• bugün, başta italya olmak üzere avrupa'daki mülteci kamplarında tutulan yüzbinlerce arabın -ve bittabi suriyelinin- büyük büyük büyük dede ve ninelerinin, 1800 yıl kadar önce dünyanın en muazzam imparatorluklarından biri olan roma imparatorluğu'na yarım yüzyıl boyunca hükmettiğini öğrenmek hayli şaşırtıcı.

    septimius severus,
    domna iulia,
    antoninus caracalla,
    iulia maesa,
    iulia mamea,
    elagabalus,
    severus alexander,
    marcus julius philippus (arap philip),
    1. nikephoros.

    bunlar, roma imparatorluğu'nun imparatoru ve imparatoriçesi olan araplar. 3. leon gibi anadili arapça olanları falan saymıyorum bile. bu arada "arap imparator ve imparatoriçe" derken bir parça anakronizme düşüldüğünü de da not etmek gerekir. çünkü ne septimus severus'un ne de arap philip'in kendilerini arap olarak görmeleri ya da hissetmeleri söz konusu. onlar her şeyden önce romalıydı ve kendilerini de böyle tanımlıyorlardı.

    ancak aryanlıklarını şanlı roma imparatorluğu üzerinden savunanların bile göz ardı edemeyeceği bir gerçek şu ki bu imparatorluğa -neşet ertaş'ın kendi için kullandığı
    ifadeyle söyleyecek olursak- kara suratlılar imparatorluk ve imparatoriçelik etmiş. fakat daha şaşırtıcı olansa, imparatorluk içindeki en azılı düşmanların biri bile nasıl olur da imparatorluğumuza bu "barbar göçebeler" hükmeder diye ırkçılık yapmayı akıllarından dahi geçirmemiş olması. çünkü ırkçılığın icadına daha hayli zaman vardı.

    arap imparatorlar döneminin çarpıcı bir diğer özelliği ise roma imparatorluğu tarihinde kadınların etkisinin inanılmaz boyutlara ulaştığı bir dönem olmasında. başta septimus severus'un eşi imparatoriçe domna iulia olmak üzere, iulia maesa ve iulia mamea gibi kadınların anne, anneanne, eş, kuzen, teyze sıfatlarıyla devlet yönetimdeki ağırlığı o kadar artmış ki, günümüzün toplumsal cinsiyet kavramları açısından bakıldığında, kadın haklarının roma'da en üste çıkaranın araplar olması hayli şaşırtıcı. dahası bu ağırlıkları, dostlar alışverişte görsün diyerek aileden, kadından ve çocuklardan sorumlu bakanlıklar falan değil; devletin en üst yönetim katı olan senatoda yer alıyorlar, askeri taktikleri çiziyorlar, cephedeler. kadınların bu etkinliğinin nedeni, günümüzde ürdün ve suriye'ye tekabül eden coğrafyada hüküm süren fenikelilerde kadının toplumdaki yerinden kaynaklanıyor olsa gerek. nitekim zenobia ve mavia gibi tarihin gördüğü en güçlü kadınların da bu coğrafyadan çıkması pek tesadüf değil.

    peki bugün dünya'nın en iyi korunmuş roma antik kentlerinden birinin libya trablus'ta olması, arap roma imparatoru septimius severus'un doğum yerinin libya (leptis magna) olmasıyla bir ilgisi olabilir mi acaba?

    peki bugün italya'da roma'nın göbeğindeki palatino tepesinde kalıntıları bulunan ve imparatorluğun resmi tapınım yeri olan elagabalium'un, antik suriye ve lübnan'dan sadece kendilerini değil, güneş formundaki ela gebal adlı elahlarını/ilahlarını/allahlarını ve yine kendi memleketlerinden elahlarının siyah parlak kutsal taşını da getiren ve kutsal günleri olan güneş gününün, imparatorluk hristiyanlığı kabul edince sunday e dönüştüren (bkz: #112215023) ve ilahları ela gebal'in adını alan (elagabalus) imparatorlarla ve imparatoriçelerle yönetilmesiyle bir ilgisi olabilir mi?

    not: roma'nın bir kısım imparator ve imparatoriçelerini "arap" şeklinde nitelendirmenin bazıları açısından kafa karıştırıcı olmasının müsebbibi, kullanılan lisan. şöyle ki; antik sami halkları olan ve asıl olarak bugünkü suriye, ürdün, filistin, israil ve kuzey ırak'a tekabül eden coğrafyada* yaşayan amorilerin, kenanlıların, aramilerin, nebatilerin ve fenikelilerin dilleri samil dil ailesi'ne mensup. ibranice, süryanice ve de arapça'nın da dahil olduğu sami dil ailesi farklı -ama akraba- etnik gruplardan oluşmakla birlikte özellikle milattan sonra birinci yüzyılda bu dilleri (ibranice hariç) konuşanlara araplar ya da sarezenler denmeye başlıyor. zamanla arapça bir tür lingua franca'ya dönüşerek fas'tan umman'a kadar muazzam büyüklükteki bir coğrafyayı arapça üzerinden araplara dönüştürmüş. bu dönüşümün gücü öylesine büyük ki persler, türkler ve hatta endüslüler bile arapçanın ve de araplığın etkisinden nasiplerini almışlar.
    işte bu yüzdendir ki libya'dan, suriye'den, ürdün'den gelen roma imparator ve imparatoriçeleri arap şemsiyesine alınıyor. halbuki yine aynı anlama gelmek üzere "roma'nın sarazen imparator ve imparatoriçeleri" de denebilirdi. halbuki biliyoruz ki sarazenler de sadece arapları değil, türkleri, kürtleri ve mısırlıları da kapsıyordu. (bkz: #111999594)
  • bu durumu çoğu avrupalı bilmiyor. bu isimleri tek tek saydığımda genelde çok şaşırıyorlar ve inanamıyorlar. yanımda olur mu öyle şey deyip telefonu eline alıp araştıran bile oldu. roma imparatorluğunu bir avrupa devleti sanıyorlar, halbuki doğrusu bir akdeniz imparatorluğudur.
  • diye birşey yoktur. libya'nın araplaşması ms 643 yılından itibaren başlar. o tarihe kadar libya populasyonu berberi, fenikeli, yunan ve farsi gruplardan müteşekkildir.

    öğrenmek isterseniz buradan buyrun.
  • insanların araplık nedir, etnik arap nedir tam anlamaması ile bağlantılı olarak karıştırılabilecek durumdur.

    (bkz: libya)

    araplar islam fetihlerine kadar arap yarım adasının dışında ciddi bir valık göstermemişlerdir. islam ile birlikte genişleyen arap imparatorluğu zamanla levant, mısır, kuzey afrika vs gibi coğrafyalardaki halkları araplaştırmıştır. din ile birlikte kültür ve idare nedeniyle diller hızla dönüşmüştür.

    bu coğrafyalarda bugün "arap" denilen insanların ciddi bir bölümü etnik olarak bedevi-arap değildir, olduğu gibi atalarının devamıdır. ancak kültürel olarak "arap" olmuşlardır.
  • öncelikle çok güzel bir yazı ancak şunu açıkça belirtmekte fayda var; yukarıda sayılan imparatorların ve imparatoriçelerin doğduğu libya, suriye (çocuğunun doğum yeri burasıdır) ve lübnan'ın o dönem arap olarak sayılamayacağını söylemek lazım. o dönem sadece bugünkü suudi arabistan çevresine arap deniyordu. yani bu insanlar bugün bildiğimiz anlamda arap değillerdi.
  • bugün halen beyaz ırkın üstünlüğe inanan (white supremacist) ve bu inançlarının nasıl da köklü ve haklı bir inanç olduğunu göstermek için roma imparatorluğu'na yaslananların ve hatta bizzat antik roma'nın mirasçısı olduğunu ilan edenlerin, roma imparatorluğunun nüfusunun genetik analizi sonucunda ulaşılan bilgilere göre hayli önemli bir kısmının ortadoğu ve afrika kökenli olduğunu, beyaz olmayanların imparatorluğun yönetiminde ne kadar önemli bir rol oynadığını ve hatta imparator ve imparatoriçe olabildiklerini bir kalemde es geçip roma'nın beyaz olduğuna iman etmeleri trajik olduğu kadar da komik.

    mesela mussolini, faşist italya'nın roma'nın gerçek mirasçısı olduğunu göstermek için 1934'te mimar antonio muñoz'a maxentius bazilikası'nın duvarlarında sergilenmek üzere roma medeniyetinin gelişim evrelerini gösteren beş harita sipariş ediyor. ancak bu haritalardaki ırkçılık dozu öylesine fazla ki "arî roma-italyan toprakları" beyaz traverten mermerler kullanılarak gösterilirken geri kalan yerler için kullanılan renk ise siyah. bkz. görsel

    faşist italya'ya ilaveten ingiliz kolonyalizmi de roma imparatorluğunun beyazlığına deli gibi tutkun. bunun en nadide örneklerinden birini, ressam sigismund goetze'nin 1912'de ingiltere'nin yurtdışı temsilcilikleri için tasarladığı duvar resminde görebiliyoruz: etrafı japon geyşa ve pers savaşçılarla çevrili romalı kıyafetler içindeki britannia resmin merkezinde arz-ı endam ederken resmin en köşesinde kafasında bir meyve tepsisiyle çıplak bir kara çocuk durur halde resmedilmiş.
hesabın var mı? giriş yap