir tarafı yok. öncesinde de yine üniversitede bir seçim oluyordu ortaya çıkan adayları yök bir traşlıyordu, sonrasında en uygununu yine devlet başkanı seçiyordu.

    sadece üniversite içi akademisyenler tarafından seçilmişlik güzel görülse de, özellikle biz gibi demokrasiyi içselleştirememiş kültürler için çok sorunlu.

    günün sonunda sen şunun grubundaydın, sen bana destek verdin durumlarının ortaya çıktığı çok açık. ayrıca bir nebze statüko koruyuculuğuna kadar da gidiyor. dokunulmaz insanlar yaratabiliyor. sonuçta rektörün yetkileri çok geniş.

    benim düşünmem ve taşınmam sonucunda bulduğum yöntemin iyi ve pratik olduğuna inanıyorum. sistem:

    1. rektörlüğe üniversiteden ve dışarıdan yeterliliği olan herkes başvuru yapsın.
    2. akademisyenler bu aday adayları arasından seçim yapsın. en fazla oyu alan 3 aday seçilsin. hakkaniyet için belki +1 için eğer bu 3lü içerisinde yoksa dışarıdan başvuranlar için de bir adaylık kadrosu bırakılabilir.
    3. bu 3 adaydan birini öğrenciler rektör seçsin.

    evet öğrenciler seçsin. bence birçok önemli problemi anında çözebilecek bir yöntem. ne devlete bırakıyorsun, ne üniversite içi sorunlara yol açıyorsun ne de öğrencileri dinlemeyen, arkasını akademisyenlere yaslamış okulun dinazoru insanlar ortaya çıkartıyorsun.

    seçimi 4 yılda bir yap. hatta 2. yılda güven oylaması yap. belli bir öğrenci imza sayısıyla olağanüstü güven oylaması imkanı çıkar.

    popülizm getirir üniversiteye getirsin. bugün üniversitelerin öğrencilere tek yararı onlara düzgün bir ortam sunmak. üniversiteler önce öğrenciler için var.
hesabın var mı? giriş yap